Öyle bir kentsel coğrafyaya sahibiz ki, yeri geliyor keyifsiz biçimde ''burada yaşanır mı'' diyerek çok sorguluyoruz.
Yeri gelince de, ”ülkenin en güzel bölgelerinden birinde yaşıyoruz” diye keyifleniyoruz.
Her ikisi de doğru…
Kentin uzun yıllardır kötü yönetilmesi dolayısıyla yitirilen değerler, güzellikler ve doğallıklar akla geldiğinde soru ”burada yaşanır mı” oluyor.
Yok, her şeye rağmen güzellikler arandığında doğa turizmi, deniz turizmi, metropol olanakları, ulaşım v.s gibi koşullar göz önüne alındığında ise yanıt ”ülkenin en güzel kesiminde yaşıyoruz” oluyor.
Biz bütün bunları düşünür ve değerlendirirken, yaşamımıza her anlamda müdahale eden siyasetin kentteki iz düşümü ise tam bir orta oyununu andırıyor. 2004’ten beri AKP yapıyor (ne yaptığına ve nasıl yaptığına bakmaksızın söylüyorum) CHP ve diğer muhalif partiler ise seyrediyor.
Toplumda genel anlamda böyle bir algılama var…
Bu ikilem arasından birini tercih edip yandaş gibi duramayacağıma göre, yapılanları değil, yapılamayanları ya da bana göre yanlış yapılanları kamuoyuyla paylaşmaya, eleştirmeye devam edeceğim.
İddiaların sahibi, benim seyrediyor diye nitelendirdiğim muhalif siyasi partilerden olan ana muhalefet CHP “Kocaeli kötü yönetiliyor”diyor ve ekinde kentin talan edildiğini savunuyor.
İddiaya neden olan kurum Derince Belediyesi. Orman İdaresi’nden kullanmak üzere 3 yıllığına kiralanan taş ocağı, amacı dışında firmalara satılıyormuş. Yani, öz olarak ”Kişiye ve kişilere özel imar çalışmaları”ndan söz ediliyor. Üstelik, taş ocağının Yenikent bölgesinde bir dağın yarısını yok ettiği de iddiaları güçlendiren bir kanıt olarak sunuluyor.
Peki bu iddialar karşısında ne yapılmış dersiniz. Ben ”AKP yapıyor” dedim ama bu noktada AKP değil, valilik devreye giriyor. Durum tutanaklarla saptanıyor ve valilik AKP’li belediyeye 33 bin 600 lira ceza kesiyor.
İşte, ”AKP yapıyor”dememin karşılığı burada ortaya çıkıyor. Evet, AKP’nin elindeki İçişleri Bakanlığı, Başkanı AKP’li olan belediye hakkında soruşturma açılmasına izin vermiyor…
AKP daha ne yapsın ?
Bu noktada soru şu;
Bir Belediye Başkanı hakkında soruşturma açmak için yapılan yolsuzluğa karşılık kesilen resmi cezanın miktarı 50 bin TL’den fazla mı olmalı yoksa ?
Bence, bu iddianın muhatabı olanlar susmak yerine kamuoyunu bilgilendirecek açıklama yapmalıdır.
AKP yapmayı sürdürüyor…
Bu kez de, Kandıra ilçesinde Orman İşletme Müdürlüğü’nden kiralanın yerin, Kent Ormanı yapmak yerine amacı dışında kullanıldığı iddiası çıkıyor karşımıza.
Bu konuda da çıt yok…
Kartepe ilçesinde ise Kaymakam-Belediye Başkanı soğukluğu, suskunluğa neden olan başka bir konu.
“Ulus Pazarı’nın bulunduğu yerin rekreasyon alanı olmasına rağmen bir bölümünün pazar alanı olarak kullanılması için imar planı yapıldığı” iddiası, aralarını açmış. Duruma bakınca, ”söz konusu iddiada gerçeklik payı olmalı” diye düşünüyorum.
Öte yandan, yoğun propagandaya rağmen “AKP’nin beceriksizlikleri” olarak vitrine çıkan olaylar da var.
İzmit Gazanfer Bilge Bulvarı’ndaki ve Çayırova’daki istinat duvarı, Seka Devlet Hastanesi’ne girişi kolaylaştıran köprü bunlardan bazıları. İstinat duvarları ve köprü, yapımından kısa süre sonra yıkıldı.
Yeniden yapılıyor ya da yapıldı, bu çok önemli değil. Önemli olan, imar planlarının kevgire dönmesi. İddialara göre, her dilekçe veren için imar tadilatı yapılıyor. Bu yüzden de, kentin 1/5000’lik planları kevgire döndü.
Hatta, Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Daire Başkanı Tahir Akman’ın da bu nedenle görevinden alındığı da yaygın bir kanı halinde…
Dedim ya, AKP yapıyor, CHP ve diğer muhalif partiler seyrediyor.
İyi de, bu iddiaların gerçek muhatabı olanlar neden susuyor ?
Bu konudaki görüşüm şu;
Hiçbir yatırımı olmayan Büyükşehir Belediyesi, çok önemli parasal kaynakları görsel etkileşim için har vurup harman savuruyor da ondan.
Halkı temsil etme yeteneğinden yoksun başkan, artistik gösteriler dışında iş yapmaya niyetli olmadığını açıkça sergiliyor da o yüzden.
Eğer böyle değilse, bu iddiaların gerçek muhataplarının, kent halkına açıklama yapma borçları var.
Böyle bir kentte yaşanır mı, yaşanmaz mı ?
Karar vermek gerçekten de zor olsa gerek ki, her şeye rağmen kent nüfusu ve buna bağlı olarak karmaşa günden güne artıyor, taleplerin içeriği ve büyüklüğü değişiyor.
”Bu kentte yaşanmaz diyenlerin”, AKP’den bıkkınlığı dışında daha çok güçlü argümanları da var…
Bunlardan biri, kentte görülen kanser vakaları. Ürkütücü boyutlarda olduğunu düşünüyorum çünkü resmi veriler bunu doğruluyor. Dolayısıyla da, ”yaşanır mı, yaşanmaz mı” ikilemi arasında kalındığında, ilk akla gelen konulardan birinin, istatistiklere yansıyan bu kanser vakaları olduğunu düşünüyorum…
Veriler, Kocaeli Devlet Hastanesi Başhekimi’ne ait. Başhekim, 4 yılda 127 bin hastanın kanser tedavisi gördüğünü söylüyor.
Duyunca bile ürktüm, bölgemizdeki kanser vakalarının sayısına bakar mısınız ?
Yani, sadece Dilovası değil, Kocaeli’nin bütünü kanserovası diye de anılabilir…
Bu konuda araştırma yapan bilim insanlarımız, mevcut durum üzerinden hareketle toplanan verileri analiz edip sonuçlarını kamuoyuyla paylaşıyor. “AKP yapıyor” dememe neden olan kadrolar ise onları ”şarlatanlık yapmakla” suçluyor.
Tablo böyleyken, sanayinin vazgeçilmez üretim alanı olduğu kabulünden de hareketle kafamız iyice karışıyor.
O yüzden;
Başlıktaki sorunun yanıtı herkes için aynı değil. Ama, tehlikenin boyutu herkes için çok büyük…