TBMM'den geçen hafta geçen kentsel dönüşüm yasası muhalefet ile hükümeti karşı karşıya getirdi. Radikal her iki tarafa da gerekçelerini sordu.
Hükümetin uzun süredir gündeminde olan ancak Van depreminin ardından hızlandırılan kentsel dönüşüm yasası geçen günlerde TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Yasanın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ‘ün onaylamasının hemen ardından da uygulaması başlayacak. Türkiye’yi “açık hava şantiyesi”ne dönüştürmesi beklenen yasa, iktidar tarafından “devrim” olarak nitelendirilmesine karşın, muhalefet yeni bir rant kapısı açacağı gerekçesiyle eleştiriyor. Kentsel dönüşüm literatürde; kentsel gelişmenin toplumsal, ekonomik ve mekânsal olarak yeniden ele alındığı ve kentteki sorunlu alanların sağlıklı ve yaşanabilir hale getirilmesi için yıkıp yeniden yapma, canlandırma, sağlıklılaştırma veya yeniden yapılandırma için proje üretilmesi ve uygulama yapılması olarak tanımlanıyor. Dönüşüm faaliyetinin ekonomik, mekânsal ve hepsinden önemlisi bir de toplumsal boyutu var.
Yasa ne getiriyor?
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, riskli yapıların tespitini süre vererek, sahiplerinden isteyebilecek. Tespitler, verilen sürede yaptırılmazsa, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı veya belediyeler ile il özel idarelerince yapılacak. Bu tespitlere karşı ev sahipleri, 15 gün içerisinde itiraz edebilecek.
Bakanlığın talebi üzerine Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu kapsamında bulunan yerler de dahil olmak üzere, Hazine’nin özel mülkiyetinde bulunan riskli alanlar da yasa kapsamında.
Hazine dışındaki kamu idarelerinin mülkiyetinde olan taşınmazlar da TOKİ’ye veya belediyeye bedelsiz devredilebilecek.
Riskli alanlardaki yapılar ile riskli yapılara, elektrik, su, doğalgaz hizmetleri verilmeyecek, verilen hizmetler de durdurulacak.
Yıkım için 60 gün süre
Anlaşma ile tahliye edilen yapıların maliklerine kira yardımı yapılabilecek.
Riskli bulunan yapıların maliklerine, bu yapıların yıktırılması için 60 günden az olmamak üzere süre verilecek.
Kanunun uygulanacağı alanlar dışında olmakla birlikte kanunun amaçları çerçevesinde güçlendirilebileceği teknik olarak belirlenen yapılar için de dönüşüm projeleri özel hesabından “güçlendirme kredisi” verilebilecek.
Yürütmeyi durdurma yok
Kanun uyarınca tesis edilen idari işlemlere karşı tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde dava açılabilecek. Bu davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilemeyecek.
Şehrin içindeki veya yakın çevresindeki ormanlık alanlar, afetler öncesinde piknik alanı ve mesireler, afetler sonrasında da barınma yeri olarak kullanılabilecek.
Gecekondu sahibine, gecekondusuna karşılık konut verilinceye, nakde dönüştürülüp ödeninceye veya konut yapmak üzere arsa tahsisi yapılıncaya kadar gecekondusu yıktırılamayacak. Gecekondu sahiplerine gerekirse nakdi yardım yapılabilecek.
HÜKÜMET: KİMSEYE RANT YOK
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ise dönüşümle kimseye rant sağlanmayacağı görüşünde. “Bu yasayı kullanarak rant düşüncesini devlet kadrolarında, siyasi kadrolarda olsun, bunları yan yana koymak büyük haksızlıktır, bunu düşünmek kefen soyuculuktur” diyen Bayraktar, şunları söyledi: “Devlet bunu yapmaz, bunu yaparsa irtikaptır, suçtur. Böyle bir şey olmaz. Bunu söyleyenlere ‘Hadi sen de oradan’ demek lazım. Çünkü Türkiye gelişiyor, Türkiye kalkınıyor. Çok şerefli bir kalkınması var. Türkiye ‘nin dünyaya verdiği büyük ve mutlu bir fotoğraf var. Böyle meselelere takılmak bizim işimiz değil. Dünyada nereye giderseniz gidin Türkiye ‘den geldim denildiğinde şöyle bir bakıyorlar. Şimdi bizim başımız dik, alnımız açık. Dünyada konuşuluyoruz. Çocuklarımız için daha iyi olan için mücadele veriyoruz. İlk hedef 2023’tür. Bu bakımdan şehirleri geliştirmek zorundayız, şehirleri düzenlemek durumundayız, şehirleri kaçak ve salaş yapılardan arındırmak durumundayız. Nasıl Japonya’da deprem olduğunda çocuklar eğlenmeye devam ediyor, Türkiye ‘nin de o seviyeye gelmesi gerekir. Bunun için mücadele veriyoruz, vereceğiz. Gece gündüz çalışıyoruz, çalışacağız. Yüzde 2, 3 siyasi ya da başka mülahazalarla söylenen bu sözler haksızlıktır. Bunları tekrarlamak istemiyorum. Devlet buradan aldığı parayla öbür tarafta fakire fukaraya daire yaptı. Onun dışında bir müteahhide, bir kesime hiç kimseye rant sağlamadık. Bizim burada koruyacağımız kollayacağımız fakir fukaradır. Ufak sanatkârın iş yeri varsa deprem kuşağıysa o işyerlerine ya işyeri yapacağız ya kredi vereceğiz, bir yerde fakir fukara varsa orada oturuyorsa kiracı olsa bile onu nasıl kollarız ona bakacağız. Bir yerde fakir fukara oturuyorsa orada tapu sahibi değilse bile onu biz nasıl ikamet ettireceğiz ona bakacağız.”
