Çizgi roman okur gibi, bir mimari proje anlatılabilir mi?
Öncelikle projemizi sadece teknik gösterimlerle aktarmak yerine, “gerçekleşse nasıl bir yaşam üretir?” sorusundan hareketle bir çizgi roman tarzında sunmayı uygun gördük. Bir bilimkurgu dizisinden yola çıkarak, ana karakterin yaşadığı olaylar etrafında projemizi keyifli bir şekilde aktardık.
Açıklama Raporu:
Tarihi mekanlar sadece görsel bir nesnenin ötesinde derin anlamların ve hislerin gizli olduğu kentin sessiz noktalarıdır. Bu yapılardan uzaklaşmak, aslında geçmişin tüm izlerinden uzaklaşmakla eşdeğer diyebiliriz. Kıbrıs’ın Girne şehrinde bulunan ve M.S. 7 yılında yapılmış olan tarihi surlar ise, tam da bu noktada kritik bir yerde duruyor. Büyük bir kısmı kentin zeminine karışsa da hala küçük bir kısmı ayakta fakat o da kentte nasıl var olabileceğini bilmiyor. Kentin ortasında bu kadar soyutlanmasının başlıca iki sebebi olduğunu düşünerek ilerlemeyi seçtik. İlki, yanlış yapılaşmadan kaynaklı olarak çevresindeki yüksek yapıların aşağısında kaldığı için, kent siluetinden silinmesi ve kentin kör noktasına denk gelerek insanlar tarafından görülüp farkedilememesi olabilir. İkincisi ise bulunduğu bölgede konut dışında hiçbir mekansal program olmadığı için insanları sürekli olarak kendine çekememesi olabilir. İlk soruna çözüm olarak tarihi sura hiçbir şekilde değmeyen ve zarar vermeyen bir üst eklenti düşünüldü. Bu sayede çevresindeki yapıların yüksekliğini geçerek yeniden kent siluetine etki edebilmesi sağlandı. Bu üst eklentide siluet meselesini daha da kurcalayarak, kentin en yaşlı tanığı olmasına atıfta bulunması amaçlandı. Bunun için ise eklentinin yüzeylerine kent siluetini sura yansıtabilecek aynalı plaklar önerdik. Bu plaklar kent siluetini sur duvarına yansıtmakla kalmayıp, iç bölgede sur duvarı devam ediyormuş izlenimini de verecek şekilde düşünüldü. Aynalı plaklar, eklentinin yüzeylerine surun taş örme duvarına referans verecek şekilde yerleştirildi. Surun ilk yapıldığı dönemlerde insanlar kente yukardan bakabilmek için sur duvarına çıkmaları gerekirken, günümüzde ise sura çıkmadan yer seviyesinden sura baktıklarında kenti görebilmeleri sağlandı.
İkinci soruna çözüm olarak ise surun önündeki boşluğu daha da tanımlı hale getirmek ve birtakım eylemlere davet edebilecek strüktürel bir mekan önermek istedik. Bu mekanı da kulenin önünde eskiden var olan ama yıkılmış olan sur duvarının izlerinden referans alarak kurguladık. Tam sur duvarının olduğu noktada duvar gibi yükselen ama daha hafif ve geçirgen bir strüktür önerdik. Tarihi ve geçmişi anonim olarak yeniden canlandıran, varla yok arasında çizgisel bir mekan önerisinde bulunduk. Duvarı olduğu gibi taklit etmek yerine, çizgiselliğin yarattığı boşlukları kullanarak birtakım programların da yapılabilme olanağını sağladık. Strüktürü oluşturan sabit taşıyıcı çubukların yanı sıra, sağa sola kaydırılabilen çubuklar da önerildi. Böylece o çubuklar bir sergi panosu olarak kullanılabileceği gibi, hepsini bir kenara toplayıp konser alanı da yaratılabilir. Düşey çubuklara beyaz perde gerilerek açık hava sineması olarak da kullanılabilir. Birden fazla amaçla kullanılabilmesi, insanların burada daha çok vakit geçirerek sur ile devamlı ilişki halinde olması sağlanabilir.
Öte yandan sur önündeki boşlukta yer işgali yapan saksıları kaldırmayı önersek de, o yeşil dokuyu bozmamak adına bitki ve sarmaşıkları duvar strüktürünün üstüne taşıdık. Böylece strüktür için hem bir üst örtüye hem de bağlamı ve kültürü devam ettiren bir imgeye dönüştürdük. Proje genelinde tarihten ve bağlamdan beslenerek yeni bir şey yapmadan, sadece eskiyi yeniden yorumlayarak sur duvarını ve çevresini kentin görünen yüzeyine çıkarmayı amaçladık. Sur duvarının sadece tarihe değil, binlerce hikayeye de tanıklık ettiğini de söyleyebiliriz. Gelecekte ise hikayelere tanık olmak yerine hikayenin merkezinde olmasını istediğimiz için sunum tekniğimizi buna göre geliştirdik. Gelecekte kurgu bir senaryo üzerinden çizgi roman tadında projeyi hikayeleştirerek anlatmayı uygun gördük.