PH7800

MAS Mimarlık tarafından, bir sanat koleksiyoncusu ve ailesi için tasarlanan konut, İzmir Çeşme’de, mevcut bir yapı dönüştürülerek hayata geçirilmiş.

Tasarımcılar, projeyi anlatıyor:

Geçirgen ve açık plan kurgulu yaşam alanları, geniş kat terasları ile merkezde bir atrium üzerinden kurgulanan ev, tabiatın iç yaşantıya dokunuşunun en üst düzeyde deneyimlenebileceği bir yaşam alanı olarak şekillendirilmiştir.

Yönelim olarak Kuzey cephesinde geniş bir deniz panoramasına, Güney cephesinde ise yeşil dokusu yoğun güneşli bir yamaca bakan mekân; günlük ve mevsimsel döngüler ile dönüşerek kullanıcılarına üzerine farklı yaşam kurguları ve atmosferleri yansıtabilme imkânı sunan mekânsal bir tuval olarak hayal edilmiştir.

Tasarım yaklaşımı; temel hacimsel tanımlar ile kullanıcının deneyimini mekânın içinde veya dışında yer alan elementlere veya vistalara yönlendiren, evin hareket halinde keşfedildiği açık uçlu küratöryel bir çerçeve üzerinden şekillendirilmiştir. Girişin ardından içine girilen sekiz metre yüksekliğinde, iki yanı kolonlar ve üzeri geniş bir ışıklık ile tanımlanmış atrium aracılığıyla, kuzeyde rüzgârlı Ege Denizi panoramasının, güneyde yükselen yamaçların yeşil dokusunun ve yukarıda günün her saatinde farklılaşan doğal ışık ile gölge oyunları eşliğinde gökyüzünün aynı anda deneyimlenebileceği bir boşluk yaratılmıştır.

Atriumun yanında yer alan kuzey yaşam alanı; konforlu ve esnek bir oturma düzeni, yan duvarlarda tanımlanan obje sergileme yüzeyleri ve geniş sürgü cephe sistemleri ile teras alanına bağlanan ferah bir mekânsal kurgu olarak geliştirilmiştir. Üst kata erişim sağlayan döner merdiven; alanın arka köşesine yerleştirilerek kullanıcının yukarıya çıkmadan önce dışarıdaki deniz manzarasına yönelerek dıştan içeriye yönelen bir koreografi hayal edilmiştir.

Tamamen açılabilen cam doğrama sistemleri ile hafif esintili günlerde iç mekânın dış mekânın bir uzantısı olarak hissedilmesine olanak veren geçirgen bir alan düzenlenmiştir. Atriumun güneyindeki yaşam alanı ise öğleden sonraları iç mekâna ulaşan direkt gün ışığı baz alınarak yarı açık mutfak, kahvaltı barı ve şömine ya da televizyon karşısında rahat bir şekilde vakit geçirilecek sıcak ve samimi bir mekân olarak kurgulandı.

İki cephesinden terasa açılan bu bölge, yaz aylarının sabah ile akşamüstü yoğun sıcağın hafiflediği saatlerde veya serin kış günlerinde doğrudan gün ışığının verdiği sıcaklık ile keyfi sürülebilecek bir alan olarak mevsimsel döngüler dikkate alınarak geliştirildi. Teras alanlarına bu dönemlerde kullanmak üzere bir kahvaltı alanı ile sedir düzeni entegre edildi.

Üst katta, atriumun etrafını saran hol aracılığıyla kendine ait banyoları olan dört adet yatak odası ve çamaşır odasına erişim verilmiştir. Daralıp genişleyen ara alanlar, atriumun içine ve odalardan dışarıya bakan açıklıklar ve bu elementlerin birbirleri ile yarattığı sinerji üzerinden kurgulanan hol, salt bir sirkülasyon alanının ötesinde, evin mekânsal derinliğinin hissedilebildiği bir deneyim hayal edilerek tasarlanmıştır. Holden atriumun içine uzanan yarı sarmal merdiven, çatı terasına ve gökyüzüne doğru yükselirken kullanıcının aynı zamanda boşluğu ve boşluğun içini dolduran atmosferi hissedebileceği bir duraklama anı şeklinde de düşünülmüştür. Yalın ve geri duran bir malzeme seçkisi ile iç mekanlara dış dünyanın doku ve atmosferinin kuvvetli bir şekilde dokunabileceği, tabiatın değişen aurasının içeride hissedilebileceği mekânsal bir kaleydoskop düşüncesinden yola çıkılmış; açık gri poliüretan zeminler ve yumuşak beyaz tonda duvarlar ile mekânsal sürekliliği ön plana çıkaran ve doğal ışık oyunlarını iç yaşantıya davet eden bir materyal palet oluşturulmuştur.

Etiketler

Bir yanıt yazın