Antakya Köprübaşı Kent Meydanı ve Yakın Çevresi Kentsel Tasarım Proje Yarışması Raporu
“Pek çok yaratıcının ürünü olarak tanımladığımız kentleri,bizde anlamlandıran birçok neden olabilir. Bu nedenler kimi için bir meydan, kimi için bir park, kimi için bir anıt yapı, kimi için bir sokak dokusu, kimi için bir göl,kimi için bir orman, kimi için kentte yaşayan bir insandır. Aslında bu “kimi”ler ve “kimi”lerin yanında sıralanan “neden”lerin bir araya gelmesi “kent” kavramının karmaşık yapısını tanımlar. Her bir kent için bu karmaşık yapı, farklı bir mekân ve toplumsal etkileşimi, dolayısıyla farklı bir karakteri tamamlar.” Lynch (2013:2)
Proje kapsamında Antakya için “Asi Nehri” ve geçmişinden gelen” İZ”lerdir. Tanımların birçoğunda en önemli vurgulardan biri; kentin süreç içerisinde var olduğu ve bu süreç içerisinde kendini değiştirdiği ve geliştirdiğidir.
Kimlik
Tarihi süreç içerisinde her geleneksel yerleşme doğal yapı özellikleri, coğrafi konumu itibariyle birbirinden farklı karakterdedir. Toplumların sosyal yapısı, bireylerin toplumsal statüleri, ekonomik güçleri, yaşama biçimleri, alışkanlıkları, örf ve adetleri, yapım gelenekleri, mekanı biçimlendirme konusundaki teknolojik birikimleri kısacası iç ve dış dinamikleri o yerleşmeyi diğerinden farklı kılar.
Her yerleşme farklılıkları ile bütünleşik olarak varlığını sürdürür, sosyal ve mekansal kültürlerini geleceğe taşımaya çalışır. Sosyal dokudaki farklılaşmalar, tarihsel olaylar ve doğanın kendi düzenini sağlamasına yönelik değişimler yerleşmelerin de zaman içinde farklılaşmalarına neden olur. Bu farklılaşmalar topografik ve sosyal katmanlaşmayı da beraberinde getirir proje alanı kapsamında katman ve katmanlaşma kavramları ana strüktür görevindedir. Kadim medeniyetlere ev sahipliği yaparken barındırdığı topografik eşikler, alanda daha güçlü tarihsel birikimleri de beraberinde getirmiştir. Günümüzde ise M.Ö. 300 ‘den beri gelen bu birikimlerin günümüze aktif ve pasif yansımalarını görmekte ve yaşamaktayız. Kuşkusuz ki alanın spesifik topografyası ve buna bağlı olarak da çağlar boyu birbiri üzerine inşa edilen kentleri etkilemiştir.
Geçmiş
Antakya şehri MÖ 300 yılında Seleukos krallığı yönetiminde Habib Neccar Dağı ve Asi Nehri arasında kurulmuştur. Kent, Habib Neccar Dağ’ın batı sırtı ile Asi Nehri arasında kalan bölgede mimar Xenarius tarafından Hippodamos Şeması’nın ilkelerine göre birbirini 112 metre x 56 metre dik açılarla kesen sokakların oluşturduğu yapı adaları üstünde inşa edilmiştir. Kentin kurulumunda uygulanan 2:1 oranlı sokak düzeni Suriye ve Mezopotamya’da bulunan Seleukos kentlerinde tipiktir.
İlk kez Antakya’da evrensel bir din haline gelen Hristiyanlık buradan Roma dünyasına yayılmıştır. Ermenilerin, Musevilerin, Müslümanların ve hatta birçok mezhep üyelerinin bir arada yaşadığı bu olağanüstü şehir tarihindeki bolluk ve bereket dönemini yaşamıştır. Doğunun Kraliçesi unvanı verilmiştir. Gridal plan korunmaya çalışılmış fakat kentin büyütülmesi ve yeni yapı stoklarıyla beraber ufak bozulmalara uğramıştır. Bu Dönemde ızgara plan geliştirilmiş ve kentin kuzey-güney istikametinde 2 Roma mili (1 Roma mili= 1478 metre) uzunluğunda sütunlu cadde inşa edilmiştir. (Kurtuluş caddesi) Sütunlu caddenin doğusunda yeni mahalleler ızgara plana bağlı olarak gelişmiştir.
