Jonathan Tuckey Design, İngiltere'nin güneydoğusundaki bir okulun arazisinde yeni bir tiyatro yapısı tasarladı.
Mimarlık ofisinin uluslararası bir üne kavuşmasını sağlayan “yapının üzerine inşa etme” mottosuna sadık kalarak yürüttüğü projede yeni tiyatro binası, mevcut kampüsün onarımı ve iyileştirilmesinde hayati bir rol oynuyor. Ofis, bu yeni ve sürdürülebilir yapıyı komşu binalarla uyum içinde olacak şekilde özenle tasarlamış ve bir zamanlar özelliksiz bir otopark olan alanı hareketli bir kent meydanı haline getirmeyi başarmış.
Horris Hill, Berkshire’da kırsal bir kampüs içinde yer alan, 4-13 yaş arası erkek çocuklar için günlük veya yatılı olarak gidilebilen bir hazırlık okulu. Yapı ormanlık alanlar, spor sahaları ve bir sebze bahçesi içeren 85 dönümlük bir arazi üzerinde yer almakta. Açık hava eğitimi ve müfredat dışı faaliyetler, Horris Hill’in okul kültürünü sürdürmesine yardımcı olan temel ögeler.
David Brownlow Charitable Foundation’ın kurucusu David Brownlow’un adını alan tiyatro, Horris Hill’e giden 130 öğrencinin kişisel gelişimine önemli ölçüde destek olacak. Bu tiyatro; performans, üretim ve tasarım gibi tiyatro pratiğinin tüm yönlerine erişim sağlayacak ve bunları okul kültürüne yerleştirecek.
Yeni tiyatro binası, öğretim saatlerinin dışında yerel tiyatro kulüpleri ve grupları aracılığıyla daha geniş bir topluluğa açılacak ve Birleşik Krallık’ta sayısız sanat mekanının kapandığı bu dönemde bu etkinlikleri sürdürmek için olanaklar sağlayacak. Okul toplantılarına, resitallere ve drama prodüksiyonlarına ev sahipliği yapmak üzere tasarlanan bu yapı, üç benzersiz mekandan oluşuyor ve her yönü ile canlı, tüm kampüsü harekete geçiren bir yapı haline geliyor. Bu üç alan 160 kişilik bir oditoryum ve performans alanını, girişin etrafında bir toplanma alanını ve güney cephesinde ormana ve okul oyun alanlarına bakan, tiyatro sahnesini çevredeki manzaraya doğru genişleten bir açık hava amfitiyatrosunu içeriyor.
Bu tasarım, Mart 2016’da Jonathan Tuckey Design’ın kazandığı davetli bir yarışmanın sonuç ürünü. Yarışma talimatlarında, gösteri sanatlarının öğrencilerin özgüvenini, dilleri kavrayışını, tartışma becerilerini ve hitabet yeteneğini geliştirdiğini göz önüne alarak okuldaki sanat ve drama müfredatını genişletecek bir tiyatro yapısı tanımlanmıştı.
Tiyatro, kampüsün batı tarafında 1970’lerde inşa edilen modüler bir kabinin yerini aldı. Yeni yapı, kampüsün potansiyel kentsel kimliğini kucaklamak için çevresine göre hafif bir açıyla konumlandırıldı ve mevcut binalar arasında bir kent meydanı oluşturuldu. Jonathan Tuckey Design, kampüsün ormanlık ortamına uyumlu bir şekilde oturan pasif havalandırmalı bir tiyatro yaratmak için doğal malzemeler kullandı. Çapraz lamine ahşabın (CLT) kullanıldığı bir ahşap yapı sistemi inşa edildi ve viroc ahşap lifli panellerle kaplandı. CLT çerçeve, maliyeti ve şantiyedeki inşaat süresini azaltmak için seçildi; bu sayede geleneksel blok işçiliğine kıyasla 40 ton CO2 tasarrufu sağlandı.
Yüksek bir sütunlu giriş, ana varış noktasından kuzeyi işaret ediyor ve yapı önündeki yeni kent meydanını harekete geçiriyor. Bu strüktür, tiyatro çalışmalarını duyurmak için bir ilan panosu ve küçük öğrenci grupları için bir toplanma alanı olarak kullanılabilir.
Yapının içinde, CLT iskelet açıkta bırakıldı ve dış cephenin yapısına atıfta bulunmak için çeşitli derinliklerde kayın çıtalarla kaplandı. Yapının sağlamlığını vurgulamak için alt kısımda daha sık aralıklarla dizilen çıtalar, bir gök kubbe hissi yaratmak için tavana yaklaşıldıkça daha geniş aralıklar ile sıralandı. Sesi absorbe etmesi ve yankıları önlemesi için salonda baştan sona açık gri akustik paneller yerleştirildi.
Gece vaktindeki gökyüzünü temsil etmek için koyu mavi ile tamamlanan dalgalı tavan, sesi sahneden oditoryuma yansıtmak için akustik olarak modellendi. Zemin, Rönesans kiliselerinin süslü taş zeminlerine referans vermek için siyah cilalı viroc ile kaplandı.
Yapıdaki yolculuk, giriş lobisi üzerinden ulaşılan bir akustik eşik ve koridor ile şekilleniyor ve oditoryumdaki sahneye, sahne arkasına ve sahne arkası yükleme alanına uzanıyor.
Proje, tiyatroyu günlük yaşam için kurulan bir sahne olarak ele alan Christine Boyer’in The City of Collective Memory adlı kitabından ilham alıyor. Ayrıca tasarım, Tudor tiyatrosunun ayakta kalan seyirci kısımları, klasik tiyatro ön sahneleri ve sıra sütünlar gibi tarihi motiflerin yanı sıra Rönesans mimarisinden de motifler ödünç alıyor.