Bab-ı Kebir Canlandırması

2017'de açılan davetli yarışma ile elde edilen canlandırma projesi KOOP Mimarlık tarafından tasarlandı.

Tasarımcılar, projeyi anlatıyor:

Çanakkale, Eceabat, Seddülbahir köyünde bulunan Seddülbahir Kalesi, Gelibolu Yarımadası’nın en güney ucunda ve boğaza girişte Ertuğrul Koyu’nun ucunda yer alıyor.

Seddülbahir, yani denizin duvarı anlamına gelen kale, bir 17.yy Osmanlı kalesi. IV. Mehmet’in annesi, Hatice Turhan Sultan’ın himayesinde 1658 yılında inşaatına başlanmış, çeşitli kaynaklarda aktarılan bilgiye göre Mimar Mustafa Ağa’nın ekibine yaptırılmış. Fatih Sultan Mehmet döneminde boğazın en dar bölgesinde inşa ettirilen Kilitbahir ve Kale-i Sultaniye’nin boğaz savunması için yetersiz kaldığı düşünüldüğünden yeni kalelerin yapılması gündeme gelmiş. Venediklilerle Girit adası üzerinde süregelen uzun savaşın yeniden başlaması sebebiyle, karşı kıyıdaki Kumkale ile birlikte Seddülbahir Kalesi ilk savunma hattını oluşturmak amacı ile inşa ettirilmiş. Kaleyi yaptıran Turhan Sultan Osmanlı tarihinde askeri yapı baniliği yapan ilk valide sultan.

Seddülbahir Kalesi köşeleri kulelerle desteklenen dörtgen planlı bir yapı. Kalenin beden ve kulelerini oluşturan duvarlar, genel olarak cidarlarda kesme ve kaba yontu taşla ve çekirdek kısmında moloz taş ve kireç harcı dolgu ile inşa edilmiş. Tahrip olan ve yıllar boyunca müdahale görmeyen duvar kesitleri sayesinde yapı katmanları dışardan gözlenmekte.

Kale yakın tarihimizdeki hafızasıyla da önemli. I. Dünya Savaşı’nın kilit noktalarından biri olan kalede 3 Kasım 1914’te Çanakkale Muharebeleri’nin ilk şehitleri verildi. Savaşın sonunda kale oldukça haraptı. Anıtsal giriş yapısı, Bab-ı Kebir tamamen yıkılmıştı.

1997 yılından beri geniş kapsamlı bir akademik araştırma projesine ve 2004 yılından beri ise bir belgeleme, restorasyon, koruma projesi yürütülüyor. 2015’te restorasyonu başlayan kalenin Bilimsel Danışma Kurulu gözetiminde araştırma, belgeleme, restitüsyon ve restorasyon süreci, kazılar ve restorasyon devam ederken sürekli güncelleniyor. Bu kapsamda kalenin yeniden işlevlendirilmesi amacıyla 2017’de açılan davetli yarışma sonucu seçilen projenin en önemli adımlarından biri, yıkılmış olan Bab-ı Kebir’in yeniden canlandırılması oldu.

Restitüsyonist bir restorasyon yaklaşımı yerine soyut bir tamamlama önerisi geliştirildi. Yok olmuş çok büyük bir kütlenin benzer malzemelerle rekonstrüksiyonu hem günümüze ulaşan kalıntıların büyük oranda yok olmasına sebep olacaktı, hem de yeterince bilgi ve belgeye sahip olmadığımız detayların yorumlanmasında hata yapma ihtimalini artıracaktı. Bunun yerine Bab-ı Kebir’in ve bulunduğu ana duvar hattının silüetini hissettirecek çağdaş bir canlandırma yapılmasına karar verildi. Kalenin farklı dönemlerdeki durumunu irdeleyen kapsamlı araştırmalar sonucu kapının yeniden canlandırılmasında kullanılacak yükseklik ve biçim kararları alındı. Bab-ı Kebir’in genel formunun gösterilebilmesi için kalenin taş duvarlarından hem farklılaşacak hem de çok baskın olmayacak, gerektiğinde de kolayca sökülebilecek bir ahşap strüktür önerildi. Böylece hem Bab-ı Kebir’in yüksekliğinin, anıtsal özelliğinin ve giriş işlevinin canlandırılması hem de çağdaş ek niteliğinin vurgulanması amaçlandı.

Etiketler

Bir yanıt yazın