İslamiyet sonrası dönemde ise gridal plan yerini organik ve nispeten düzensiz yapılaşmaya bırakmıştır. Sıcak iklim etkisiyle yapı arası boşluklar daralmış ve çıkmaz sokaklar oluşmaya başlamıştır.
“Çıkmaz sokak (Fina)” girişi ve çıkışı bir olan sokak olarak tanımlanmakta ve tarihsel süreç içinde Helenistik ve Roma dönemi büyük ızgara planlarının Ortadoğu’da İslam kenti kavramıyla birçok parsele ve hâneye bölünerek oluşturduğu organik kentsel biçimde meydana gelmiştir. İslam kenti kavramı İslam hukuku ile örgütlenmiş bir kentsel örüntüde var olan dolambaçlı dar sokaklar, çıkmaz, avlulu ev gibi fiziki özelliklerle tanımlanmaktadır. Ortadoğu kentlerinin sokak sistemi iki bölüme tanımlanmıştır. “Bütün cemaatin ortak malı sayılan iki tarafı açık yol ve yalnız sokak sakinlerinin (komşularının) ortak mülkü sayılan çıkmaz sokak.”
Alana Yaklaşım
Proje alanı incelendiğinde ilk fark edilen olgu içinden nehir geçen bir kent olması olmuştur. Kentlerde su öğesinin merkezden geçmesi kent dokusu ve yerleşim planı ve yaşayış için çok güçlü ve şekillendirici bir eşik olmuştur. Alanın geçmiş perspektifiyle ele alındığında tüm medeniyet yerleşimlerinde su öğesine dikkat edildiği ve onun etrafında yerleşme arzusunda olunduğu görülür. Bu arzunun nedeni suyun beraberinde ekolojik sistemi, tarım ve avcılığı (bolluk ve bereketi) beraberinde getirmesi, iklimlendirme için önemli bir unsur olması ve ticaret için bir rota olması gösterilebilir. Bu coğrafyada geçen medeniyetlerin kent tasarımcılarının veya karar mercilerinin tarihsel süreçte ya onun etrafında şekillenmek için çaba sarf ettiği ya da bu doğal eşiği egale etmeye çalıştığı görülmektedir.
Proje kapsamında alana yaklaşımda nehirle beraber şekil alan ve onunla beraber çalışan açık, yarı açık ve kapalı mekanlarıyla nehre ve çevresindeki kentsel boşluklara eklemlenen tasarı ana ilke olarak belirlenmiştir.
Bu noktada üst ölçekte nehri bir ekolojik omurga olarak görüp ona bu fonksiyonu yüklemeye yardımcı tasarımsal kararlar alınması düşünülmüştür. Bu kararları alırken Antakya’nın geçmiş kentsel izlerinin yansımaları ile nehrin aksının arakesitinde doğa ile uyumlu, kentsel sit alanı çerçevesinde kentsel mekanlar yaratılmıştır.
