Trensiz Haydarpaşa'ya bilim insanları da karşı çıkıyor. Gar'ın afet riski açısından da İstanbul için vazgeçilmez olduğunu söyleyen restoratör mimar Yonca Erkan, Haydarpaşa'nın kaybıyla şehrin ulaşımındaki yeni zorluklara dikkat çekiyor
Haydarpaşa için planlanan yeni projeleri, tarihi ve kültürel değerini, yazı dizisinin ilk iki bölümünde sizlere aktarmaya çalıştım. Peki Gar’ın işlevini yitirmesi, gündelik hayatımıza nasıl yansıyacak? Alternatifi ne olabilir?
Kadir Has Üniversitesi, Kültür Varlılarını Koruma Yüksek Lisans Programı’ndan Yrd. Doç. Yonca Kösebay Erkan’ın doktora tezi “Anadolu Demiryolu çevresinde gelişen mimari ve korunması”. Erkan, çevre, şehircilik ve ulaşım açısından Haydarpaşa’yı değerlendirdi.
Gar’ın, İstanbul, hatta Türkiye’nin ulaşımı, taşımacılığı açısından yeri ve önemi nedir?
İstanbul’un stratejik konumu ve demiryollarının kara ulaşımı teknolojisi açısından Haydarpaşa Garı’nın inşa edildiği dönemde en ileri teknoloji olması, ona tarihsel olarak büyük bir anlam yüklüyor. Günümüzdeki en büyük sembolik anlamı, Anadolu’nun İstanbul’a açılan kapısı olması ve neredeyse her Türk vatandaşının bu yapıyla ilgili bir anısının bulunması. Bu baskın özellikler, Gar’ın önemi ve gelecekteki potansiyallerini gölgede bırakıyor. Haydarpaşa, liman ile bağlantılı olarak tasarlandığından hem yük, hem de yolcu taşımacılığına olanak veren bir gar. Her iki tip taşımacılık için İstanbul ve Haydarpaşa’nın konumu yeri ikame edilemez nitelikte. Ayrıca her iki tip ulaşımın artık verimli olmadığı yönünde sunulan istatistikler, uzun yıllardır bu alanların yatırımdan yoksun bırakıldığı gözönüne alınarak değerlendirilmeli.
Peki İstanbul için Gar’ı vazgeçilmez yapan ne?
Günümüzün yüksek teknolojiye bağımlı ulaşım sistemleri, özellikle Istanbul gibi deprem riski altında yaşayan bir kentte, geleneksel ulaşım yöntemleri ile entegrasyon halinde planlanmalı. Yani, ana ulaşım arterleri olarak planlanan İstanbul boğazının altından geçen Avrasya Tüneli ya da Tüp Geçit’e bağımlı Marmaray gibi sistemlere ek olarak, tren yolu ile deniz taşımacılığının birlikte yürütüldüğü alternatif yolların da yürürlükte tutulmasında yarar var. Burada kazanım, iki türlü: Birincisi, teknik açıdan ele alınırsa; bir sebeple işlemeyen bir sistemi bir diğeri ile yedekleyebilirsiniz. Diğeri ise konunun sosyal boyutu. İnsanların alışkanlıklarını sürdürmeye ihtiyaçları var. Bunun birdenbire kesintiye uğraması toplumsal hafıza açısından zedeleyici olabilir.
Korunamama sorunu yapay
Haydarpaşa’nın şehircilik ve koruma açısından bugün geldiği noktayı değerlendirir misiniz?
