Günümüzün en önemli sosyal medya araçlarından biri haline gelen Twitter aslında bir kentten esinlenilerek ortaya çıktı desek inanır mısınız?
Bunu biz söylemiyoruz tabi, Twitter’ın yaratıcısı Jack Dorsey anlatıyor. İşte günlük hayatımıza yön vermeye başlayan “mavi kuş”un ortaya çıkış hikayesi:
“Twitter’ın uzun bir hikayesi var. Kentler ve kentlerin işleyişi her zaman beni kendine bağlamıştır. Kentin işleyişini anlamak için, kentlere dair bir program yazmaya karar verdim. Kentlerden, özellikle de New York’tan ilham aldım. Kentleri görselleştirmek, görmek, onlarla oynamak istiyordum. New York’u tüm bu bileşenlerin başıboş dolaştığı bir yer olarak düşünürseniz, örneğin taksiler, ambulanslar, itfaiye araçları her zaman nerede olduklarını ve ne yaptıklarını rapor ediyorlar. Eğer bunu görselleştirebilirseniz, kentin aslında nasıl yaşadığını, nasıl nefes aldığını ve kentte neler olup bittiğini görebilirsiniz. Bu düşüncelerle, bu bileşenlerin her zaman nerede oldukları ve ne yaptıklarını raporlaması mantığıyla Twitter ortaya çıktı. ‘Bir ambulansım, şu anda buradayım ve bir hastayı alıp şu hastaneye gideceğim.’ Çok basit bir sistem. 2000 yılında kentin işlemesini sağlayan tüm bu dikey düzlemlerin güzel bir resmine sahip olduğumu fark ettim. Ama bir şeyler eksikti, insanlar eksikti, arkadaşlarım eksikti. ‘Nerede olursam olayım, telefonumu elime alsam ve ne olup bittiğini paylaşsam ve aynı anda herkesten de haber alsam nasıl olur?’ 2000’lerin başında henüz çok basit telefonlarımız vardı ve zamanlamam biraz yanlıştı. 2006’da kısa mesaj ülkemizde iyice yaygınlaştı, Blogger’u kurmak için çalışan kurucu ortaklarım Biz Stone ve Evan Williams’la tanıştım. Onlar ‘soft yayın’ın önemini anladılar. Benim en önemli görüşüm bu ‘aynı anda’ olma ve kısa mesaj görüşüydü. Yola çıktığımız nokta çok çok basitti: internetten istediğim yerde istediğim anda kısa mesaj yazmak, ne yapıyor olduğumu raporlamak ve başkalarının o anda ne yapıyor olduğunu bilmek. Her şey bu şekilde ortaya çıktı.”