Mehmet Akif der ki: "Sade sen gösteriver 'işte budur kubbe' diye, İki ırgatla iner şimdi Süleymaniye.
Ama gel kaldıralım dendi mi heyhat o zaman, Bir Süleyman daha lazım yeniden bir de Sinan.” Acaba neden Mimar Sinan’la yetinmemişti Mehmet Akif de, “Bir de Süleyman lazım yeniden” demişti? Nedenini geçen haftanın iki cami haberiyle öğrendik. İlki, Ataşehir’de geçen hafta açılan Mimar Sinan Camii. İkincisi ise Çamlıca Tepesi’ne inşa edilecek cami için açılan yarışma.
İkisi de gösteriyor ki, yapıyı tasarlayandan önce “işveren”in talebi giriyor devreye. Ataşehir’de bir Selimiye kopyası isteyen de işverendi, İstanbul’un simgesi olması hedeflenen caminin proje yarışmasına 40 gün süre tanıyan da…
Çamlıca için açılan bu yarışmanın şartnamesinde şu ifadeler dikkat çekici: “Osmanlı Türk mimari üslubunu yansıtacak, gelenekten geleceğe uzanacak”… 2012’nin camisi için Osmanlı Türk mimarisi çerçevesi belirlenmiş bile. Peki çağdaş bir caminin mimarisi Türkiye’nin önde gelen mimarlarının hayalinde nasıl şekilleniyor? Mimarlara tek tek sorduk. Ve çağdaş cami konusunu açtığımızda, her biri neredeyse söz birliği etmişçesine “geçmişi kopyalamak”tan yakındı.