Haydarpaşa Garı ve geri sahası ile birlikte Haydarpaşa Liman sahası İstanbul’un en değerli parsellerinden… Tarihi Yarımada karşısındaki en güzel manzaraya sahip, çok geniş bir alan. Bütün bunlar globalleşen bir kent sürecinde olan İstanbul’un her karış toprağının yeniden pazarlanabileceği gibi bir yaklaşımı doğurdu. TCDD’nin sahip olduğu
diğer geniş araziler de iştahları kabartacak nitelikte. Bunların çok büyük bir kısmı Marmara denizi kıyısını izleyen çok değerli araziler. Ancak bu araziler de ilerleyen günlerde bu tür bir neoliberal müdahaleye maruz kalacak gibi görünüyor. Haydarpaşa’nın bugün geldiği nokta şudur:
Gar yaşayan kentsel bir imge iken, işlevsizleştirildi. Yani, yapay olarak bir koru(na)ma(ma) sorunu yaratıldı. Marmaray Projesi ilk gündeme geldiğinde yalnızca bir tüp geçitten ibaret gibi ele alındı… Karadaki bağlantıları “nasılsa çözülür” denerek ikinci plana itildi ve güzergah yeterli fizibilite çalışmaları yapılmadan belirlendi. Yenikapı’da yürütülen kazılarda arkeolojik olarak büyük kazanımlar elde edildiyse de çıkan eserlerin korunması ve istasyon alanları içinde sergilenmeleri, büyük sorun.
Peki ne yapılabilirdi?
Marmaray’ın doğrudan Söğütlüçeşme’den Üsküdar’a bağlanması ve Haydarpaşa Garı’nın çatısının yanması Haydarpaşa’nın işlevsiz bırakılma sürecini çok kolaylaştırdı. Böylece yapı kendiliğinden atıl duruma düştü. Halbuki Marmaray’ın güzergahı da insanoğlunun planladığı bir proje! Arzu edilen, denizin altından bir tüp geçitle raylı ulaşım sağlanması ise Anadoluray (Kartal-Kadıköy Metrosu) bu tüpe doğrudan bağlanabilirdi. Bu durumda karadan ilerleyen mevcut tren yolu iyileştirilerek Haydarpaşa’ya gelir ve deniz ulaşımı ile entegre olarak sürdürülebilirdi. Bu şekilde olsaydı birkaç tane kazancımız olacaktı:
Marmaray’ı inşa edebilmek için mevcut rayların sökülmesi , aynı alana üç adet yeni hat inşa edilmesi gerekiyor. Bu hem söküm, hem yıkım, hem de yeniden inşa maliyeti gerektirir. Ayrıca üç hattın inşa edilebilmesi için bazı tarihi binaların toptan yıkılması, bazılarının belirli bölümlerinin yıkılması, bazılarının da taşınmaları söz konusu. Örneğin, tarihi kargir köprüler bu amaçla sökülecek ve uygun bulunan başka bir yere inşa edilecekler. Anadoluray tüp bağlantısı bütün bu maliyetleri ve koruma sorunlarını doğurmayacak bir çözümdü.
Merkezin terk edilmesi bilinçli
Sirkeci’yi de unutmamalı…
Tabii. Marmaray yalnızca Haydarpaşa’yı değil,
Sirkeci Gar’ını da atıl bırakan bir proje. Bugün Haydarpaşa için konuşulanlar Sirkeci için de geçerli. Marmaray ile mevcut Sirkeci istasyonunun herhangi bir bağlantısı planlanmamış. Trenlerin girmediği çok değerli parsellerdeki tarihi prestij yapıları yeni müdahalelere açık bir konuma düşürüyor.
Haydarpaşa’nın merkez gar işlevini yitirmesi ne anlama geliyor?
Kentler, doğal süreçleri içinde tarihsel olan merkezlerden uzaklaşarak farklı yönde bir büyüme gösterebiliyor ve merkez garları önemini yitirebiliyor. Ancak İstanbul için böyle bir durum söz konusu değil. İstanbul’un denizlerle parçalanmış kara parçaları üzerine kurulmuş olması, Avrupa ve Asya yakalarında birer merkez gar inşasını gerektirmiş… Avrupa ile bağlantıyı Sirkeci Garı, Anadolu ile bağlantıyı ise Haydarpaşa Garı sağladı. Her iki garın da kentin merkezinde yer alması, kentsel gelişimi etkileyen temel unsurlardan biri oldu. Günümüzde de her iki alan, kentin hala tam göbeğinde yer alıyor. Ancak İstanbul örneğinde mevcut merkezlerin terk edilmesi ve bilinçli olarak yeni merkezler yaratılmasının arkasında planlı müdahaleler olduğu anlaşılıyor.
