İstanbul Gedik Üniversitesi Mimarlık Bölümü öğrencisi Mevlüt Bingöl tarafından, MİM401 dersi kapsamında Öğr. Gör. Gökay Savaş yürütücülüğünde tasarlanan “Raylı Sistem İstasyon Noktası Tasarımı ve İstasyon Çevresi “Esnek-Modüler” Farklı İşlevli Yapılar İçeren Kamusal Alan Düzenlemesi” projesi, Ayrılık Çeşmesi İstasyonu'nun yaya ulaşımı sorunlarına çözümler üretirken, sirkülasyonun arkeoloji deneyimine katılmasını hedefler.
Eski adı İbrahimağa Tren İstasyonu olan Ayrılık Çeşmesi İstasyonu, M4 Metro, Marmaray ve toplu taşıma araçları için aktarma istasyonudur. Rasimpaşa’da bulunan İstasyon, Anadolu Yakası’nın raylı sistemler bağlamında en yoğun aktarma merkezlerinden biridir.
Alanda mevcutta bulunan alışveriş merkezi, yakın çevreden istasyona ve istasyondan çevresine yaya ulaşımını kesintiye uğratmakta, çoğunlukla engellemektedir. İstasyona Kadıköy’den yaya ulaşımı, alanın caddeler bağlamında düğüm noktası olmasından dolayı kesintiye uğramaktadır.
Alandaki tarihi arka planın ortaya çıkarılmasının yanı sıra halihazırda bulunan aktarma istasyonu karakteri kamusal alanlar kurgusunda belirleyici rol oynamıştır. Bu bağlamda kurgu, istasyon ve kazı alanı ile entegre, birlikte yaşayan bir kamusal alan ve aktarma istasyonu ortaya koyma hedefindedir. Mevcut yaya hareketini basitleştirerek, Rasimpaşa-İstasyon, Haydarpaşa-İstasyon, Acıbadem-İstasyon-Haydarpaşa ulaşımının da arkeoloji deneyimine katılmasını hedefler. Oluşturulan kurgu kamusal alanın çeşitli kullanım amaçlarını desteklerken, diğer yandan devam eden arkeolojik çalışmaları ve buluntuları da izler.
Acıbadem Caddesi’nin bölgede birinci derece yol olmasına karşın Ayrılık Çeşme Sokak da istasyona Kadıköy’den ulaşımı sağlayan ana yaya hattıdır. Acıbadem Caddesi’nden istasyona yönlenen yaya hareketi Fatih Sokak’ta saçak altındaki düğüm noktasından İstasyon, Haydarpaşa ve Kadıköy’e yönlenebilmektedir.
İstasyon alanını ve farklı işlevli yapıları kapsayan saçak kurgusu, Acıbadem – İstasyon – Haydarpaşa bağlantısını yönlendirdiği gibi yüzeyinde bulunan boşluklarla saçak altı organizasyonuna doğal ışığı almayı hedefler. Saçak, peronu gölgelendirirken otobüs durağı ve Haydarpaşa’nın bir kısmını da kapsayarak aktarma istasyonunun karakterini anlatır.
Haydarpaşa Garı ve çevresindeki arkeolojik kazılarda, -2.00 m kotunda ortaya çıkarılan Antik Çağ -İlk Çağ- dönemine ait mimari, mezar ve diğer buluntular ile Ayrılık Çeşmesi İstasyonu çevresinin yaklaşık 3000 yıllık geçmişine ulaşılmıştır.
Kadıköy’ün en erken dönemlerine ilişkin buluntular Fikirtepe’de ortaya çıkmıştır. Fikirtepe, coğrafi olarak Kalkhedon kentine oldukça yakın bir prehistorik yerleşmedir ve prehistorik dönemde, insanların su kenarlarına yakın yerler tercih ettikleri göz önünde bulundurulduğunda, bu yerleşmenin Kalkhedon’u sınırlayan derelerden biri olan Kurbağalıdere kıyısında kurulmuş olması dikkat çekmektedir. Fikirtepe’de yapılan kazılar sonucunda ortaya çıkarılan çanak çömlekler, James Mellaart tarafından Neolitik Dönem’e tarihlendirilmiştir. Bölgede yapılan yüzey çalışmalarında ise Paleolitik Dönem’e tarihlenen el baltaları ele geçmiştir.
Antik kaynaklar, Kalkhedon ve territoriumundan Byzantion’a göre daha az ve daha özensiz bahsetmişlerdir. Yapılan arkeolojik kazılar da Byzantion’a göre daha sınırlı sayıda olmuştur. MÖ VII. yüzyıl ortalarında kurulan kent, MÖ I. yüzyıla kadar olan süreç içerisinde gelişim göstermiş olmalıydı. Siyasi, ekonomik ve ticari etkenler ile nüfus artışı, kent planlanmasını büyük oranda etkilemiş olmalıdır.
Antik kaynaklar Kalkhedon surlarına çok fazla değinmemişlerdir. MS II. yüzyıl yazarı Polyainos, Kalkhedon’un surlarının dayanıklılığı sayesinde, I. Dareios’un kuşatmasına karşılık vermediğini belirtmiştir. Polyainos’un sözlerinden, Kalkhedon kentinin MÖ V. yüzyılda oldukça güçlü surlara sahip olduğu anlaşılmaktadır. 1975 yılında Osmanağa mahallesinde ortaya çıkan Helenistik Dönem definesi, MÖ III. yüzyılda Kalkhedon kenti sınırlarının bugünkü Bahariye caddesine kadar uzandığına işaret edebilir. İstanbul’un fethine kadar bağlar ve bostanlıklarla kaplı bir köy olarak kalmıştır.