Nehir ve Köprüler
Bu bağlamda üst ölçekte mevcut ulaşım ağının kent merkezindeki rotaları sorgulanmıştır. Kentin en önemli figürlerinden olan Roma köprüsü (Asi Köprüsü) iki yakayı birbirine bağlaması güçlü bir sirkülasyon aksı yaratmaktadır (yaya ve araç). Aynı şekilde araç kullanımı barındırmayan Atatürk Parkı Köprüsü, Mustafa Rasih Köprüsü ile birlikte Asi nehri omurgasını dik kesen ve iki yakayı birbirine bağlayan proje alanındaki 3 köprüdür. Bu köprülerin bağlandığı sokaklar ve meydanlar kentsel kurgu için önemli unsurlar olmuştur. Eski şehir ve yeni şehir arasında bağlantı kurmak isteyen biri köprülerin bittiği yerde kentle yeni bir iletişim kurmaya başlar. Bu mekanların kente açılan bir giriş kapısı olarak düşünülebilir. Bu kapsamda mevcut köprülerin sınırları ve strüktürü korunarak kullanıcı için yeniden profilinin düzenlenmesi ve açıldığı meydan ve sokaklarda da bu profilin kentle entegre edilmesi düşünülmüştür. Aynı şekilde proje alanı ve yakın çevresinde tüm yol aksları genel kullanıcı, koşu yolu, bisiklet yolu, otopark ve yeşil alanların kentsel ihtiyaçlarına göre uygun en kesitlerde yeniden tasarlanmıştır. Bu kurguda yolun geçtiği tüm sokak ve caddelerde bir koşu yolu, bir bisiklet yolu çift taraflı yeşil bantlar, tek taraflı otopark alanı, kent mobilyası için lineer band ve kaldırım olarak düzenlenmiştir.
Yol, Sokak, Cadde
Yeni Şehir;
Sokak ve Cadde profilinde var olan koşu ve bisiklet yolu sadece buralarla sınırlı kalmamıştır. Üst ölçekte Cumhuriyet Caddesi, Atatürk Caddesi, Gündüz Caddesinin Çevre Yolu Caddesi ile olan alanda bu bisiklet ve koşu yolu rotası devam etmiştir. Ayrıca bu rota nehrin iki kenarında Hatay ölçeğinde tasarlanması öngörülmüştür. Bu sayede ekolojik omurganın kentli için ulaşılabilirliği ve erişilebilirliği arttırılmış olmaktadır. Nehrin geçtiği her güzergahta kent ile erişim ve etkileşim de artmış olacaktır.
Eski şehir;
Kemal Paşa Caddesi profili yeniden düzenlenmiştir. Ticaret hattına sahip olan bu cadde de ticari kullanımı destekleyen yaya ve araç genişlikleri ve kurgusu belirlenmiştir. İnönü ve İstiklal Caddelerinde ise iki caddede tek bir profilin devam etmesi öngörülmüştür. İstiklal caddesinde Roma (Atatürk) köprüsünün bağlandığı noktadaki meydanın daraltılmasından dolayı müdahale edilmiş ve yolun profili değiştirilmiştir. Böylece Roma (Atatürk) Köprüsü iki meydanı birbirini bağlayan bir kentsel geçit fonksiyonu olarak tanımlanmıştır. Köprünün eski şehir yönünde bağlandığında iki tarafında kenti tanımlayan meydan tasarlanmıştır.
Asi
Şartnamede belirtilen Asi Nehrinin ekolojik yapısını destekleyen bu omurga üst ölçekte Antakya ve Hatayı kapsayan yeşil bir rota olarak tasarlanması düşünülmüştür. Bu sayede sadece nehrin sınırındaki alan değil nehre eklemlenen yeşil alanlar ve civardaki yeşil potansiyeli olan tanımsız alanlarla birlikte güçlü ve geniş bir en kesitte omurga kurgulanmıştır. Bu omurga kimi zaman genişleyip kimi zaman daralırken geçmişten refere ettiği İzleri takip etmesi düşünülmüş ve bu kapsamda tanımlı ve tanımsız alanları gridal düzende bölerek, boşluklar içinde açık , kapalı ve yarı açık kentsel mekanları tanımlamıştır. Nehir taşma kotunu sabit tutarak, mevcut şev alanlarında bu omurgayı destekleyici, ekolojik yaşamı ve yaşam tarzını benimseyici tasarımlar, kotsal ilişkilerden açık ve yarı açık mekanlar üretme gayretinde bulunulmuştur. Nehrin geçmiş yaşantısında olan su değirmenleri ya da balık tutma alanlarının güncel kurgusu dahilinde teras alanları, Vistalar ve izlekler ve nehir ile etkileşim parkurları ve doğal hayatın barınması için gerekli doluluk boşluklar tasarlanmıştır. Ayrıca nehir aksı sadece bir ekolojik bant olarak düşünülmemiştir. Kentin potansiyelinde yatan EXPO, kültür kenti başlıkları için nehir aksında enstalatif sergi alanları bırakılmıştır. Bu alanlar kalıcı ve geçici olarak tasarlanabilmektedir. Bu tasarımlar ile suyun akışı ve debisine zarar vermeyen tasarım senaryoları ile geliştirilmiştir. Olabildiğince mevcut nehir iç ve dış sınırları korunarak omurga etrafında bir akış tasarlanmıştır. Bu sayede sadece ekolojik bir aks yaratılmamış aynı zamanda kent ve kentli için gece kullanımını, sporu ve kültürel etkinlikleri teşvik eden kentlinin zaman geçirmesini sağlayacak tasarımlar üretilmiştir. Aynı zamanda yeni şehir ile eski şehrin arasında bağlaç görevi gören ara, yeşil bir zone yaratılmıştır.