ZAMAN AVANTAJI OLMAYACAK
Demiryolu ve hatta denizyolu taşımacılığı açısından, H.Paşa’nın yokoluşu vatandaşa nasıl yansıyacak?
Bu soruyu küçük bir örnek ile açıklayayım. Eminönü’nde çalışan ve Maltepe’de oturan bir kişi günümüzde trene binip, Haydarpaşa’dan vapurla işine gidebiliyor. Marmaray ile ise Maltepe’den trene bindiğinde tüp yalnızca iki hat olarak inşa edildiği için, geçiş hakkı için yeraltında bir süre bekledikten sonra Sirkeci istasyonunda trenden inecek, oldukça uzun bir süreyi derin bir yeraltı istasyonu olan Sirkeci’den yeryüzüne çıkmak için yürüyerek ve merdiven çıkarak geçirecek. Sonunda süre olarak hiç bir avantajın elde edilmediği külfetli bir yolculukla, alışık olmadığı bir noktadan kente karışacak.
HAYDARPAŞA, İNSAN HAKKI SORUNU
-Yetkililer, Marmaray’la ulaşımın çok daha hızlı olacağını söylüyor. Ancak H.Paşa, yeni projelerle birlikte herkesin gidemediği bir yer olacak. Sizin görüşünüz nedir?
Eğer raylar Haydarpaşa’ya ulaşmazsa insanlar tabi ki Haydarpaşa’ya gidemez! Rayları döşeyenler ise bu planları yapanlardır. Raylar nereye döşenirse, insanlar oraya giderler, tercih hakkı ortadan kalkar. Bu da bir başka sorunu gündeme getiriyor. Yaşanabilir kentlerin insana birden fazla seçenek sunabilmesi, tek bir alternatife mecbur bırakmaması önemlidir… Bu görüşe karşı olarak ‘madem vapur yolculuğu yapmak istiyorlar, Üsküdar’dan vapura binsinler’ denebilir. Fakat mevcut düzenle yeraltına hiç inmeden, belli noktalar arasında vapur ile yapılan bir yolculuk, deniz kenarındaki istasyonların yeraltına alınması nedeniyle zorunlu olarak önce yeraltına inmeyi ve oradan deniz ulaşımının kullanılması şekline dönüştü. Ayrıca yüzyılı aşkın bir süredir kamuya ait bir yapı olan garların, bundan böyle halka en azından büyük bir topluluğa- kapalı olacak olması konusu var. Bu durumda, insan hakları sorunu da gündeme geliyor. Dünyada kültür varlıklarına erişim hakkı, bir insanlık hakkı olarak değer buluyor.
PROJEDE VATANDAŞIN SÖZ HAKKI VAR
– H.Paşa’nın kültür merkezi olarak korunacağı, cafe’ler, sergi salonları açılacağı söyleniyor. Belki bir kısmı otel olacak. Bir yandan da halkın artık ulaşamadığı bir yer olacağı eleştirileri var. Sizin görüşünüz nedir?
Sorunuzun yanıtı, sorunun içinde gizli. Şu ya da bu şekilde kullanılacağı söyleniyor. Gazetelerde TCDD yetkililerinin beyanları var. ‘Biz bile bilmiyoruz nasıl kullanılanılacağını’ diyorlar. Peki o zaman halkın bilmediği, TCDD yetkililerinin bilmediği bir işlevi bilen kimdir, ben de bu soruyu soruyorum! Toplum olarak biz bu projenin içeriğini neden tam olarak bilmiyoruz ve buna rağmen birilerinin bildiği bir süreç ilerlemeye devam ediyor? Trenler işlemez oluyor? Haydarpaşa’ya trenler gelmeyecekken, çatısı yanmış harap olmuşken, giriş kapıları yenileniyor… Her vatandaşın yapılan bu işlerin nedenini sormaya hakkı var. Marmaray için yapılan masrafı toplum olarak biz göğüslüyorsak, projenin güzergahı üzerinde söz hakkımız var.