İstanbul'un tarihi bağların ve kültürel birikimin en güçlü olduğu yerler Tarihi Yarımada diye anılan, Haliç (Golden Horn) çevresindeki yerleşimlerdir.
Özellikle Sur İçi ve Sur’un yakın çevresinde daha çok azınlıkların yaşadığı mekanlar bulunmaktaydı. Bu bölgelerdeki yaşam saray işlerinden uzakta ve ticaret ile iç içeydi. Hasköy–Balat daha çok Yahudilerin, Fener–Cibali ise daha çok Rumlar’ın yaşadıkları, yaşarken geliştirdikleri, günümüze kadar kiminden anıtsal ve sivil mimari eserlerin kaldığı mekanlardır.
Balat ve Hasköy Yahudi yaşamının bütün izlerini taşımıştır. Mezalıklar, okullar, sivil mimari örnekleri, çarşılar, büyük sanayi yapıları, depolar ve en önemlisi her mahallesinde ayrı bir kültürün ürünü olan sinagog yapıları. Sinagog binaları demekten ziyade sinagog alanları demek daha doğru olacaktır. Balat ve Hasköy’deki sinagog yapıları, yüksek duvarlarla çevrili avluların içine konumlandırılmışlardır. Her bir avlunun içinde olmazsa olmaz olan Sinagog öğeleri bulunmaktadır. Bu yapılara örneklerden biri Balat’taki en büyük ve görkemli sinagog olan Balat Ahrida (Ohrida) Sinagogu‘dur. Bizans Dönemi’nde varlığı bilinen eski bir ibadethanedir. 18. yy yapısı olan sinagog, 1992 yılında restore edilerek günümüzdeki haline ulaştırılmıştır. Bayramlarda ve özel günlerde Sinagog olarak kullanımı devam etmektedir.* Açık Kapı Festivali Kapsamında Geziye açılmıştır.
Balat’ın yeri Yahudi yaşamında birçok tarihi yerleşmeye göre daha çok konuşulmaktadır. Bırakılan izlerin büyüklüğü bu konuda çok değerlidir. Balat, sadece sinagogları, hamamları evleri ile değil, hastanesi ile de mühür bırakmış bir yerleşimdir. Balat sahilinde, günümüzde de işlevine devam eden ve Yahudi Hastanesi olarak bilinen, Balat Or-Hayim Hastanesi, Mimar Gabriel Tedeschi tarafından 1886-1898 tarihinde yapılmıştır. Yapıldığı dönem bile çevresi için bir cankurtaran görevi görmüş olan taş yığma yapı, 2004 yılında kapsamlı bir onarımdan geçmiştir. İçinde bir de sinagog bulunan yapı günümüzde tam teşekküllü bir hastane olarak kullanılmaktadır. (Açık Kapı Festivali kapsamında geziye açılmıştır.)
19. yüzyılda Galata’ya taşınmaya başlayan Yahudiler, bu bölgedeki ticari fonksiyonların gelişmesine neden olmuşlardır. Galata ve Galata Surları çevresinde liman, banka ve otel fonksiyonlarının bir arada bulunması, bunların ticaret konusunda gelişimi açısından ateşleyici etken oluşları, Yahudiler’in bölgedeki yaşamında etkili olmuştur. Bölgenin ticaret ile ilgili ağırlığının fazla olmasının yanında, kültürel yaşamlarını ve dini yaşamlarını sürdürmeleri açısından, günümüzde pek azı kalmış olmasına rağmen, birçok sinagog (ibadet mekanı) ve okul yapıları yapmışlardır. Buna ek olarak, hanlar, hamamlar, çarşılar, bankalar, oteller de yapmışlar, hatta çoğumuzun bildiği üzere, sokaklar arasında özel bir merdiven de yaptıranı çıkmıştır. (Banker Kamondo – Kamondo Merdivenleri)
Galata Kulesi ve çevresindeki sokaklarda gruplaşma olarak da adlandırabileceğimiz, farklı etnik yapıdan Yahudiler bir arada otururlardı. Aşkenazlar’ın ağırlıkta olduğu bölgede, Sefaradlar ve Arap Yahudileri de yaşamıştır. Her cemaat veya topluluk, kendi sinagoglarını yaptırmak için izin almıştır.
Yüksek Kaldırım’daki Aşkenaz Sinagogu 1900 yılında Avusturya kökenli Aşkenazlar tarafından mimar Gabriel Tedeschi’ye yaptırılmıştır. Günümüzde halen sinagog olarak kullanımı devam etmektedir.
1862’de kurulan İtalyan Cemaati kendilerine, günümüzdeki adı İtalyan Sinagogu olarak bilinen Kal De Los Frankos’u 19. yy’ın ikinci yarısında yaptırmışlardır. Galata’daki Alman–Musevi Sinagogu 1883’de oldukça kalabalık bir cemaat eşliğinde açılmıştır. Aşkenaz Cemaati’ne ait Tofre Begadim Sinagogu (Terziler Sinagogu), Terziler Birliği tarafından Galata Bereketzade Mahallesi’nde , II. Abdülhamit’in 1893 tarihli fermanı ile izin alınarak yaptırılmıştır. Günümüzde sergi mekanına dönüştürülen sinagogun ana öğeleri korunmuş ve kültür yoğun bir yapı halinde durmaktadır. (Açık Kapı Festivali kapsamında geziye açılmıştır.)
İstanbul’da kültürle gezmek, gezerken de çarptığımız yapıların işlevi, geçmişi, bugünü hakkında birçok bilgiye sahip olmak pek de zor olmayan bir şeydir. İstanbul’un, her noktasında ayrı bir tarihin kokusu, her köşesinde farklı duyguların soyları ve her anısında farklı bir insanın yaşamı vardır. Galata’dan Balat’a uzanan yolculuk da işte bu bir kaç sokağın, bir kaç yıllık hikayesinden sadece bir parça. Asıl hikayeyi gördükçe, dokundukça ve gezdikçe bizler yaşayacağız.
Açık Kapı Festivali: www.acikkapi.gen.tr