Gündemimiz hep çok yoğun bizim. Hep acılarla, toplumun neredeyse tamamını sarsacak düzeyde duygu dolu.
Böyle olunca da bir gündemi takip ederken günlük hayatımızı çok yakından ilgilendiren daha tali konuları atlıyoruz. Bazen de birilerinin işine geliyor bu kafamızın yoğun hali.
Büyük olaylar etkisini yitirip başımızı önümüze çevirdiğimizde bir de ne görelim, olmuş bitmiş maşallah! Aylardan beri tartıştığımız, İstanbul’u sonsuza kadar değiştirecek ve popüler kültür hayatımıza derin etkisi olacak bir proje resmen bizden saklanıyor. Taksim betonu projesinden bahsediyorum.
İSTANBUL’A ZARAR VERİYOR
Yılbaşında çok kötü bir bilgisayar animasyonundan görüp fikir sahibi olduğumuz, detayları ve bittiği zaman neye benzeyeceği asla bizimle paylaşılmayan projede geçen hafta sessiz sedasız ihale yapıldı. Projenin birinci etap ihalesinde Harbiye ve Tarlabaşı’na ilk kazmanın vurulacağı haberi vardı. İhalenin kaç paraya verileceği, hangi inşaat şirketinin en düşük fiyatı verdiği vesaire. Ancak KÜÇÜK bir ayrıntı eksikti. Projenin tam olarak neye benzeyeceği hakkında görsel materyal yoktu. Kâğıt üzerinde birtakım tarifler; dalış tüneli 400 metre olacak, Tarlabaşı- Harbiye 320 metre falan filan.
Peki bu projede toplumsal bir uzlaşma sağlandı mı? İhaleyi açan İstanbul Büyükşehir Belediyesi, halkın karşısına çıkıp “Bakın girişler şuradan, çıkışlar buradan olacak, proje bittiğinde Taksim buna benzeyecek, meydan için proje yarışması açtık, sonucu hep birlikte belirleyeceğiz” dedi mi? Hayır. İstanbul’un otobüslerinin rengini, vapurun tasarımını bize soran belediye kentin görünüşünü, içinde yaşayanlar tarafından algısını sonsuza kadar değiştirecek olan projeyi resmen hepimizden saklıyor.
Her ne kadar bir projeyi eleştirip endişelerimizi paylaşınca hemen ideolojik farklılık damgası yesek de fark etmez, Taksim hepimizin. Ve bu projeye mimarların, şehir planlamacıların itirazları dinlenmeli. Hepsinin ortak kaygısı, bu tünellerle Taksim’de yaya olmanın imkânsız hale geleceği ve özellikle de kadınların ciddi güvenlik sorunu yaşayabileceği yönünde. Keşke bu proje dönüşü olmayan yola girmeden tartışmaya açılsa… “Yaptım oldu” zihniyeti hepimize ama en çok şehri İstanbul’a zarar veriyor.