İki Meydan
Cumhuriyet Meydanı
Proje alanı incelendiğinde yarışma sınırında ilk algılanan meydan Cumhuriyet meydanı olmaktadır. Radyel kurgusu ile yeni şehrin bağlandığı bir düğüm noktası konumundadır. Çevresinde ki Fransız ve Cumhuriyet dönemi kamu binalarıyla tanımlı bir meydandır.Bu kapsamda Roma(Atatürk) köprüsünün aksında olan bu meydanda sit alanında olmasıyla beraber yapısal ölçekte müdahalede bulunulmamıştır. Radyel anıt etrafında yol profili iyileştirilmiştir. Bu sayede alana erişilebilirliği arttırılmıştır. Ayrıca anıt meydanda radyel olarak oturma ve aydınlatma birimleri tasarlanmıştır. Mevcut yapıya eklemlenecek şekilde tasarlanan birim modüler olarak çalışmaktadır. Özel gün ve törenlerde kentlinin oturması ve izlemesi için kentsel bir nirengi noktası yaratmıştır.
Cumhuriyet meydanından radyel açılan cadde ve sokaklarda aynı şekilde yol profilleri ve sokak kesitleri üzerine öneriler getirilmiştir. Cepheler için kreatif cephe çalışmaları yapılmıştır. Ticari kurgunun kent içinde bir bütün gibi çalışması beklendiği için yeniden tasarlanmıştır.
Eski Kent Meydanı
Mevcutta tam tanımlı olamayan bu meydan için eski kentte yer almasından dolayı bu isim önerilmiştir. Roma köprüsünün bağlandığı ikinci meydanda İnönü Caddesi yol kesiti değiştirildiği için daha büyük ve tanımlı bir meydan yaratılmıştır. Bu sayede eski kent sokaklarının ve tarihi yapı akslarının doğrudan açılabileceği bir meydan kurgulanmıştır. Bu meydanda yıkılan vakıf binasının bulunduğu konuma ek olarak tarihi su kemer izinin bulunduğu aksa kadar müdahale edilmiştir. Mevcut tarihi su kemerinin önünde yer alan yapıların yıkılması kararı alınmıştır. Böylece su kemerinin kentli için izlenebilir ve gözlemlenebilir tanımlı meydan öğesi olması kurgulanmıştır. Kemerin, Asi Nehriyle olan iletişimi güçlendirilmiştir. Vakıf binasının olmayışı ve kemer aksının müdahale ile kaldırılmasıyla nehir kenarında uzun bir meydan yaratılmıştır. Bu Meydanın tanımlı olması için mevcut tarihi yapılardan nehre izlekler tasarlanmıştır. Ayrıca sokaklardan gelen akslar da meydan için önemli arakesitler yaratmıştır.
