Ve Tarlabaşı’nda tehcir resmen başladı

AKP hükümeti ve AKP'li İstanbul Büyükşehir ile Beyoğlu belediyeleri, "Gecekondu önleme projeleri" adı altında, özellikle azınlıkların ve alt kültürlerin yoğunluklu yaşadığı fakir semtlere adeta tehcir uyguluyor.

İstanbul’da kendilerine en büyük rantı getirecek olan Tarlabaşı’nda işe başlayan AKP’li belediyeler, semt sakinlerinin mülklerini değerinin altında satın alırken, TOKİ aracılığıyla kendilerini uzun yıllar sürecek bir borç altına sokuyor.

Belki de İstanbul’un en eski, en değerli ve en çeşitli mimarisine sahip binaların bulunduğu Tarlabaşı’nda bazı sokaklarda kamulaştırma, boşaltma ve insansızlaştırma başladı. Bir sonraki adım ise yıkım olacak. Medyanın yardımıyla yıllardır mahalleyi vampir yuvası gibi göstermeye çalışan sermaye sahipleri nihayet amaçlarına ulaşıyor. Zira Tarlabaşı artık tam bir korku tünelini, bir karanlık çağı andırıyor.

Boşaltılan yaklaşık 300 binanın kapı, pencere ve değerli oymaları adeta talan ediliyor. Ermeni, Rum, Çingene, Kürt, Süryani ve daha nice etnik azınlıkların neredeyse yüz yıldır barış içinde içiçe yaşadığı semtte, artık kediler ve fareler cirit atıyor. Evlerinden zorla sürülüp şehir dışına itilenler, işyerleri belediye zoruyla kapatılanlar, İstanbul’un başka hiçbir semtinde aynı uygun fiyata ev bulamayacak olan onlarca aile şehrin ücra köşelerine ya da başka yerlere sürülmeye başlandı.

Beyoğlu’nu içki, eğlence ve renkli kültüründen uzaklaştırmak amacıyla önce Taksim’den İstanbul’un tüm semtlerine çalışan otobüs seferlerini gece 24.00’dan sonra devreden çıkaran, ardından Beyoğlu esnafına dükkan önünü yasaklayan, Cihangir’e dindar ailelerin taşınmasını teşvik eden hükümet, Tarlabaşı Bulvarı’nın üst tarafındaki bu renkli dünyayı tamamen ortadan kaldırmak için, son kozunu devreye soktu.

4 BİN KİŞİ SÜRÜLDÜ

Şimdiye kadar semtten yaklaşık 4 bin kişi evleri ya da işyerleri ellerinden ucuz fiyatlara alınarak semtten sürüldü. Birinci etap yıkım için boşaltılan bu kısımda hiçbir tepkiyle karşılaşmayan belediye ve iktidarın işi ikinci ve üçüncü etaplar için ise biraz zor gözüküyor. Çünkü boşaltılan yerlerin büyük kısmı vakıflara aitti ve kiracıların elindeydi. Mülk sahipleri ise örgütsüz Çingene ya da Rumlardan oluşuyordu. Semtin üst kısımlarından başlayarak aşağılara inmesi planlanan yıkıma karşı aşağı kısımlarda ise yoğun bir Kürt nüfus bulunuyor. Bu bölgede ciddi bir karşı duruş başlamazsa, bir yıl içerisinde Tarlabaşı’ndan eser kalmayacak.

Daha bir ay öncesine kadar balkondan balkona gerilen iplerdeki çamaşırlarıyla, cumbadan cumbaya hararetli sohbetleriyle, sokaklara serilen halı yıkamalarıyla tam bir dayanışma ve gürül gürül bir yaşamın sürdüğü sokaklar ve binalar şimdi korku filmlerini andırıyor.

SATANLAR PİŞMAN

Yıkım söylentileriyle birlikte büyük emlak firmalarının da iştahını kabartan semtte daire ve dükkan fiyatları aniden 20-30 katına çıktı. Ancak belediye erken davranıp mülkleri değerinin altından satın aldı. Şimdi birçok kişi mülkleri değerinin altından alındığı gerekçesiyle mahkemeye başvurmuş durumda.

