Klasizm ve Modernizm arasındaki savaş Mimarlık ve Fiziksel Çevre Komisyonu Genel Başkanı Paul Finch'in Olimpik bina projelerinde modernistlerin teklifleri almasını olumlu karşıladığını söylemesiyle beraber alevlendi.
Geleneksel Mimarlık Grubu üyesi Robert Adam ve Olimpik bisiklet yarış pisti tasarımını bitiren Hopkins Architects’in eski ortağı Michael Taylor ve Lanre Bakare, mimarlığı, Marcus Vitruvius’u ve sahte ahşap malzemeyi tartışmak üzere buluştular.
Robert Adam: Klasikçilere karşı önyargı cinsiyet ayrımcılığına benziyor. Sadece kültürle alakalı. Meslekte yer alıyorsanız, yaptığınız tek şey budur. Önyargıyı siz besliyorsanız problemi hissetmeyebilirsiniz, fakat size yönlendirilen bir önyargı varsa, işte bu bir problemdir.
Michael Taylor: Bunun altında yatan fikir sadece bir üslubun ya da akımın hakim olması. Bu çok öncelere gidiyor. Le Corbusier ve Mies van der Rohe’nin fikirlerini savunan kişilerin kavgalarını duymuşsunuzdur.
RA: Bazı insanlar yaptıklarıyla ilgili o kadar tutkulu oluyorlar ki, kendi tercihleri ile iyi olan arasındaki ayrımı yapamıyorlar. Bazı öğrencilerin benimle çalıştıkları için birtakım derslere alınmadığını ya da klasik üslupta ısrar ederlerse dersi veremeyeceklerinin söylediğini biliyorum. Bir mimarlık okulunu klasik üslupta ısrar ederek bitirmek pek mümkün görünmüyor.
MT: Oxbridge Koleji gibi yarışma için kısa bir listenin olması biraz garip. Elinizde birçok üslubu kapsayan bir liste varken siz “Gerçekten hepsinin iyi yönlerine mi bakacaksın, yoksa ne tip bir bina istediğine çoktan karar mı verdin?” diye düşünüyorsunuz.
RA: Çoğu gelenekselci mimar bilir ki, başka düşüncede mimarlar jüride varsa o yarışmaya girmenin bir faydası yoktur. Sonrasında herşey kendini tatmin edici bir öngörüye dönüşür. Bölgesel kurullarda özellikle “eski eserlere öykünen” yapıların iyi bir modern tasarıma tercih edilmeyeceği belirtilir.
Lanre Bakare: Modernizm, yaratıcı ve ilerici bir akım olduğu için kesin olarak tercih edilmeli mi?
MT: Bu durumun gerçekten kökenine inilmesi gerekiyor. Bir Neoklasik evinizin olmaması gerektiğini ya da çocuklarının okulda Latince ya da Yunanca öğrenmemeleri gerektiğini söyleyemem. Günümüzde inşa edilen tüm binalar modern yapılar olmalı. Benim asıl ilgimi çeken ise, düşünce ile süreç arasındaki tutarlılıktır. Örneğin, şu anda Vitruvius (Romalı yazar, mimar ve mühendis) burada olsa bile, onun ana prensipleri olan “kullanışlılık, sağlamlık ve güzellik” hala günümüz için de önemli değerler. Yine de taş bloklar ve alınlıklarla çalışacağınızı düşünebilir miydi? Hayır, zannetmiyorum. İnsanların arabalardan, uçaklardan ve modern teknolojiden faydalandığı günümüzde, binanın cephesini ayrı bir eleman gibi çok açık bir şekilde tarihçi üslupta tasarlamak bana tutarsız geliyor. Bence insanlar bununla mücadele ediyorlar.
RA: Bence sadece mimarlar bu durumla mücadele ediyorlar. Çoğu kişi bir Ferrari arabanın arkasındaki Gregoryen üsluptaki konuttan rahatsız değiller.