1807 tarihli Kauffer Haritasında Kadıköy’de yerleşmenin bugünkü Rasimpaşa Bölgesi’nde yayıldığı görülmektedir. 1897 yılında 687’si Caferağa, 647’si Osmanağa ve 36’sı Haydarpaşa Mahallelerinde olmak üzere Kadıköy Merkezi’nde toplam 1358 ev bulunmaktaydı.
”Antik dönemde bu alanda at yarışları ve binicilik sporlarının yapıldığı bilinir. Koşuyolu, bir hipodromun izlerini çağırıştıran biçimlenmesiyle bunu destekler niteliktedir. Osmanlı devrinde de atlı spor etkinlikleri, daha farklı karakterde olmakla birlikte, sürdürüldü. Bu devirde bölge, Haydarpaşa Çayırı’nı içine alıyordu. Haydarpaşa, hiçbir zaman mahalle gibi idari bir birim olmadığı için kesin sınırlarını saptamak da zor görünmektedir. Çayırın geçmişi ise 16. yüzyıla kadar gidiyor.
Doğu Roma devrinde burada aziz patriklerin bir araya geldiği bir saray varmış. 1533 yılında vezirliğe yükseltilen Hadım Haydar Paşa’nın bahçesi burada olduğu için bölgenin onun adıyla anıldığı söylenegelir. Ayrıca Sokollu Mehmet Paşa da 16. yüzyılda köşk yaptırmış. Çevre seyrek bir yapılanmayla bağ bahçeler içinde, saray ricalinin av yeri olarak vakit geçirdiği bir sayfiyeydi. Hatta 1800’lerin başında düzenlenen at yarışı oyunlarını II. Mahmut, tebdili kıyafet izlemiş. İlk Türkçe gazete Cerîde-i Havâdis’i çıkaran William Churchill’in, 1836’da Haydarpaşa çayırı civarında avlanırken bir çocuğun ölümüne sebep olması büyük ses getirmişti. Bu olaydan, 19. yüzyılın başlarında çevrede hâlâ av hayvanlarının bulunduğu anlaşılıyor. Sonraki yıllarda ise saray atları Haydarpaşa çayırına çıkarılmış.
Saray atlarının çayıra çıkarılması törenlerle yapılan bir şey. Atlar sorguçlarla süslenerek sırayla padişahın önünden geçiriliyor. Çadırlarda geceleri meşaleler yakılıyor, şenlikler düzenleniyor. Sefere çıkılırken bugün etrafını sarmış uçan yollar içinde her zamankinden daha hazin bir belirsizlikle kaybolmuş Ayrılık Çeşmesi’nin son nokta olduğunu herkes biliyordur sanırım. Toplanma ve hazırlık noktası. Süvariler Haydarpaşa Çayırı’nda eğitim görürken piyadeler, Yeldeğirmeni’ndeki Talimhane’de çalışıyorlardı. Günümüzde Gazi Mustafa Kemal Paşa İlkokulu’nun yer aldığı Halit Ağa Caddesi çevresinde geçmiş yüzyıllarda Osmanlı askerlerinin talim yapabilecekleri büyüklükte bir düzlük bulunduğunu hayal etmek zor. 18. yüzyılın başlarında Nizam-ı Cedid ve sekban askerlerinin temel eğitim alanlarından biri olacak kadar nitelikli bir alanmış. Tanzimat’tan sonra çayırların idaresi ve kullanımında değişiklikler oluyor. Çayırlar yine hazine malı ama mesela Haydarpaşa Çayırı otlarının kesilerek gazete ilanıyla satışa çıkarıldığını öğreniyoruz. Bir taraftan da saray ahalisinin düğünleri burada yapılıyor. Sultan Abdülmecid’in kızkardeşi Adile Sultan’ın düğünü esnasında çayır semalarında uçuşa geçen İtalyan Komasgi’nin balonunun sert bir rüzgara kapılarak Marmara Denizi istikametinde kaybolup gitmesi ve kendisinden bir daha haber alınamaması da Haydarpaşa Çayırı’nın ünlü hikayelerindendir. 19. yüzyılın sonlarında çayır artık iyice küçülmüştür. Zaten ortasından tren yolu geçmiştir. Eskiden bugünkü köprünün altında çok sayıda dükkandan meydana gelen Haydarpaşa Çarşısı varmış. Moda’nın artık yerinde yeller esen meşhur Bomonti Gazinosu da ilk başta burada açılmış. Eski zamanların kalabalık olmayan fakat nezih İbrahimağa Mahallesi’nin adını aldığı İbrahimağa Camii’nin karşısında, heybetli çınarın gölgesini düşürdüğü minik kahve ve burada yaşanmış anıları bize hatırlatacak anı kitaplarındaki satırlardan başka bir şey kalmadı geriye. İbrahim Ağa, III. Murat’ın Darüssaade ağalarındanmış ve 1580’de yaptırdığı İbrahimağa Camii, Osmanağa Camii’nden bile eskiymiş. Kadıköy’ün en işlek mahallelerine adlarını veren Osman Ağa, Cafer Ağa ve İbrahim Ağa’nın kardeş oldukları bazı kaynaklarda geçse de bu insanların yaşadığı tarihler, bu varsayımı desteklememektedir.”