İzler
Yarışma alnının en güçlü çekim noktası olan Eski Kent Meydanında geçmişinden ve gelen birçok iz yer almaktadır. Kentin gridal planından gelen ilk şehir izleri, Roma döneminden gelen güçlü cadde aksları, bağlantılar ve son olarak da İslamiyet dönemi sonrası, Cumhuriyet dönemi ile birlikte son dönem yapı form ve izleri meydanı şekillendiren referanslar olmuştur. Meydanı oluşturan alan Hürriyet Caddesinin arkadlı ticari aksı ve su kemeriyle başlayan konumdan Yeraltı çarşısı girişi ve Meydan Caddesi başlangıcına kadar uzanan nehre ve İnönü Caddesine paralel aksı kapsamaktadır.
Alan içinde önemli tarihi yapılar ve onların ayak izleri korunarak meydanla bütünleşmesi entegre olması istenmiştir. Tarihi meydanları yaşatan oradaki tarihi yapıyla, meydanın sürekli iletişimi olmaktadır. Bu sebeple tarihi yapıların (Ulu Cami ve ticari yapısı, Ortadoks kilisesi ve ticari alanları vb.) cephelerinde sonradan yapılan eklentilerin kaldırılması ve aslına uygun restore edilirken meydana ve kente kimlik katması için ticari birim kreatif cephe önerisi tasarlanmıştır. Böylece kentin okunabilirliği ve sadeliği ön plana çıkması istenmiştir. Tarihi yapı önleri koruma mesafesi bırakılmış ve döşemede farklılaşma ile tasarlanmıştır.
Tarihi yapıların yanı sıra meydanlardaki ve yakın çevredeki yapıların giriş ticari kat cepheleri için de kreatif cephe önerisinde bulunulmuştur. Genel olarak sıcak iklim koşullarından dolayı geniş saçaklı ticari birimlere ek marka ve logo bandı da tasarlanmıştır. Ayrıca ticari yapıların üstünde bitkisel saçak önerilmiştir böylece iklimlendirmede yerel bitki türlerinin kullanılması hedeflenmiştir.
Hürriyet Caddesinde, cadde kurgusu ele alınmıştır. Meydana açılan güçlü bir aks olması ve tarihi yapıyla beraber Su kemeri kalıntısı bulunması sebebiyle işleyişi gözden geçirilmiştir. Bu kapsamda ekolojik nehir omurgasıyla oluşan ve meydandan geçen ulaşım aksı bu caddeden geçmesine karar verilmiştir. Böylece caddenin ticari ve sosyal hayatının canlanması ve önemli bir nirengi olan Tarihi su kemerinin kent tarafından algılanması güçlendirilmiştir. Bu aksla beraber insanların oturup dinlenebilecekleri yeşil alanlar ve deck alanlar önerilmiştir. Yerel ağaçlar ve bitkiler ile iklimlendirme önerisi sunulmuştur.
Hürriyet Caddesinin, Hüseyin Kasif Sokak ile kesiştiği alandan itibaren müdahale edilip kaldırılan yapıların yerine çok amaçlı sahne ve onunla beraber çalışması düşünülen modüler kiosklar konumlandırılmıştır. Böylece su kemeri aksını nehre kadar açılabilmesi ve bu aksın Antakya’nın geçmişine açılan bir aks olması düşünülmüştür. Çok amaçlı sahne ve su kemeri aksının beraber çalışması ön görülmüştü ve bazı kullanım senaryoları oluşturulmuştur.
Meydan Kullanım Senaryoları
Meydan
Hürriyet Caddesi ve kentsel omurga akslarıyla beraber oluşturduğu sınır, meydanı yaratmıştır. Bu sınır çeperindeki kot farkını kullanarak setlendirilmiştir. Bu sayede kot farkını etkin kullanılması düşünülmüştür. Ayrıca meydana paralel oluşturulan bu amfi düzeniyle beraber meydan, nehrin izlenmesi ve yeni kentin siluet olarak algılanması sağlanmıştır. Meydandaki konser, gösterim ve sergilerden maksimum fayda sağlanırken kentsel boşluk içinde iki kentin arasında var olmanın mekansal hissiyatına varılabilmektedir. Meydanı sınırlayan bu setleri yeşil bant ile sübap alanı yaratılmış ve sıcak iklim koşullarına uygun bitkilendirmeyle gölgelik alanlar yaratılmıştır. Geniş ahşap saçaklar tasarlanmıştır. Böylece bitkilendirmenin bu saçaklar ile birlikte çalışarak konforlu mekanlar yaratılmak istenmiştir.
