Taksim Topçu Kışlası'nın yeniden yapılması gündeme geldiğinden beri akla ilk olarak Almanya'daki örnekler geldi. Biz de Arkitera olarak yapılan yeni inşa projelerini mercek altına aldık.
Almanya’da gerçekleşen kentsel faaliyetleri bir nevi “normalleşme çabası” olarak sınıflandırmak mümkün. 2. Dünya Savaşı sonrası politik olarak yeni bir imaj peşinde olan siyasiler, kentsel mekanı biçimlendirmede “nostaljik mekan” stratejisini seçerek, Almanya’da kentsel peyzajını yeniden inşa faaliyetleri ile şekillendirmede önemli bir rol oynadılar. Özellikle 2. Dünya Savaşı’nda yıkılmış ve zarar görmüş tarihsel yapıları, bugün yeniden yaparak birer imge olarak kent mekanına tekrar kazandırmak Almanya’nın mimarlık gündeminde.
Taksim Topçu Kışlası’nın yeniden yapılması projesinde akla gelen birçok soru Almanya’da da sorgulandı ve sorgulanmaya da devam ediyor. “Normalleşme” olarak, standartlaştırılan mimari faaliyetler hem bütçe açısından hem de yeniden yapılmaları durumunda yaratacağı etki eleştirilmeye devam ediliyor. Aynı zamanda yapılan ve yapılacak olan yapıların eskisinin yerine alıp alamayacağı sıkça sorgulanıyor.
Uygulamada ise farklılıklar söz konusu. Projeler, bazen yarışmaya açılıyor, bazen ise demokratik bir şekilde halkın iradesine danışılarak tamamlanıyor. Ama belki de işin farklı yanı projenin aşamalarından herkesin haberdar olması. Proje öncesi ve boyunca şantiye alanında proje ile ilgili açıklayıcı bilgiler yer alıyor.
Sonuç olarak, bugün Almanya’da 2. Dünya Savaşı’nda yıkılan yapıların yeniden yapılması adeta bir trend. Biz bunlardan öne çıkan 3 örneği ele aldık: Potsdam Sarayı (Potsdamer Stadtschloss), Berlin Sarayı (Berliner Stadtschloss) ve Dresden Frauenkirche (Church of Our Lady).
1702 yılında yapılmış, 2. Dünya Savaşı’nda yıkılmış Berlin Sarayı’nın yeniden yapılması için seçilen yöntem yarışma oldu.
1950’de yıkımı gerçekleştirilen sarayın yerine 1976’da Palast Der Republik yapıldı. 2007’de Meclis’te yapılan oylamada 380’e 133 oy ile kültür merkezinin yıkılmasına sarayın yeniden yapılmasına karar verildi ve 2008’de uluslararası bir yarışma açıldı.
Saray yıkılırken
Çoğu kişi alanın park olarak kalmasını istiyordu. Bir diğer grup ise hem yapının yeniden yapım maliyetine vurgu yapıyor hem de yapılacak canlandırmanın gerçeğin kötü bir benzeri olacağını, ayrıca geçmişi “kimin” hatırlamak istediğini sorguluyordu. Yapımı destekleyenler ise bugün sarayın bulunduğu alanın turizm değerine vurgu yaparak, Berliner Dorm ve Museum Island’ın beraber düşünülmesi gerektiğini, kentin bu elemanının eksik olduğunu belirtiyorlardı.
Yarışmayı İtalyan Franco Stella kazandı. Yarışmada 4 cepheden 1 tanesi tasarımcının insiyatifine bırakılmıştı.
488 camlı, 700 metre cepheye sahip binanın yapım maliyeti 552 milyon olarak belirlendi. 2009 yılında başlayan inşaatın bütçe sıkıntıları ile zaman zaman durmuş olmasına rağmen bitiş tarihi 2016 olarak belirtiliyor.
Alanda göze çarpan bir diğer öge ise Krüger Schuberth Vandreike (KSV) mimarlık tarafından tasarlanan “Humboldt Box”. Proje boyunca alanda kalacak olan yapı, halka proje ile ilgili detayların verilebileceği bir sergi alanı olarak tasarlandı.
Humboldt Box
Bernardo Bellotto’nun resminde kilise
1726 yılında tamamen taştan yapılan kilise 13 Nisan 1946 yılında kente yapılan bombardıman ile tamamen yok oldu.
Kilisenin yıkıntıları (1958)
Berlin Duvarı’nın yıkımının ardından başlayan özgür kentsel düşünce hareketleri ve bahsettiğimiz rekonstrüksiyon faaliyetlerinin artışı, Dresden halkının Frauenkirche için örgütlenmesine ve 1993’te ilk plan için başvurmasına neden olmuştu.
Ardından devreye Dresden Üniversitesi, Yapı Tasarım Bölümü başkanlığında, mimarlar, mühendisler, tarihciler, sosyologlar, heykeltraşlar ve kimyagerler girdi. (Kimyagerler projede önemli rol oynamıştı, çünkü projede klisenin orjinaline uygun olarak, her taş orjinaline uygun olarak yerleştirilmiş, yapı için uygun malzemenin tespiti, plan sürecinin en önemli aşaması olmuştu.)
13 yılın ardından 30 Ekim 2005 klise tamamlandı, 180 Milyon Euro’ya maloldu.
1752 tarihli yapı, 2. Dünya Savaşı’nda bombalandı ve büyük hasar gördü, 1960’da ise bulunduğu alanın tamamen temizlenmesine karar verildi.
Yeniden yapım kararı 2010’da verildi fakat halk ve parlamento karar ile ilgili ikiye bölündü. Öngörülen bütçe oldukça fazlaydı. Çünkü öngörülen plan sadece tek bir binanın yeniden yapılması değildi.
“Prince of Wal’s Urban Task Force” adlı kentsel yenileme planı, binanın bulunduğu alanın yeniden düzenlenmesi, diğer tarihsel ögelerin de yeniden canlandırılmasını, altyapı koşullarının iyileştirilmesini de öngörmekteydi. Fakat sadece Postdam Sarayı’nın yapımı bile 120 milyon Euro bütçe gerektiriyordu. Bu meblanın 40 milyonu sadece sarayın cephesi’nin Barok tarzını yansıtabilmesi için gereken bütçeydi.
Bir yatırımcı Saray’ın hemen yanına bir AVM yapmasına izin verilmesi koşuluyla bütçeyi karşılamayı teklif etti, fakat teklif Landtag Meclisi tarafından red edildi. 2011 yılında gereken bütçe açılan fon ile sağlandı ve sarayın yapımına başlandı.
Binanın yapımına gelen eleştiriler, yapının bütçeden kısmak amaçlı, dışarıda geleneksele sadık kalınırken, avluda işleve yönelik modern tasarıma gidilmesi, iç mekanda ise tamamen modern tasarım yapılması oldu. Alanın bütünsel değerlendirilmesi olumlu karşılandı.