Beşiktaş’taki mevcut Deniz Müzesi, İstanbul’un merkezinde kaybolmuş, unutulmuş bir komplekstir. Geliştirilen öneri, kuytuda kalmış paha biçilmez içeriğiyle beraber, İstanbul Boğazı kıyısındaki bu alanı şehrin kullanımına sokar.
Yeni İstanbul Deniz Müzesi kompleksi, açık hava sergi alanı olarak değerlendirilen bir avlunun etrafında kurgulanır. Kuzeyindeki Dolmabahçe Caddesi kenarında oluşturulan bir meydandan giriş holüne alınan müze ziyaretçisi, avlu etrafında yaptığı kesintisiz müze turunu, mevcut teşhir binasından geçerek tekrar giriş holünde tamamlar.
Giriş holü, aynı zamanda A ve B zonlarının ayrıldığı alandır: Saltanat kayıkları, tam ve yarım gemi modelleri ve diğer objeler, mevcut teşhir binasıyla birlikte A zonunu teşkil eder. Çok amaçlı salon, fuayesi, sergi salonu, giriş holü, kütüphane ve diğer destek üniteleri ise B zonundadır. A zonu iki bölümden oluşur:
İstanbul Deniz Müzesi’nin ana koleksiyonunun sergilendiği mekandır. Kuzey güney doğrultusunda betonarme perdelere oturan çelik köprülerle oluşturulur. Böylece kadırganın ve büyük kayıkların bulunduğu zemin kotunda kesintisiz görüş sağlanır. Daha küçük kayıkların çoğunlukta olduğu asma kat, ziyaretçiye zemin katta tamamladığı rotayı bir kez de üst kottan algılama imkanı verir.
İstanbul Deniz Müzesi programının en belirleyici özelliği, sergilenecek kayıkların hiç değişmeyecek olmalarıdır. Kayıkhane bu noktadan hareketle şekillenmiştir. Çelik köprülerin geçtikleri açıklıklar ve galeri izleri kayık yükseklik ve büyüklüklerine göre değişir. Kayıkhane, içinde sergilenecek kayıklara göre dikilmiş özel bir elbisedir. Eldiven parmaklara oturur.
Kayıkhane, en batıda Kadırganın sergilendiği 45X20X13(h) metrelik ilk holden en doğuda çelik köprüyle bölünen 20X6X13(h) metrelik son hole kadar denize uzanan parmaklar olarak şekillenir. Perdelere oturan köprüler deniz cephesinde sağırlıklar olarak belirirken, köprülerin arasına asılan ahşap parmaklar şeffaf cephelerle, güneyde İstanbul Boğazı’na açılırlar. Eski hayatlarında olduğu gibi rıhtıma dizilen kayıklar denize dönmek ister.
Çelik köprüler, altlarında, içlerinde ve aralarında yarı tanımlanmış mekanlar oluşturur. Bu, aslında kesintisiz bir tek mekan olan kayıkhaneyi müze ziyaretçisinin üzerine odaklanabileceği anlamlı parçalara böler.
Obje sergileme, kayıkhanenin iki katında da avluya bakan duvar yüzeylerinde ve mevcut binaya bağlanan köprünün sağır cephesinde oluşturulan cam kutularda yapılır. Böylece gemi modelleri, tuğralar ve diğer objeler, kayık sergilemede esas alınan kronolojik sisteme katılırlar.
İstanbul Deniz Müzesi kopleksinin yeni parçası mevcut binanın etrafını sarar, ancak onu kapatmaz. Mevcut bina, yeni müze dolaşımının bir parçasıdır. Müze ziyaretçisi, kayıkhanedeki turunu üst katta bitirince buradan Beşiktaş Meydanı’nı seyreden bir köprüyle, Mevcut Teşhir Binası’nın en üst kotuna bağlanır. Bu binadaki gezintisini aşağı doğru yapan ziyaretçi sonunda mevcut merdiven holünden yeni binanın giriş holüne bağlanarak İstanbul Deniz Müzesi turunu başladığı noktada tamamlar.
İstanbul Deniz Müzesi kompleksinin etrafında kurgulandığı avlu, açık hava sergileme ve çocuk bahçesi olarak tasarlanmıştır. Avlu, giriş holünün yanından mevcut binaya yapılan alçak bağlantı sayesinde Dolmabahçe Caddesi ve meydandan net bir şekilde algılanır. Sergi Salonu, kafeterya, kütüphane ve fuayeler geniş cam cephelerinden avluya bakarlar. Kafeteryaya küçük bir terasla avlu kullanımı ayrılmıştır. Kayıkhanede üst kota yapılan bağlantı avlu boyunca rampalanır. Tüm ünitelerin tanımlı ilişkiler kurduğu avlu üç tarafından seyredilerek dolaşılır.
Avluda tarihi kalıntı korunmuştur. Bunun yanında büyüklü küçüklü toplar, deniz araçları, bir gemi pervanesi ve denizaltı kalıntısı sergilenmiştir. İstanbul Deniz Müzesi’nin avlusu mevcut binaya bağlantı köprüsünün altından açıldığı Beşiktaş Meydanıyla görsel olarak birleşir. Avlu Barbaros Hayreddin Paşa heykelini orta aksına alır. Açık hava sergilemesinin bir bölümünün de bu heykelin etrafında düzenlenmesi önerilmektedir.
Müzenin bulunduğu arsanın zemini yüksek yer altı suyu seviyesi sebebiyle zayıf taşıyıcı özelliktedir. Arsa ayrıca yüksek deprem riski taşımaktadır. Bunun yanında büyük açıklıkların geçilebilmeli, yapının hızlı inşa edilebilmesi gerekmektedir. Bu sebepler göz önünde bulundurularak İstanbul Deniz Müzesi kompleksi taşıyıcı sistemi çelik konstrüksiyon olarak tasarlanmıştır.
Ihlamur Deresi Tonozu, arsa zemin kotuna çok yakın bir noktadan geçmektedir. Yeni kompleks yapılırken, arsanın caddeye yakın tarafında oluşturulacak bir altyapı merkezinde tonozun mevcut kotu bir bacayla aşağı alınacaktır. Tonoz, temel alt kotunun altından geçecek ve üst yapıdan gelecek dolaylı yükleri karşılayacak şekilde eski izinde yeniden düzenlenecektir.
Öneri müze yapısının dilatasyonla ayrılmış iki etapta inşa edileceği öngörülmüştür. İlk etap olan kayıkhane, arsanın geri kalan boşluklarına yapılacak geçici korugan strüktürlere yer açacak şekilde yerleştirilmiştir. Kayıklar korumaya alındıktan sonra mevcut bina yıkılacak; arsada oluşan boşluğa kayıkhane yapılacak ve kayıklar yeni yerlerine kaydırılacaktır. Bu işlemin sonunda açığa çıkan alan üzerinde müzenin B zonu inşa edilecektir.