MT: Şehirlerimizin büyük bölümlerinin çok fazla cam ve metalden inşa edilmiş, sıkıcı binalarla dolu olduğu konusunda anlaşalım. İnsanlar ilginç malzemeleri, Vitruvius kurallarını, insan ölçeğindeki ürünleri ve mekan hissini seviyorlar. Bence modernizm bunların hepsini sağlıyor. Gelenekselciler, modernizmi Uluslararası Üslup’un bir varyasyonu olarak görüyorlar. Fakat ben yeniliçi modernizmin bağlam, ölçek ve malzemeyi çağdaş bir şekilde bir araya getirdiğini düşünüyorum. Bence döneminizi kabul etmekten başka şansınız yok. Benim size sorum ise, neden sorunları kucaklamayıp, geçmişten belirgin alıntılar yapmayı tercih ediyorsunuz?
RA: Bazı açılardan geçmiş direkt alıntı yapmak, bir kilit noktasıdır. Modernizm de kendi geçmişinden alıntı yapar ve nihayetinde o da bir gelenektir.
MT: Tabi ki herşey bizim parmaklarımızın ucunda. İçerisinden seçim yapmak için çok fazla miktarda imkan ve malzeme çeşidimiz ve bize yardım edecek bilgisayarlarımız mevcut. Neden elimizdeki bu malzeme ve imkanları değerlendirip daha duyarlı ve çözüm arayışında bir modernizm inşa etmiyoruz?
RA: Modernizmi içerisinden çıkarırsanız sizinle aynı fikirdeyim. Evrim iyi bir şey fakat “elimde yeni şeyler var ve bu sebepten aldırmadan kullanayım” demek yanlış.
MT: Peki binalarınızın yüzeysel olmasını nasıl engelleyeceksiniz? Çelik ya da betonarme çerçeveyle ve elimizdeki son teknoloji yardımıyla üretilen binaların, sadece dışta, yüzeyde tanıdık bir klasik mimarlık bağlamında kalmasını nasıl engelleyeceksiniz? Bu birçok insan ve benim için tatminsizlik yaratıyor.
RA: Bence bu hayalkırıklığı sadece mimarlar ve bu strüktürel, rasyonalist anlayışa sahip olan kişiler için geçerli. Eğer insanlar yaşadıkları çevrede rahat hissetmek istiyorlarsa ve bunun için geçmişe referans veriyorlarsa, bir problem olduğunu düşünmüyorum. Ahşap görünümlü bir malzeme ile ilgili bir kadınla konuşmamı hatırlıyorum. Gerçek ahşap olmadığını, fakat sevdiği bir şeyden hatıra olduğunu söylemişti. Asıl önemli olan bu ve ben bunu hiçbir zaman unutmadım.
MT: Brunel’in tasarımları ya da Crystal Palace gibi bazı binalarda iki üslubu birden görmek mümkün. Eminim ki siz klasist referanslar görüyorsunuz fakat ben harika bir mühendislik ürünü, yaratıcılık ve üç boyutlu bir tatmin görüyorum. Bence mimarlık üç boyutlu bir deneyim, siz cephedeki hatıraları bırakıp tümel bir deneyimin farkına varmalısınız.
RA: Aslında buna katılıyorum. Benim katılmadığım nokta, geleneksel üslubu benimsemiş birinin adapte olamayacağı konusundaki keskin görüşleriniz. İnanıyorum ki bunun aksini gösterecek örnekler vardır.
MT: Herkesin modernizmle ilgili sorunları olup, klasik üsluptan beğendiği değerler bulunur. Fakat problem, geleneksel üslubun yerinde sayması ve ilerici bir yapıda olmaması. Benim açımdan problem geçmişten direkt alıntı yapılmasında. Çağdaş mimarinin sorunları ön plana çıkarılabilir, fakat buna çözüm geçmişe dönmek değil, bir zaman dilimi seçip günümüze ulaştırabilmektir.