Prof. Semavi Eyice’ye ‘Huzur Verici’ Ödül

Cumhurbaşkanlığı'nın "2011 Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri" toplumda sadece memnunluk değil, "huzur" da yarattı.

Neden mi?

Sayın Cumhurbaşkanı, üniversite rektörleri, yüksek yargı üyeleri gibi görevler için öyle isimleri yeğliyor ki her atamasında “Bu denli taraflı olunmaz ki” diyenler çoğalıyor. Tüm “cumhur”u temsil eden yüce makamda sadece “belli bir kesimin gözetildiği” kaygısı, zaten siyasi çekişmelerle sürekli artan toplumsal huzursuzluğu daha da körüklüyor.

İşte bu süreçte Cumhurbaşkanlığı ödüllerini alanlar ulusun geniş bir kesimince saygınlıklarıyla tanındıklarından, zaten gerilimlerle geçen 2011’i huzur verici bir kararla yolcu ettiğimizi söyleyebiliriz.

Hele ki Doğan Hızlan, Hasan Çelebi ve Sezai Karakoç’la birlikte Semavi Eyice de bu listede yer alıyorsa…

Çünkü Semavi Hoca, tarihe ve İstanbul’a adadığı yaşamında belki de en çok sarsıldığı günleri 1997’de yaşamıştı. Gerçi, Çankaya’daki ödül töreninde Türk Tarih Kurumu üyeliğine nasıl son verildiğini anlatmadan duramadı. Ancak daha ağır bir darbeyi, yıllarını özveriyle adadığı İstanbul Koruma Kurulu’ndan alınmasında yediğini, herhalde o bilinen nezaketi içinde anımsatmayı uygun görmedi…

Ama biz unutmadık!..

Cumhuriyetle yaşıt

Cumhuriyet ilan edildiğinde İstanbul’da doğan; Galatasaray Lisesi’ni bitirerek Viyana, Berlin ve İstanbul Üniversitesi’nde sanat tarihi eğitimi gören; Bizans uygarlığında uzmanlaşarak 1964’te profesör olan Eyice’ye, Fransızlar “Legion d’Honneur Nişanı” da vermişlerdi..

Belçika Kraliyet Akademisi üyesi, “Türkiye Bilimler Akademisi Büyük Ödülü” sahibi Eyice, 97’de “Taksim’de camiye onay vermediği için” Koruma Kurulu’ndan alınmıştı. Çiller-Erbakan yönetimindeki REFAHYOL hükümetinin RP’li Kültür Bakanı İsmail Kahraman, hocanın uluslararası saygınlığına bile aldırmadan diyordu ki: “O camiye imza atmadı; ben kapının dışına konulmasına imza attım.”

Kaldı ki Eyice, camiye değil, meydana adını da veren tarihi Su Maksemi ve bitişiğindeki sit alanına yapılmak istenmesine “hayır” dediğini sayısız kez açıklamıştı… Ancak ne gözü dönmüş bakan, ne de dinci-popülist iktidar buna aldırmıştı.

Hocamız işte böylesi bir bilim ve kültür yoksunu anlayışla görevine son verilince, boşalan Koruma Kurulu üyeliğine kim atanmıştı biliyor musunuz? Kadir Topbaş…

Topbaş’ın mimar olarak Eyice’yi desteklemesi, hatta onun yerine kurul üyesi olmayı reddetmesi gerekirken “Taksime cami ihtiyaçtır; engel olunmaması için bu görevi üstlendim” demesi ise büyük talihsizlikti..

Sit olmasına rağmen cami yapılmak istenen şimdiki Kasımpaşaspor Otoparkı’ndaki arkeolojik kazılar, hocanın ne denli haklı olduğunu kanıtladı.

Mimar Sinan’ın kemerlerinden İstanbul’a taşınan suların değişik semtlere “taksim” edildiği Osmanlı altyapı tesisleri gün ışığına çıkartıldığında, İsmail Kahraman ve yandaşlarının yüzleri kızarmış mıydı anımsamıyorum; ancak Abdullah Gül de bu büyük vefasızlığa imza atanlarla aynı partide siyaset yapıyordu.

REFAHYOL’un ardından Kültür Bakanı olan İstemihan Talay, Eyice’yi evinde ziyaret ederek “Devlet adına özür diliyorum” dediğinde biraz olsun rahatlamıştık. Şimdi de Cumhurbaşkanı Gül’ün vaktiyle kendi partisinin saygısızca dışladığı Semavi Eyice’ye ülkenin en büyük resmi ödülünü sunması “huzur verici” değil midir?

Bu uygar devlet anlayışının diğer alanlarda da artık Çankaya’ya egemen olmasını diliyorum…

Etiketler

Bir yanıt yazın