Gila Benmayor'un 14 Eylül 2012 günü Hürriyet Gazetesi'nde yayınlanan yazısı.
2050 yılına gelince dünyada şehirlerde yaşayanların oranı yüzde 70’lere dayanacak.
Türkiye ise daha bugünden yüzde 70 oranını yakalamış durumda.
Yani “şehirleşme” ve dolayısıyla “Akıllı Şehir” kavramı bizim önemli meselemiz.
İstanbul’da dün başlayan ve bugün devam eden “Dünya Akıllı Şehirler Zirvesi”ne büyük bir hevesle gittim.
ABD ve Avrupa’da yerleşik bir kavram olan “Akıllı Şehir”e bir açıklık getireyim.
Nüfus artışı şehirlere büyük bir yük getiriyor.
Dolayısıyla trafikten, eğitime, enerjiden çevreye, güvenlikten su kaynaklarına teknolojik alt yapıyı dikkatlice tasarlamak gerekiyor.
Ama pek tabii insan unsurunu ön plan çıkartarak ve sosyal dokuyu göz önüne alarak.
Saydıklarımı yapmayı başaran şehirler “Akıllı Şehir” ünvanını almaya hak kazanıyor.
Siemens’in geçtiğimiz aylarda yapmış olduğu bir araştırmaya göre dünyanın en “Akıllı Şehirleri” sıralamasında ilk on şöyle:
Viyana, Toronto, Paris, New York, Londra, Tokyo, Berlin, Kopenhag, Hong Kong ve Barselona.
İstanbul’un bu sıralamada yeri maalesef 68. sırada.
Bu parantezden sonra dünkü toplantıya dönersek AB Bakanı Egemen Bağış’ın da katıldığı ikinci oturumun en sürpriz ismi Torino Belediye Başkanı Piero Fassino oldu.
20 yıldan beri “sanayi şehri”nden bir kültür, sanat ve inovasyon şehrine dönüşme peşinde olan Torino’daki dönüşüm sürecini yakından izleme fırsatını bulmuştum 2005 yılında.
Şehrin yeni imajını dünyaya tanıtmak için kurulmuş olan “Torino İnternazionele”nin başındaki “iletişim gurusu” Paolo Verri’yi de İstanbul’a davet edip, Kadir Topbaş ile tanıştırma başarısını bile göstermiştim.
Topbaş’ın Torino’nun “gri, kasvetli bir sanayi şehri” imajından kurtulmasını sağlayan Verri’nin deneyimlerine kulak vermesini önemliydi bence.
Her neyse Verri geldi gelmesine ama Topbaş ona ne kadar kulak verdi bilemiyorum.
Fassino “Akıllı Şehrin” püf noktalarını şöyle sıralıyor:
“Akıllı Enerji Tüketimi, Akıllı Ulaşım, E-Devlet, İnovasyon ve Sosyal Kaynaşma”.
Torino örneğin 2020 yılına kadar karbon dioksit emisyonunu yüzde 40 oranında azaltmayı hedefliyor.
“Akıllı Şehir sadece teknolojik değil kültürel ve sosyal bir proje. En önemlisi sosyal kaynaşma ve yerel yönetimlerle insanlar arasında uzlaşmanın sağlanması” diyor Fassino.
İstanbul ve uzlaşma yan yana asla gelemeyecek iki sözcük.
Bakınız Taksimlilerin ve TMMOB’nin şiddetle karşı çıktıkları Taksim’i Yayalaştırma Projesine, bilim insanlarının “tehlikeli” gözüyle baktıkları Kanal İstanbul Projesi’ne, Unesco’nun, Cemal Kafadar gibi saygın bir bilim insanının “Yapmayın Süleymaniye’nin silüetini bozacaksınız” diye uyardıkları Boynuzlu Haliç Köprüsü’ne.
Tartışmalı kentsel dönüşüm projeleri Fener-Balat, Tarlabaşı, 3. Boğaz Köprüsünü saymıyorum bile.
Dinleyen var mı? Uzlaşmak isteyen var mı?
Aynı oturumdaki AB Bakanı Egemen Bağış’a nafile bu soruları soruyorum.
“Akıllı Şehir İstanbul” uzak bir hayal.
Çek-İzlet-Yönet
Dün zirve sırasında Türkiye’deki yerel yönetimlere “Akıllı Kentler Otomasyon Sistemi”ni hazırlayan Sampaş Bilişim ve İletişim Sistemleri Başkanı Şekip Karakaya ile sohbet ettik.
Karakaya 80 yerel yönetimle çalıştıklarını söylüyor ve son derece doğru bir tespitte bulunuyor: “Köyden kente göçün hızını kesmenin tek yolu tüm şehirlerimizin “Akıllı Şehre” dönüşmeleri.”
Sampaş şehirlerde ne var ne yoksa envanterini çıkartıyor, sonra “akıllı çözümlerini” yerel yönetimlere sunuyor.
Beyoğlu Belediyesi’ne Garanti Bankası’yla ortak hazırladıkları “Sosyal Market” Projesi yardıma muhtaç insanlara katkı sağlıyor.
Yine Beyoğlu Belediyesi’ne yönelik “Çek-İzlet-Yönet” projesinde gördüğünüz tüm aksaklıkların fotosunu çekip belediyeye gönderiyorsunuz.
Hemen İstiklal Caddesi’nin kırık dökük kaldırımlarını çekip Sayın Misbah Demircan’a göndereceğim.