İstanbul'da bulunan Ulupınar Tekstil Genel Merkezi ve Showroom iç mekan projesi Zemberek Tasarım tarafından yapıldı ve 2021 yılında inşa edildi.
Kullanıcılarını yoğun kent hayatı ve hızından kopararak; organik formlu yapı elemanlarıyla oluşturulan akışkan sirkülasyon ve ona eşlik eden dinginlik hissinin yanı sıra, tasarlanan hareketli yüzeylerle sağlanan fonksiyona yönelik esneklik, böylelikle yakalanan değişken mekan algısı ve perspektiflerle zenginleşen proje, köklü bir tekstil firması olan Ulupınar Tekstil için Zemberek Tasarım tarafından tasarlandı.
Showroom alanları, perakende markalarının kreasyonlarını belirleyen tasarımcıları ağırlamak üzere tasarlandı. Ziyaret için gelen tasarımcıların, sergilenen ürünler arasından seçtikleri parçalarla sezon kreasyonlarını oluşturmak üzere, burada uzun saatler geçirmeleri öngörüldü. Ana kullanıcılar olan tasarımcıları odağa alarak, mekânı çalışma ofisleri gibi sahiplenebilecekleri ve farklı çalışma kurgularında ürünleri seçip biraraya getirebilmelerine olanak sağlayacak kullanım alternatifleri yaratmak hedeflendi.
Yoğun kent dokusunun bir parçası olan yapının mekân tasarımı ele alınırken, içerisindeki yaşantı ve ziyaretçi deneyiminin her aşamasında, dışarıdaki karmaşanın aksine, dinginlik hissinin hâkim olması, önemli kriterlerinden biri olarak belirlendi. Bina ana girişinde, adeta showroom alanlarının habercisi niteliğinde, sakin ve yumuşak bir tavır tercih edildi. Yapı genelinde, mekanın kullanıcısı ile sirkülasyon ilişkisini, rotasını dikte etmeyen ancak doğal akışı ile yönlendiren eğrisel duvarlarla kurması sağlandı.
Işık geçirimli panellerle, yapının çevresindeki kent dokusunu ve hızlı zaman algısını dışarıda bırakan bir kabuk oluşturup, tümüyle içe dönük bir kurgu tasarlandı. Bu içe dönük kurgu içerisinde, hem sabit yapı bileşenleri ile oluşturulan sirkülasyon, hem de tasarlanan hareketli sergi elemanlarındaki “akışkanlık projenin önemli noktalarından birini temsil ederken, yoğunluk, karmaşıklık gibi kavramların süreçten olabildiğince uzak tutmasına özen gösterildi.
Kullanıcıların, ürün çeşitliliğine bağlı olarak belirlenmiş dört ana showroom içindeki yolculuğu, hem bütünsel hem de bölümlenmiş bir akış halinde kurgulandı. Bölümler; içerik yoğunluklarına göre farklı büyüklüklerde tanımlanan dairesel planlarla birbirinden ayrılırken, dairesel alanların sınırları, eğrisel çizgilerle yer yer eriyen, yer yer çoğalan duvarlar ve bu duvarları tamamlayan şeffaf yüzeyler ve aralarında bırakılan geçişlerle birbirlerine bağlandı. Diğer yandan, dairesel planların sınırlarındaki bu şeffaf yüzey ve boşluklar, sirkülasyon alanlarını hem nefeslendiren, hem de senaryoya dahil eden bir doku oluşturdu.
Ana showroomlar kullanıcıyı merkeze alan iç içe geçmiş çift katmanlı dairesel şemalarla kurgulandı. Dıştaki katman, sabit yapı elemanları ve onlara entegre sergi elemanları ile oluşturulurken, içteki katman zemindeki dairesel ray üzerinde hareket eden sergi modülleriyle tanımlandı. İç katmandaki hareketli sergi modülleri, merkezde konumlanan tasarımcının görüş açısını yakalayan, kesintisiz bir yay formunda birleştirilebildiği gibi, aralarından dış katmanın da görülebileceği geçirgen bir çember formunda tasarlandı. Dairesel katmanların birbiriyle ve dış kabukla kurdukları boşluklu ilişki, rastlantısal perspektiflere olanak sağlamakla birlikte, tasarım dilinin doğallığını destekleyen bitki adalarıyla da zenginleştirildi.
Tasarım dili ve malzeme kararları, firmanın ürün gamında hissedilen yalın ve zarif dil birliğini yansıtacak şekilde şekillendirildi. Mekânı mahallere ayıran tüm düzlemlerdeki eğrisel izler ve renk paletinde seçilen nötr tonlarla, firmanın kimliğindeki sadelik ve ürünlerdeki hafiflik kavramı ile bütünlük sağlandı. Sergi modüllerinde pirinç, mermer ve ahşap kullanılarak, el işçiliği ile üretilen detaylar, sergilenen ürünlerin zenginliğin ve özeninin simgesi niteliğinde çeşitlendirildi. Oluşturulan kabuk için hedeflenen bütüncüllük; zemin ve tavan yüzeylerinde tercih edilen geleneksel malzemelerle sonlandırıldı.