Ölüme Maruz Kalan “Sıradan” Beden için Mekân

Pamukkale Üniversitesi öğrencileri Durmuş Alper Aksu ve Şefika Tuana Korkmaz tarafından Mim308 Mimari Tasarım IV dersi kapsamında tasarlanan proje.

Ölüme maruz kalan bedenin dünyadaki son imi olan mezarlar pek tabii tasarımın nesnesi olabilir. Gündelik hayat pratiklerinde mermer zanaatkarlarına bırakılan mezar imal etme işi nadiren tasarım ürünüdür. Mezar, genellikle “ünlü” ya da “değerli” kişiler için tasarlanmaya değerdir. Oysa herkes “sıradan” olma hakkına sahiptir. Toplum tarafından her bireye imgelenebilir değer atfedil(e)mez. Bu yüzden sıradan olan ölüm “sıradan” ölü beden üzerinden ele alınmalıdır.

Bu durumda tasarlamak için birinin “seçilmemesi” gerekir. Tek yapılması gereken gündelik hayatımızda yanından geçip gittiğimiz “sıradan bir mezarlığa” girmek ve random belirlenmiş sayı ve rakamın parseline gitmek. Isparta Asri Mezarlık U-37.

Mevcut defin ve mezar üretim pratikleri birbirinden net olarak ayrılmaktadır. Tasarım bağlamında sunulan öneri ise defin ve mezar inşası sırasındaki süreksizliği daha geçişli hale getirme çabasıdır. Hem yapım süreci hem de biçimsel olarak geçiş mekânı olarak ele alınan tasarım önerisi belli aşamaya kadar ön görebilen fakat muğlaklığını koruyan organik form(lar) halinde kendini göstermiştir.

“(…) Ölümlülüğün ifadesinde kullanılan malzemenin, doğal çevrim içinde kendi yaşlanma sürecini yaşaması istendi.” [Zeynep Mennan. (1997). Son yer tutma: Sevgi ve bilgiyle yapılan bir tasarım. Arredamento Dekorasyon, 09, 104-105]

Mezarlıklar sadece ölü bedenlerin toprakla hemhal olduğu yerler değil, kent dokusu içerisinde düşünüldüğünde suyun, bitkilerin, öngörülemez olanın toprakla buluşma noktasıdır aynı zamanda. Bu sebeple hiç yok olmayacakmışçasına kalıcı görünen, toprağı görünmez kılan doğal taşlar yerine yaşlanan, dönüşümlere zemin hazırlayan, deforme olabilen ve toprağı tekrar görünür kılabilecek puzolanlı harç önerilmiştir.

Mezarlık zemini tüflü ve volkanik taşlardan oluşmaktadır. Bu taşlar harcın içine karıştırılarak hem yerel malzemeyle ilişki kurulacak hem de toprağın altındaki ölü bedeni sarmalayan yüzeye bir atıfta bulunacaktır. Ayrıca ponza olarak da bilinen taşın çok gözenekli oluşu suyun, yosunların, mikroorganizmaların tutunacağı zemini oluşturacaktır. Malzemenin yaşlanması, mikro peyzajın başlaması.

Mikro peyzaj bize tekil bir zaman yerine ardışık dönüşümler olasılığını sunmaktadır. Mikro peyzaj olarak bahsettiğimiz mikroorganizmalar ve yosunlar ithal edilen bir eklendi değildir. Var olanın kendisini tekrar var etmesinin dolayısıyla da yok etmesinin zeminini hazırlamaktır.

Malzemenin yaşlanması mevsimlere, hava şartlarına yani zamana bağlıdır. Zamana bağlılık, değişim ve dinamiklik katmaktadır. ‘Geçen bahar turuncu yosunlar çıkmıştı bu bahar çıkmamış.’ benzeri cümleleri kurdurma ihtimali tasarıma formdan öte bir katman eklemektedir.

Mezarlıkta kimi zaman boyut kimi zaman da malzeme seçimiyle mezarı “öne çıkarmaya” çalışan tutumlar görülebilmektedir. Fakat herkesin görünür olmaya çalıştığı yerde kimse görünür olamamaktadır. Bu mezarlar görünür olmaya çalıştıkça saygısızlaşmakta ve diğer mezarların görünür olma hakkını gasp etmektedir. Bu yüzden görünür görünmez olmak üzerine düşünmek tasarım sürecinin ana faktörlerinden biri olmuştur.

Görünme diyalektiği düşeydeki taş dizgesiyle tasarıma yansımıştır. Taşların olduğu gibi bırakılan kısımlarının amacı doğal“mış” gibi gözükmek değil, malzemenin kendi var oluşunu yadsımadan bir araya geliş kurgusu sunmaktır.

Yaşam ve ölümün olgularının bir bütün olduğunu, sadece bugün olduğumuz yerden görün(e)mez sürekliliği malzemeden eksiltmeler yapılarak imlenmiştir. Bu eksiltme aynı zamanda tasarlanmışlığı sezdirme rolünü de üstlenmektedir. Tasarımcı ise mezardaki ölü bedenden daha görünür değildir.

Taş cinsi belirtilmemiştir çünkü yerel iş güçleriyle kurulan ilişkide kendiliğinden ortaya çıkacak olmakla birlikte bir yandan da spesifik olarak cinsi bilin(e)meyen taşlardır.

Baştaşı kuzeye yönlenerek diğer taşlardan kısmen ayrışmıştır. Bu yönlenme okunabileceği konumları artırmakta ve yosunlanma ihtimalini artırmaktadır.

Tekil zaman algısıyla üretmek ve hep ilk tasarlandığı haliyle kalması istenci bir yanılsamasıdır. Bu yanılsama nokta koymakta fakat yeni cümlenin başlayacağını sezdirmemektedir oysa beden; var olur, gelişir, değişir, ölür, çürür yani sürekli dönüşür.

Bu tasarım Pamukkale Üniversitesi Mim308 Mimari Tasarım IV dersi kapsamında üretilmiştir.

Ders yürütücüleri:

  • Gözde Kan Ülkü
  • Burak Altınışık
  • Ayşe Nur Şenel Fidangenç
  • Saadet Mutlu Kaytan
  • Osman Yücel Aysun
  • Gökmen Urgan

Ayrıca derse katkılarından dolayı Celâleddin Çelik’e ve Medine Altıok’a teşekkür ederiz.

Etiketler

Bir yanıt yazın