Mimarlar Odası, Cumhuriyet mimarlığımızın emektar sesini ve belleğini anıyor.
Şimdikiler tanırlar mı bilmem ama yaşayan en kıdemli CHP’liler “Zeki Sayar” ismini eminim ki saygıyla anımsayacaklar… Çünkü “tek parti” döneminin yönetimi, tüm Halkevlerini, hatta il başkanlıklarını bir “mimarlık dergisi”ne abone yapmıştı. 1905’te İstanbul-Yeniköy’de doğan, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi mezunu genç mimar Zeki Sayar’ın 1931’den itibaren yarım yüzyıl yayımladığı “Arkitekt” dergisine…
Nitekim Cumhuriyetin kültürel ilkesini oluşturan “kimlikli çağdaşlığın”, dönemin hemen tüm kamu binalarından özel apartmanlarına gözlenmesi, mimariye gösterilen bu “resmi” özenin ürünüdür.
Zeki Sayar yapı tasarlamakla yetinmemişti… mimarlık yayıncılığımıza, mimarlığın önemsenmesine ve örgütlenmesine de önderlik ederek Cumhuriyet mimarlığımızın emektarı, sesi ve belleği olmuştu. 1927’de Ankara’da Türk Mimarlar Cemiyeti; İstanbul’da da Güzel Sanatlar Birliği’nin Mimari şubesi kurulmuş; 1928’de mezun olan Sayar, bu örgütlenmede hemen etkin yer almıştı.
İlk önce “Mimar” adıyla yayımlamaya başladığında, Fransızların ünlü mimarlık dergisi “L’Architecture d’Aujourd’hui” henüz 1 yaşındaydı. İstanbul’da, Bahariye Caddesi’nde kendi tasarladığı ve yaşadığı Ak Apartmanı’ndaki dairesinde 14 Ocak 2001’de vefat ettiğinde ise Arkitekt’in (mimar) birikimleriyle mimarlığın etik, sanatsal ve toplumsal yükümlülüklerini kuşaktan kuşağa meslektaşlarına miras olarak bıraktı.
Emektar mimarımız, dergisinin adının nasıl değiştiğini özetle şöyle anlatmıştı: “1932’de dil devrimi yapılınca Matbuat Umum Müdürlüğü’nden şöyle bir yazı geldi: ‘Derginizin ismini değiştirin çünkü Mimar Arapçadır.’ Biz de yabancı örneklere bakarak ‘Arkitekt’i seçtik.” (Arredamento, Mart 1990)
Derginin amacı için de şunları söylemişti: “Amacımız Türk mimarlığını tanıtmak, eski saygınlığını kazandırarak ülkenin mimarlık mukadderatına sahip çıkmasını sağlamaktı.” (Arkitekt, 1980/4)
Sayar, Mimarlar Odası’nın kuruluşundaki katkısı için de özetle demişti ki: “Fransız ‘Architecte’ dergisinde Fransız Mimarlar Odası’nın bir ilanı vardı. Biz sadece Ticaret Odası olur sanıyorduk… Dergiye mektup yazdım, Fransız Mimarlar Odası’nın kanununu getirttim. Türkçeye çevirdik; bize uygun bir kanun taslağı hazırladık.” (Arredamento, Mart 1990)
Zeki Sayar, mimarlık yaşamında birçok kentimizde çok sayıda tasarıma da imza attı; hem kamu binalarını hem de özel yapıları projelendirdi. Cumhuriyet gazetesinin kurucusu Yunus Nadi ve ailesinin Edirnekapı Şehitliği’ndeki mezarlığı da Sayar’ın imzasını taşıyor.
Sayar ve yaşamı, Mimarlar Odası’nın mimarlık kültürümüze katkıda bulunmuş mimarlar için sürdürdüğü anma programında ele alınıyor.
9-10 Aralık’ta İstanbul’da yapılan sempozyumla birlikte Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin Karaköy galerisinde açılan “Zeki Sayar ve Arkitekt” sergisinin adı “Tasarlamak; Örgütlemek; Belgelemek.”
Zafer Akay, Afife Batur, Derin İnan, Bülend Tuna ile Ali ve Müge Cengizkan’dan oluşan komite tarafından düzenlenen sempozyum 20’ye yakın konuşmacıyla gerçekleşti. İlk oturum “Zeki Sayar ve Arkitekt: Ayrılmaz İkili ve Dönemin Düşün Dünyası”; 2’nci, “Yaşamı, Yapıtları, Arkadaşları”; 3’üncü, “Bir Örgütlenme Olarak Arkitekt”; 4’üncü “Zeki Sayar Dönemi Mimarlığı ve Arkitekt’in Katkısı”; 5’inci “Zeki Sayar ve Arkitekt’te Temalar” üzerineydi… 6’ncı oturum ise “Bir Dergi Yapmak” başlığını taşıyor; günümüzün en iyi mimarlık dergisinin sayfalarında yer alabilecek özgün katkılara yer veriliyordu.
Yürütücülüğünü Müge Cengizkan ile Derin İnan’ın üstlendikleri anma programı kapsamında Mimar/Arkitekt dergisinin tümü sayısal ortama aktarıldı; Zeki Sayar Bibliyografyası ve Yapı-Proje Listesi derlendi; Zeki Sayar’ın başyazıları, eleştiri yazıları ve derginin mimarları ile temaları detaylandırıldı… Mimar Abidin Mortaş’ın Sayar’a mektupları Osmanlıcadan Türkçeye çevrildi.
Kızı Eren’den sağlanan ‘dergi’nin özgün kopyaları ile fotoğraf malzemeleri, Sayar’ın çalışma masası ve sandalyesi ile kendi tasarladığı mobilyalar da tasarımını Selda Bancı’nın gerçekleştirdiği sergiye kazandırıldı. Çalışmanın güncel fotoğrafları ise Yücel Tunca ile Eren Aytuğ’a ait…
Cumhuriyete ve mesleğine sevdalı bir mimarın efsanevi yaşam serüvenini paylaşmak istiyorsanız, sergi 30 Aralık’a dek açık…
(Not: Yaşamı, yapıları ve yazılı eserlerine ilişkin ayrıntılı bilgiye “www.mo.org.tr/anmaprogrami” adresinden ulaşılabilir.)