Roma köprüsü aksından sonraki alanda ye alan ikincil meydanda fonksiyon olarak yer zeminde mozaik yansıma havuzu tasarlanmıştır. Böylece günlük ve turistik kullanımda Hatay ve Antakya medeniyetlerine ait izlerin farkındalık yaratması düşünülmüştür. Aynı setlenme ve saçak kurgusu burada da uygulanmıştır.
Kentsel Birimler
Yarışma alanında nehirle ve nehir aksıyla ilişki kuran kentsel boşluklar bunların değerlendirilmesi düşünülmüştür. Bu kapsamda İnönü caddesi aksında yer alan kent konseyi tasarlanmıştır. Nehir siluetinde ilk sırada yer alan yapıda; yarı açık, kapalı, tek katlı, geniş saçaklı, yerel taş ve ahşap malzemelerinden tasarlanmış modüler birimlerdir. Bu birimler proje alnının belirli noktalarında kiosklara dönüşebilen şekilde tasarlanmıştır.
Eski kent tarafında 3 noktada kentsel birimlerin konumlandırılması düşünülmüştür Bu birimler kentlinin kent üzerine bir araya geldiği ve güncel , sosyal konularının konuşulduğu herkese açık mekanlar olması kurgulanmıştır. Ayrıca bu birimler EXPO ve etkinlik takvimlerine göre kalıcı ya da kalıcı sergiye ev sahipliği yapabilirken büfe, kafe, vb. ticari küçük fonksiyonları da üstlenebilmektedirler.
Yeraltı Çarşısı girişindeki giriş kapısı ve saçağın kaldırılarak yerine kentsel birimlerden bir kamusal alan yaratılmıştır. Böylece çarşı girişi tanımlı hale gelirken, Meydan Caddesi için de giriş aksı tasarlanmıştır.
Kent Parkı ve Birimler
Proje alnının ve tasarımın önemli eşiklerinden olan Atatürk Parkı ve çevresi ile ekolojik nehir aksının beraber tasarlanması düşünülmüştür. Bu kapsamda nehir çevresinde oluşan rota, Atatürk Parkında meydanlaşarak parkın içinden devam ederek devam etmesi öngörülmüştür. Böylece nehir ekosisteminin sadece bir hatta sıkışmasından kaçınılarak genişleyip kent parkı ölçeğine açılması ve entegresi sağlanmıştır.
Parkın mevcut girişinden gelen aksın grid izle birleşmesi meydan alanını tanımlamıştır. Mevcut İl Sağlık Müdürlüğü Yapısının bahçe duvarına lineer eklemlenen modüler kiosklar parkın girişinde tasarlanmıştır. Böylece park meydanı ve park girişine aynı anda ihtiyacını sağlayabilen bir aks kurulmuştur.
Bu aks etrafında mevcut ağaçlar korunarak nehre inen amfi grid basamaklar ile tasarlanmıştır.
Ayrıca, Aslı Ayan Sokak ile Asi Sokak arasında bir aks kurulması sağlamak amacıyla Atatürk Parkı Köprüsünün konumu değiştirilmiş ve yeniden tasarlanmıştır. Yeni tasarlanan köprü koşu ve bisiklet rotalarını kapsarken gün batımını izlemek için seyir birimleri tasarlanmıştır.
Atatürk Kent Parkının içinde taş seyir kulesi, endemik bitki türlerinin yetiştirilmesi için hobi bahçeleri ve yansıma havuzları, spor sahaları, kiosklar, sergi koridorları ve biyolojik gölet tasarlanmıştır.
Kentsel Mobilyalar
Kentin kimlik oluşturması ve tasarımsal bütünlüğü için Kentsel mobilyalar tasarlanmıştır.
