Sanayi devriminden bu yana, tüketim alışkanlıklarımız ve geniş aile yapılarımız sebebiyle büyük metrekarelerde yaşama alışkanlığına sahiptik. Ancak artık işler değişti.
Bir yılı aşkın bir süredir içinde bulunduğumuz pandemi koşulları, kalabalıklardan uzak yaşama zorunluluğunu hayatımıza soktuysa da kabul etmemiz gerekir ki tek sorumlu bu virüs değil. Zaten büyük şehirlerin yarattığı kaos ve keşmekeş hepimizin ruhunu fazlasıyla yormuştu. “Küçük bir bahçeli evim olsa” cümlesini kim kurmuyor ki artık?
Tasarımcılar sesimizi duydular ve bize en azından hafta sonu ya da tatil zamanlarımızı sessiz, sakin ve doğayla iç içe geçirmemizi sağlayacak çözümler üretmek için kolları sıvadılar: Yeni trend artık küçük mobil evler.
Müstakil “minik konutlar” diye de tanımlayabileceğimiz bu yeni nesil evler, aslında bildiğimiz konteynerler üzerinde yapılan küçük ancak son derece etkili dokunuşlarla bizlere minimalist yaşam alanları sunuyorlar. Çoğunlukla mobil olarak tasarlanan bu minik evler ister arabanızla istediğiniz her yere götürebileceğiniz, isterseniz de küçük bir arsaya konumlandırabileceğiniz hazır tasarımlar. Her alanın en etkin şekilde kullanılması minimalist yaşam alanlarında kaçınılmaz.
Bu evlerde genellikle tüm duvarlara farklı ihtiyaçları çözecek fonksiyonel işlevler yüklendiğinden, gün ışığı ve doğal havalandırma tavan bölümünden, çatı pencereleri ile sağlanıyor. Kuşkusuz küçük hacimlerde gün ışığı ve temiz hava sirkülasyonu daha da önem kazanıyor ve çatı pencereleri her iki konuyu da en optimum şekilde çözümlüyor.
Üstelik geceleri yıldızları izleyerek uykuya dalmayı, sabahları toprak ya da deniz kokusu ile uyanmayı kim istemez ki?