Tarlabaşı hasar tesbit raporu

Ertan Altan'ın Taraf gazetesinde yer alan köşe yazısı...

Belediyelere derebeyi yetkileri veren 5366 sayılı Kentsel Dönüşüm Yasası’nın İstanbul’daki ilk uygulama alanı Tarlabaşı oldu. Yasa Meclis’e ilk geldiğinde bazı iktidar milletvekilleri tarafından “Tarlabaşı yasası” olarak nitelendiği de biliniyor. Türkiye’deki bütün kentsel dönüşüm projeleri için geçerli olan bu yasanın Tarlabaşı’ndaki uygulamaları kamuoyu tarafından en genel hatlarıyla, “dar gelirli vatandaşların mülklerinin satın alınması, yerine lüks konut ve alışveriş merkezi yapılması” olarak biliniyor. Tarlabaşı Bulvarı’na çıkan sokaklar bir “çöküntü bölgesi” olduğu için bulvarda ve paralel sokaklarda yapılacak yenileme çalışmaları İstanbullulara makul görünüyor. Tarlabaşı’ndaki düzenlemeye karşı çıkan çevreler de adalet değil “devrim” peşinde olunca, 5366 sayılı yasayla bu sokaklarda yapılanlar bir türlü gündeme gelemiyor.

Tarlabaşı’nda hem kamulaştırılan hem de sahipleriyle anlaşmaya varılan binalarda yıkımlar başladı. Tarlabaşı Mülk Sahipleri Dayanışma Derneği Danıştay’da yürütmeyi durdurma davası açtı ardından da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. Tarlabaşı Mülk Sahipleri Dayanışma Derneği’nin avukatı Barış Kaşka kamulaştırma bedeline itiraz eden bir mülk sahibinin açtığı dava Yargıtay’da karara bağlanınca mülk sahibinin bireysel olarak da AİHM’e başvuru yaptığı bilgisini verdi. Çok yakında mağdur edilen bütün mülk sahipleri bu başvuruyu örnek alarak AİHM’de dava açacak. Danıştay’da açılan yürütmeyi durdurma davası ise halen sonuçlanmadı.

Avukat Barış Kaşka’yla davaların AİHM’e taşınmasının ardından, Tarlabaşı’ndaki “kentsel dönüşümün” bir bilânçosunu çıkardık. Tarlabaşı’na duyarlı kamuoyunun gündeminde genellikle bulvara paralel sokaklarda boşaltılan apartmanlar vardı. Buralarda yaşayanlar genellikle dar gelirli vatandaşlardı. Bu vatandaşların büyük bir kısmı Beyoğlu Belediyesi’nin 5366 sayılı yasaya dayanarak yapacağı kamulaştırmadan kurtulmak için Belediye ve işi yapacak GAP İnşaat’la acil anlaşma yoluna gitti. Birçoğu ortalama 50 ila 70 bin TL arasında değişen fiyatlarla dairelerini sattılar. Barış Kaşka’ya göre satış işlemi bir zamanlar İstanbul Üniversitesi’ndeki “ikna odalarına” benzer bir yöntemle yapıldı. Mülk sahipleri kamulaştırma yasasıyla korkutuldu. Acil satışa razı edildi. Satışa razı olmayan ve mülkleri kamulaştırılan 83 kişinin ise açılan bedel davalarını kazandığını belirten Barış Kaşka davaları kazanan mülk sahiplerine mahkeme kararıyla 170-180 bin TL’ye kadar çıkan mülk bedellerinin ödendiği bilgisini verdi. Yani acil satış yapan mülk sahipleri büyük bir zarara uğratıldı.

Yine Barış Kaşka’nın verdiği bilgilere göre Tarlabaşı’ndaki Kuğulu Han’ın sahipleri Kentsel Dönüşüm kapsamında yaklaşık beş milyon dolarlık bir zarara uğratıldı. 5366 sayılı yasadan önce Kuğulu Han bir Alman şirketi tarafından altı milyon dolara satın alınmak istenmişti. Sahipleri satmadı. Beyoğlu Belediyesi’nin yasaya dayanarak teklif ettiği kamulaştırma bedeli ise bir milyon dolar oldu ve maalesef kamulaştırma gerçekleşti. Tarlabaşı Bulvarı’ndaki Akdeniz Oteli’nin akıbeti de Kuğulu Han’la aynı oldu. Otel 990 bin TL bedelle kamulaştırılırken Danıştay’daki yürütmeyi durdurma davasının sonucu beklenmeden faaliyetlerine son verilerek yıkım işlemine başlandı.

Tarlabaşı’ndaki mülk sahipleri açısından bilânçonun zarar hanesinde bu saydıklarıma benzer pek çok örnek var. Ödeme gücü olmayan dar gelirli vatandaşların yanı sıra Tarlabaşı’nda ticaret yapan işadamları, semtin mimari özelliklerine hayran olup restorasyon yatırımı yapan fotoğrafçılar, gazeteciler, avukatlar, mimarlar… Çok farklı sosyal kesimlerden insanlar aynı yasanın kurbanı oldu.
Mutenalaştırma, nezihleştirme anlamında bir “gentrification” Beyoğlu için acil bir ihtiyaç. Ancak bunun yolu derebeyi yasaları çıkararak adaletsiz kamulaştırmalar yapmak değil.

İyi bir “nezihleştirme” örneği olan Cihangir’deki dönüşümün nasıl yapıldığı haftaya kalsın.

Etiketler

Bir yanıt yazın