Semt sakinlerinden Ercüment Türker mağduriyetini şöyle anlattı:

“Bizim beş dairenin fiyatına denk gelecek malımızı elimizden bir daire fiyatına kapatmışlar. Sonradan fark ettik. Biz bilmiyorduk ki ne olacak. Geldiler, yıkacağız dediler. Mecburen verdik. Ancak şimdi dairelerimize biçilen fiyatla her birimiz bir apartman alabiliyoruz. Ancak gitti. 30 yıldır bu mahallede yaşıyorum ve kağıtçılık yapıyorum. Burada hepimiz kardeş gibi yaşıyorduk ama artık burası yok. Rant için vatandaşı birbirinden kopardılar. Adına da yenileme diyorlar. Yenilenecek ama burada hiçbirimiz olmayacağız” diyor.

500 MİLYON DOLARLIK RANT

Semtteki mülk sahiplerinin yüzde 55’iyle bu şekilde anlaşmaya varan AKP’li Beyoğlu Belediyesi’nin, 500 milyon dolarlık dev bir projeyi hayata geçireceği belirtiliyor. Semti yaşayanlarıyla birlikte yaşanabilir bir semt haline dönüştürmek yerine yıkıp insansızlaştırmayı hedefleyen proje kapsamında tarihi binalarında büyük bölümü yıkılacak.

BİZİ TARLABAŞINDAN ONU BİZDEN ALIYORLAR

Tam 42 yıldır Tarlabaşı’nda yaşayan Mustafa Çakır ise, yıkım projesiyle semtte yaşayan insanların evsiz ve işsiz bırakılacağını vurguladı. Fakire yardım vaadiyle iktidara gelen AKP’nin şimdi tam tersini yaptığına dikkat çeken Çakır, “Biz burası dışında yaşayamayız. Şimdi bizi Tarlabaşı’ndan, onu da bizden alıyorlar. Benim dükkan da yıkılacak. Ben şimdi nereye giderim, ne yaparım bilmiyorum” dedi.

Mardin’den 20 yıl önce Tarlabaşı’na göç eden Nesife Eray ise, “Bu kadar yıl geçti kendimize ancak bir ev almıştık, şimdi onu da yıkacaklar. Nereye gideceğiz biz. Artık bir ev alacak para biriktiremeyeceğiz. Çocuklar büyüdü, okul var, masraf var. Olanı da elimizden aldılar” diye konuştu.

TOKİ TAKSİTLERİYLE ÖMÜR ÇÜRÜTECEKLER

Belediye’nin anlaşmaya vardığı aileler ise farkında olmadan ömür boyu sürecek bir borç yükünün altına sokulmuş durumda. Evleri çok ucuz paralarla, alınan onlarca aile, durumun farkına yeni varmış ama iş işten geçmiş durumda. Kendilerine şehir dışında verilen evlerle büyük borç altına sokulduklarını belirten mağdurlardan Hasan Tok, “Evimizi aldılar 20 bin liraya. Bize vermişler TOKİ evlerinden ama hayat boyu çalışsam taksitleri bitmeyecek. Ayda 500 lira ben nereden getirip taksit ödeyeceğim. Kendi evimizde otururken, şimdi kira için çalışacağız” sözleriyle durumunu özetliyor.

Tarlabaşı Bulvarı’ndan bakıldığında bile fark edilir bir ayrımcılığın yerleşik şekilde bu güne kadar geldiği Tarlabaşı’nda artık Afrika’dan gelen yüzlerce mülteci, köyleri yakılıp sürülen binlerce Kürt, akrabaları katledilen az sayıdaki Ermeni, Rum, bilinmez bir yolculuğa zorlanan Çingeneler, kentin korkunç acımasızlığından kaçıp buraya sığınan LGBT bireyler İstanbul’daki son kalelerini de böylece kaybetmeye başladı.

Etiketler

Bir yanıt yazın