Katılımcı (Adile Naşit Mezarı), İstanbul’un Mezarları Tasarım Yarışması

Katılımcı (Adile Naşit Mezarı), İstanbul’un Mezarları Tasarım Yarışması

PROJE RAPORU

Yaşam; kendini çelişkilerle var eden, olumlu ve olumsuz olguların birlikteliğiyle ilerleyen süreci tarif eder. Adile Naşit, Eylül 1980’de Ses Dergisi’ne verdiği bir röportajda tarafına yöneltilen sorulardan birine verdiği cevap, bu bir aradalığı şöyle tanımlar;

-Özlemlerinizin, keyiflerinizin eski tadı kaldı mı?

-Özlemler değişti. Yaşamdaki amaçlar bir başka türlü oldu galiba. Yine de sevinecek, mutlu olacak şeyler bulabiliyor insan her türlü acıya rağmen.

İnsanlara mutluluk saçan, farklı hikayeleri topluma tebessümle yansıtmayı seçen bir tiyatro sanatçısı olan Adile Naşit; hüznünü hem hayatında hem de sahnelerde perde arkasında bırakmayı tercih etmiştir.

Adile Naşit’in mezarının da bu okumanın bir temsili olacak şekilde tasarlanması ana hedef olarak belirlenmiştir. Ölü bedenlerin doğaya karıştığı uhrevi bağlamda, onun ve ailesinin mezarı, değişen özlemlerin ve amaçların ortaklığında etrafa ışık saçmaya devam etmelidir.

Söylemleri figüratif eylemlere dönüştürmek adına Adile Naşit ile özdeşleşen sahne ve çocuk kavramları tasarımın bütününde irdelenmektedir.

Adile Naşit sahnede iken “seyirci” olanlar, mezarda “ziyaretçi” olurlar. Karşılarında hiç kapanmayan perdesiyle Adile Naşit’in sahnesi bulunmakta, içi boşaltılmış bir çerçeve haline gelmiş olan sahne, günlük hayatın sıradanlığını çerçeveleyerek sahnede sunmaktadır.

Mezardaki ziyaretçiler “salıncak” ile Adile Naşit’in çocuklarla ilişkisini hatırlamakta ve içsel yolculuklarıyla çocukluklarına nostaljik dönüş yaşamaktadır. Ziyaretçiler, sahneyi izleyen birer çocuğa dönüşürler.

Sahne/Çerçeve ve Saksılar

Adile Naşit, aynı mezarda, oğlu Ahmet Keskiner, eşi Ziya Keskiner ve kayınvalidesi Hayriye Ürey Keskiner ile yatmaktadır. Adile Naşit’i yansıtacak olan mezar tasarımında bahsi geçen dört kişi bir bütün olarak düşünülmüştür. Çelik levhaların bükülmesiyle biçimlendirilen, aynı ölçülere sahip dört adet saksı, aile fertlerin temsil ederken, mezar taşlarını da betimlemektedirler.

Saksılar, strüktürel anlamda birbirlerine kenetlenerek oluşturulmuşlardır ve bir bütünü tarif etmektedirler. Bu bütüncül yapıyı çerçeveleyen çelik profillerse, sistemi yapısal düzlemde bağlamla ilişik hale getirmektedirler. Öte yandan bu çerçeve, ikamet ettiği bağlamda, dolaylı yoldan sahneyi oluşturmaktadır. Sahnenin değişmez oyuncuları olan dört tane saksıda kimi zaman güller açar kimi zaman da kuru otlar biter ve bu saksıların türlü oyunlar oynadığı karenin içerisinde her an farklı hikayeler anlatılır.

Seyirci/Salıncak

Mezarın ayak ucu kısmında, mevcut mezarın köşesinde bulunan ağaçla aynı hizada, salıncak konumlandırılmıştır. Naşit Özcan, Gazete Duvar ile yaptığı söyleşide, halasının siyasi kimliği üzerine sorulan soruya, onun siyasi kimliği çocuklardır, diyerek yanıt vermiştir. Çocuklar onun için masallar okuduğu kimselerden ziyade birer bireydirler. Salıncak, 7’den 70’e Adile Naşit’in dokunduğu bütün çocukları yansıtmaktadır, herhangi bir yaş grubuna ait değildir. Salıncak figürünün mezarda kullanılması fikri, yaşam ve tenakuz kavramlarını tartışmakta baş rolü üstlenmektedir.

Adela’nın mezarında perde hiç kapanmamaktadır.

Etiketler

Bir yanıt yazın