MUHALEFET NASIL ELEŞTİRİYOR?
Dar gelirli göç ettiriliyor
Toplu Konut İdaresi’nin ‘mekânsal kalite’ ya da ‘toplumsal yapının zedelenmemesi’ kaygısı yok. Başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerdeki en değerli Hazine arazileri lüks konutlar inşa etmek için kullanılıyor.
Şimdiye kadar kentsel dönüşümün uygulandığı bölgelerde mülkün sahibi dar gelirli vatandaşlara az miktarda para verilerek kenar semtlere göçe zorlandıkları görüldü.
Yasayı uygulama yetkisi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na verildi. Böylece bakanlık, bütün belediyelerin üstünde bir güce kavuştu. Özellikle muhalefet belediyeleri için ciddi bir yetki gaspı anlamına geliyor. Bu da kentlerin orta ve uzun vadede geri dönüşü olmayan büyük zararlar görmesi anlamına geliyor.
Kiracıların durumu ile ilgili net ifadeler yok. Bu durum kiracıların daha da mağdur olmasını beraberinde getirebilir.
Yargı yolu niye kapalı?
Yasa, ormanları, meraları, kıyıları ve askeri alanları da tehlikeye atıyor. Ankara’nın rantı en yüksek bölgelerinden biri olan Atatürk Kültür Merkezi alanı da yasa kapsamında talan edilecek.
Vatandaşları bir belirsizlik dönemi bekliyor. Nerede, neyin, nasıl yapılacağı belli değil. Vatandaşın mağdur olması halinde hakkını yargıda aramasının da önü kapatılıyor. Bu da anayasaya aykırı.
İmar yasasına uygun inşa edilmiş binalar bile, bakanlık isterse proje bütünlüğü adı altında kentsel dönüşüm kapsamına alınıp yıkılabilecek.
Vatandaştan, ‘altyapı maliyeti’ adı altında binlerce lira tahsil edilebilecek.
Bakanlık ve TOKİ sınırsız yetkiyle donatıldı. İhale kanunu deliniyor.
Belediyelerde ayrımcılık
Düzenlemeyle, afet, risk, kentsel dönüşüm kavramlarının ardına gizlenerek, kentlerden başlayarak zeytinlik, mera, koru ve sit alanları dahil kültürel ve tarihi değerlerine kadar tüm toprak ve doğal kaynakları paraya tahvil edilme tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Belediyelerin eli kolu bağlanacak, belediyeler arası ayrımcılık artacak.
Kentler talan edilecek
Kentin rantı yükselen bölümlerinde yer alan okul, hastane gibi kamu kurumlarına ait alanların bakanlık, TOKİ ya da belediye aracılığıyla talan edilmesinin önü açılıyor.
Anlaşmayı kabul etmeyen yurttaşlar barınma hakkından yoksun bırakılacaklar.
Yapılan düzenleme ile bugüne kadar oluşturulan doğal ve kültürel çevrenin korunmasına ilişkin tüm mevzuat yok sayılıyor. Ankara Atatürk Kültür Merkezi Alanı ile ilgili düzenlemeler de açık bir talan girişimidir.
Riskli yapıların yenilenmesi gerekçesi ile gerektiğinde sağlam yapıların ve mera, tarım, orman alanlarının bile bu yasa kapsamına alınabilecek olması talan ve yağmanın boyutunu gösteriyor.
Kamulaştırma fazla olacağından değerleme konusunda bilirkişilerin sayısının arttırılması gerekirken, bu görev SPK değerleme uzmanlarına verilerek, Şehir Planlamacılar, başta olmak üzere ilgili odalar devre dışı bırakılıyor. Bilirkişilik, bağımsız olması gereken bir kurumdur. Ancak SPK uzmanı devlet memurudur nihayetinde ve bu nedenle hükümetin emrini yerine getirecektir.