“İSTANBUL’un, dünyanın diğer güzel ve modern kentlerinden eksiği nedir?” diye soracak olursanız, vereceğim ilk yanıt “Meydanları” olacaktır.
Avrupa’nın, Amerika’nın bütün büyük ve güzel kentlerinde meydanlar vardır.
Paris’i, Roma’yı, Londra’yı güzelleştiren, sosyalleştiren meydanlarıdır.
İrili ufaklı yüzlerce, hatta binlerce meydan.
Çeşmelerle, heykellerle, kafelerle, insanlarla süslenmiş meydanlar.
Bizim güzeller güzeli İstanbul’umuzun tek eksiği, işte bu meydanlardır bence.
Koskoca İstanbul’da meydan diyebileceğiniz meydan sayısı iki elin parmaklarını geçmez.
Hakikaten meydan olabilecek yer sayısı iki, bilemediniz üçtür.
Beyazıt Meydanı, Kadıköy Meydanı ve Taksim Meydanı.
Ve ne yazık ki, bu üç meydan da birer çirkinlik abidesidir.
Etrafındaki çarpık çurpuk büfelerle, sanattan ve güzellikten yoksun eklentilerle çirkinleştirilmiş meydanlar.
Bunlardan Taksim Meydanı’nın hali içler acısıdır.
Otobüs duraklarıyla, ortasına park etmiş spor kulübü ürünleri pazarlayan treylerlerle, bir köşesini seyyar bariyerlerle çevirmiş polis otomobilleriyle, Aya Triada Kilisesi’nin bütün güzelliğini saklayan büfelerle. Dünyanın en güzel şehirlerinden birinin en önemli meydanından çok bir Ortadoğu ülkesinin karmaşasını hatırlatır.
Şimdi bu Taksim Meydanı’nın daha güzel hale getirilmesi için planlanan bir projeden söz ediliyor.
Projeyi görmedim.
Sağda solda yayınlanan resimlerini, eskizlerini gördüm.
Taksim Meydanı’na gelen trafik yeraltına alınacakmış, meydan trafikten arındırılacakmış, Gezi Parkı’ndaki ağaçlar kesilecekmiş ve Taksim Gezisi’nin içine eski kışla binası yeniden yapılacakmış.
Taksim elbette ki yeniden yapılmalı, düzeltilmeli, güzelleştirilmeli.
Ama böyle mi?
Kimin fikri olduğu bilinmeyen, derme çatma bir projeyle mi?
Böyle mi olur modern şehircilik?
Bir meydan böyle yağmadan mal kaçırılır gibi mi yeniden düzenlenir?
Geçenlerde Milliyet’te mimarların bu konuyla ilgili görüşleri vardı.
Emre Arolat çok güzel söylemişti:
“Bir heyet kurulup bir çalışma yapılsın. Herkes katkı sunsun. Bir proje için altyapı oluşturacak fikir yapısı oluşturulsun. Sonra bu fikirler doğrultusunda bir proje için çalışılsın.”
Doğrusu bu. Medeniyet böylesini gerektirir.
Ben kendi payıma bugünkü projeye külliyen karşıyım.
Trafik yeraltına alınacakmış.
Bu şu demek: Taksim’e çıkan bütün yollar bir yerde yerin altına girmeye başlayacak.
Tarlabaşı Caddesi, Cumhuriyet Caddesi, hepsi…
Kentin en yaşayan yerinin ortasına hançerler sokulacak. Yürümek, dolaşmak imkânsız hale gelecek.
Allah aşkına böyle bir şey olabilir mi?
Dünyada tek akıllı biz miyiz, ya da bu projeyi yapanlar mı?
Paris Belediyesi beyinsizlerden mi oluşuyor da Etoile alanındaki trafiği yeraltına almayı düşünmüyorlar. Ya da Champs Elysees’yi yeraltına indirmeyi.
Onlar da yeraltına bir şey yapıyor ama yolu değil, otoparklarını yeraltına indiriyorlar.
Tuileries’e eski bir kışlayı yeniden inşa edip rezidans yapmayı ise hayal bile etmiyorlardır eminim.
Taksim’in yeniden yapılmasına sonuna kadar evet.
Dahası AKM’nin yıkılıp yanındaki otoparkın da içine alınarak yepyeni bir AKM yapılmasına ve bunun bir anıt bina olarak inşa edilmesine de evet.
Ama böyle alelacele bir Taksim’e hayır.
Sonuna kadar hayır.