Alana özgü yerel malzemeler; yerel kesme taş, korten, ahşap vb. gibi malzemelerle tasarlanan kent mobilyaları birimsel modüler ve bir araya geldiğinde devamlılığını sağlayacak şekilde tasarlanmıştır. Ö ek olarak; oturma birimleri, aydınlatma direkleri(farklı boylarda), babalar, sergi birimleri, kiosklar, saçaklar, köprüler, izlekler, Vista noktası elemanları, çöp kutusu, duraklar, esnek oturma birimleri vb..
Peyzaj Kararları
Proje alnında mevcut olan ağaçlar konumlarında korunması ilk karar olarak alınmıştır. Sıcak iklimi ve Akdeniz ikliminin simgelerinden olan yöresel palmiye ağacı ekolojik nehir aksı çevresinde aks boyunca kullanılmıştır bu sayede meydanlarda gölge ve iklimlendirme fonksiyonu sağlamıştır. Sokak ve cadde aralarımda yer alan yeşil bantlarda bölgeye özgü bodur endemik ve meyve ağaçları kullanılmıştır.
Nehir bandı ve çevresinde bataklıkla mücadele için kullanılan bitkilerin yanı sıra nehir faunası için gerekli olan bitkiler kullanılması önerilmiştir. Nehir çevresindeki duvarlarda sürünebilen sarmaşık türleri seçilmiştir.
AĞAÇ KUYUSU
Ağaç kuyusu filtresi, tortu ve kirleticileri yağmur suyu akışından filtrelemek için uygulanan bir yağmur suyu azaltma yöntemidir. Ağaç kuyusu filtreleri ayrıca ısı adası etkilerini azaltır ve ortama görsel değer katar. Ağaç kuyusu filtreleri, bir toplama havuzuna veya çevreleyen alt toprağa girmeden önce fırtına akışının kalitesini ve hacmini kontrol etmek için önceden üretilmiş, toprağa monte edilmiş beton yapılardır. Yapılar toprak filtre ortamı ile doldurulur ve ağaçlar veya çalılar ile dikilir.
BİYOLOJİK IŞIK GÖSTERİSİ
Biyolojik Yakıt Hücresi (MFC) mekanizması, enerji üretmek için kirlenmiş toprağı yakıt olarak kullanır. MFC, geotekstil membrana dokunan LED ekrana güç sağlayan bir istinat duvarı ve yürüme yoluna entegre edilmiştir. Kirlenme ne kadar büyük olursa, LED aydınlatma için o kadar fazla güç üretilir. LED aydınlatma, yoldan geçenleri toprak kirliliği seviyesi hakkında bilgilendiren bir performans göstergesi haline gelir.
YÜZEN AKUPUNKTUR PLATFORMU
Duvara entegre edilmiş bitkiler bitkisel arıtma sistemiyle kanallarla gelen yağmur suyunu filtreleyip nehre aktarmaktadır. Yüzen akupunktur platformunda da yararlı bitkiler nehir suyunun arıtmasını sağlamaktadır. Saz, kamış, su mercimeği, su sümbülü gibi saçak köklü sucul bitkilerin kullanıldığı arıtma sisteminde bitkiler suyu kirleten azot, fosfor, potasyum ve karbon gibi elementleri tüketerek beslenirken, havadan aldığı oksijeni de kökleri vasıtasıyla suya ileterek arıtma işlemini gerçekleştirmiş oluyor. Bu işte bitkilere, doğal ortamda bulunan mikroorganizmalar da partiküllerle beslenerek katkı sağlıyor. Bitkisel biyosistemler arasında en çok dikkat çeken bitki, su sümbülüdür (Eicho ia crassipes). Ilıman ve suptropikal iklimlerde doğal olarak yaşayan bu bitki hem güzel görünüşlü hem hızlı bir şekilde üremekte hem de yüksek arıtma kapasitesine sahip olmaktadır.
Antakya Köprübaşı Kent Meydanı ve Yakın Çevresi Kentsel Tasarım Proje Yarışması