Yahya Kemal'in İstanbul'un imarı ile ilgili yorumlarını merak ediyor musunuz?
İstanbul şairi Yahya Kemal Beyatlı,
“Sana dün bir tepeden baktım İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.”
mısralarıyla İstanbul’a olan ilgi ve sevgisiyle bilinir. Biz de yazımızda, Yahya Kemal’in konuşmacı olarak İstanbul’un imarı hakkında düşüncelerini dile getirdiği 6 Şubat 1935 tarihindeki toplantıyı ele aldık.
Beyatlı konuşmasında, “Bugünkü İstanbul şehri hangi şehirdir? Buna iyi vakıf değiliz.” diyerek aslında her dönem tartışılan bir konu olarak İstanbul’un dinamik yapısından dolayı uzun vadeli bir imar faaliyetinde kentin gelişiminin öngörülmesinin zorluğunun altını çizer. O dönem kent için üç farklı senaryo üretilmektedir: Transit, Endüstriyel ve Turistik kent. İstanbul’un ancak kısmi olarak bir transit merkezi olabileceğini belirten Beyatlı, bunun sebebi olarak kentin “cihanın en büyük yolları üzerinde” olmamasını gösterir. Yazar İstanbul’un endüstri kenti olma önerisini ise, her ne kadar dönemin hükümetinin politikası üzerinden beslenen bir alternatif olsa da, pek gerçekçi bulmaz ve bunun sadece bir fikir olabileceğini söyler. En çok üzerinde durulması gereken önerinin ise İstanbul’un bir turist kenti olması olduğunu söyleyen yazarın, “Zannederim ki turizm’e İstanbul kadar elverişli bir şehir tasavvur edemem. Bu hususta İstanbul diğer şehirlere faiktir. İstanbul’da mevsimler değişebilir. İstanbul yalnız san’at şehri değildir. Şu halde mükemmel bir şehirdir, çok meziyetleri olan bir şehirdir” diyerek kentin potansiyellerini dile getirir. Turizm açısından günümüzde dönemden çok daha gelişkin bir yapısal çevre ve organizasyon ağı olsa da yazarın “Turizm İstanbul’un büyük şansı olur (…) Turizm İstanbul’un kendi malıdır” sözleri üzerinde düşünülmeye değerdir.
Beyatlı konuşmasında, Ergötz’ün de kentin imarı ile ilgili raporuna dayanarak yabancı mimarların İstanbul’un tüm ihtiyaçlarına hitap eden bir plan yapamayacaklarını söyler “İstanbul’da Kandilli’de oturduğunuz zaman yanınızda Kanlıca’yı başka bir memleket zannedersiniz. Manzara o kadar tenevvü eder ki Kanlıca’ya gidiniz yanı başınızdaki Kandilli’yi bir başka memleket zannedersiniz. Mesela Boğaziçi hiç de Ayazpaşa taraflarına benzemez. Çamlıca da dahil olduğu halde hepsi bu kanaati verir. İstanbul’un zenginliğini, güzelliğini vücuda getiren azim değişikliğidir.” sözleri İstanbul’un hem coğrafi hem de sosyal farklılıklarını ortaya koyar. Yazara göre, bu farklılıklara hitap edebilen, kentin gelişme yeteneğine hakim, şehrin ihtiyaçlarını bilen, kent halkının alışkanlıklarına aşina Türk mimar ve “urbaniste”ler ancak şehrin gelişimini tahmin edebilirler. Bunların dışında Beyatlı’nın “İltizam olunursa Boğaziçi altından tünel geçer (inşallah köprü geçmez, temenni etmem) yorumu oldukça dikkat çekicidir.
Yazar konuşmasının sonunda ise imar planı anlayışına değinir: “Bir plan 25 sene, 50 sene için yapılır. Fakat bir adet tayin etmek lüzumsuzdur. Çünkü müebbeden yapılır. Ancak bir plan yapacak kimseler, 50 sene zarfında kaç defa fikir değişikliği olur, nasıl değişebilir bunu düşünmelidir.”
O dönem şehir plancılığı bir meslek olarak gelişmemiş olsa da, döneminin entellektüellerinden Beyatlı’nın imar planının temel ilkelerini etkili bir şekilde anlattığı görülüyor. 1935 İstanbul’u ile ilgili yorumları ise sanki günümüz İstanbul’unun sorunlarını ve çözüm arayışlarını betimler nitelikte…
Kaynak: Beyatlı, Yahya Kemal, 1974. Aziz İstanbul, İstanbul Fetih Cemiyeti.