Tüm kente yayılan Liverpool Bienali'nin en dikkat çeken bölümü 'Davetsiz Misafir'. Beklenmedik deneyimler yaşatan bienalde bir eseri görmek için 5 yıldızlı otelin tuvaletinde sıraya girmeniz gerekebiliyor.
Bizde misafirin misafiri olmaz derler. Liverpool’da oluyor. Kimin kimi misafir ettiğiyse biraz karışık.
7. Liverpool Bienali’nde eserler genel olarak bir yerde bulunmayı, oralı olmaya kalkışmayı, bir yere turist olarak gitmeyi, aidiyeti ve kovulmayı, bu arada yaşanan karşılaşmaları konu ediyor. Liverpool’un her yerine yayılmış bienalin teması ‘misafirperverlik’ ve en dikkat çeken bölümü ‘davetsiz misafir’. İstanbul Bienali’nde görmeye alışık olduğumuz terk edilmiş ya da aktif binaların içinde alt alta yan yana sergilenen eserlerin yarattığından çok başka bir etki yaratıyor Liverpool Bienali tecrübesi. Bienal şehri rastgele gezene de özellikle bienal için gelene de beklenmedik deneyimler yaşatıyor. Her an her yerde karşınıza bir iş çıkabiliyor ya da bir işin içinde kendinizi bulabiliyorsunuz.
Yolda yürürken karşılaştığınız bir VIP kapısında kendi yansımanızı görüyor, bir adım ötesine geçmek için “Ama adım davetli listesindeydi” deseniz de kapıdaki heybetli adamdan izin alamıyorsunuz. Otomobilinizi park alanında duran büyük bir siyah yastık yüzünden park edemiyorsunuz. Bir eseri görmek için 5 yıldızlı bir otelde erkekler tuvaletinin kapısında sıraya girmeniz gerekebiliyor ya da birilerini rahatsız etmeniz… Bazen de yok sayılıyorsunuz; otel odasındaki aynada her şey her açıdan yerli yerindeyken, bir tek siz görünmüyorsunuz. Simsiyah bir odada el lambasıyla 70’lerin Japonyası’nda çekilmiş fotoğrafları dikizliyorsunuz. Bu kez fark etmeden, kamusal alandaki özel anlara misafir oluyorsunuz.
Türkiye’den Liverpool’a misafir olan Ahmet Öğüt 2012 tarihli videosunda, bir atlının Liverpool’dan Manchester’a süren yolculuğunu, bienalin “Duyduk duymadık demeyin” anonsuyla sunuyor. Postacı kılığındaki atlı, sokak sokak park park gezerek halkı bienale çağırıyor. 242 sanatçının katıldığı bienalde Nadia Kabi-Linke’nin ‘NO’ adlı karşılıklı iki ekranlı video yerleştirmesi büyük ilgi görüyor.
Tate Modern’in Sophie Calle, Gilbert and George gibi popüler isimleri barındıran koleksiyonundan eserlerle yer aldığı ‘Davetsiz Misafir’ bölümünün diğer favorileri kimsesiz otel odası yerleştirmesiyle Finlandiya ‘dan Markus Kahre, Marx’ın 4 ekranda müzikal okumalarıyla Sylvie Blocher, yeraltından çıkan asansör ‘the lift’ ile Oded Hirsch, alımlı bir transseksüelin Mia Farrow’u canlandırdığı Çin yapımı Chinetown’un video ve afişleriyle Ming Wong…
Bienal kapsamındaki bazı çalışmalar ise şehre kalacak nitelikte. Amerikalı mimar ve sanatçı Fritz Haeg’in projesi, Liverpool’un futbolla özdeşleşmiş, pek sevilmeyen doğusunda, çeşitli otlar barındıracak bir sağlıklı yaşam bahçesi inşa etmek. Haeg çalışmaya başlamış; proje 2014’e yetişecek.
Birleşik Krallık’ın tek çağdaş sanat bienali Liverpool Bienali’nin yedincisi, sokakların yanı sıra The Monro Pub, Otel İndigo, Tate Liverpool, Bluecoat ve Open Eye Galleri de dahil olmak üzere 27 sergileme alanına sahip.
Liverpool’lu sanatçı Dane Mitchell’ın da duvar kâğıtlarına yazdığı gibi; ‘guest’ ve ‘host’, eder ‘ghost’. Yani misafir ve ağırlayanın ikisi de hayaletler; gördüğümüzü sandığımız, kim bilir kimlerin bizi gördüğünü sandığı… Kesinlikle eğlenceli bir deneyim olan iç içe geçmiş bu misafir-hayalet hikâyesi, 24 Kasım’a kadar Liverpool’da anlatılacak.