Haliç'e üçüncü bir köprünün yapılması, Taksim-Yenikapı metro hattı dolayısıyla projelendirilmişti.
Proje 2006’larda gündeme gelmiş, hatta Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın bir sunuşu ile kamuoyuna sunulmuştu. Köprünün, cam elyafından bir de ‘Altın Boynuz’u simgeleştiren motiflerle süsleneceği belirtilmişti.
Projeden uzun bir süre projeden ses çıkmadı. Bir buçuk yıl kadar önce proje ihaleye çıkarıldı. İhaleyi, 146 milyon Euro’ya İtalyan Astaldi ile Gülermak konsorsiyumunun aldığı açıklandı. Firmalar, bugüne kadar Haliç’e 32 kazık çaktı.
Bu projeye tepkiler oldu ancak Büyükşehir her zamanki gibi dikkate almadı.
Şimdi neden bir anda gündeme oturdu?
CNN’de Taha Akyol’un iki programa çıkan Prof. Cemal Kafadar’ın bu köprünün İstanbul’un siluetini bozduğuna ilişkin sözleri ortalığı karıştırdı.
İstanbul S.O.S. Girişimi, bir grup bilim adamı ve gazetecileri bir araya getirdi. Konuyu geçmişinden beri bugüne kadar anlattılar bize.
İstanbul’u çok yakından ilgilendirdiği için bu tartışmaların çıkış noktasını başından anlatmamız gerekiyor.
İSTANBUL ALARM VERİYOR
“İstanbul’da neler oluyor farkında mısınız? İstanbul alarm veriyor duyuyor musunuz?” sloganı ile hareket eden İstanbul S.O.S. Girişimi, İstanbul’un ‘hoyratça’ yok edilmemesi için mücadele ediyor. Yani bir sivil toplum örgütü… Farklı meslek alanlarında bireylerin oluşturduğu hareket, çeşitli meslek odaları, üniversiteler, STK ve Atlas dergisinin desteği ile etkinlikler düzenliyor. Etkinliklerinin esas konusu; İstanbul’un Tehlike Altındaki Dünya Mirası Listesi’ne girme riskine karşı kamuoyunu bilgilendirme ve imza kampanyası düzenleme… Ayrıca, Haliç Metro Geçiş Köprüsü ile Avrasya Tüpgeçidi olarak adlandırılan motorlu araçların geçişine yönelik tüpgeçit, Tarlabaşı’nda izinsiz ve tedbir alınmadan yapılan yıkımlar gibi konular da gündeminde…
Haliç Metro Geçiş Köprüsü’nün İstanbul tarihi yarımada için büyük bir tehdit oluşturduğu konusunda büyük çaba gösteriyor S.O.S.’çiler… Derin endişe ile ilgilileri uyarmayı ve projeyi UNESCO’nun teklif ettiği şekilde yeniden gözden geçirmeye davet ediyor.
Harvard Üniversitesi’nde Osmanlı tarihi üzerinde dersler veren Prof. Cemal Kafadar, ‘A history of coffee’ adlı kitabı ile biliniyor. Ay sonuna kadar elindeki kitabı bitirmeye çalışıyor.
“Ay sonunda Amerika’ya döneceğim, benim mücadelem o tarihe kadar sürecek. Zaten her hafta bölgeyi üzülerek ziyaret ediyorum” diyor. Köprünün 47 metre olan yüksekliği birkaç metre düşürülse bile Haliç siluetine ciddi zarar verecektir” diyerek ısrarını sürdürüyor. “Çünkü” diye ekliyor:
“Ben bir İstanbul âşığıyım, geçmişinden sorumluyum. Önümüzdeki ders döneminde Boğaziçi Üniversitesi’ne geliyorum. Ben niye takipçi olacağım.
Cumhurbaşkanı Gül’ün elinden 2010 Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri töreninde tarih dalında ödül alırken, Haliç köprüsü Süleymaniye’yi kapatıyor diye konuştum… Çünkü benim içimde bir yaradır bu.”
Alman Aachen Üniversitesi’nin raporunda dahi köprüde bazı ‘iyileştirmeler’ yapılması gereğine değiniliyor. Üniversitenin katı tutumuyla bilinen mimar Michael Kloos’un, bir köprüde ısrarı nedeniyle Dresden’i dünya mirası listesinden çıkardığı hatırlatıldı.
Kıran Da Vinci mi
İSTANBUL S.O.S. Girişimi bu konuda ilginç bir açıklama yaptı. Açıklamada, tarihi alanların dünya mirası niteliklerini kaybetmeyecek şekilde korunması konusunda baskı yapıp raporlar, kararlar yayınladıkça içeride (Türkiye) de bu kararları çarpıtma, eksik duyurma gibi kampanyalar başladığı belirtilerek, ‘Da Vinci olmaya özen gösteren’ mimar Hakan Kıran’ın “UNESCO’yu bir haftada ikna ettim” sözleri eleştiriliyor.
“İstanbul kenti, Kültür ve Dışişleri bakanlıklarımız yerel yöneticilerimiz varken İstanbul’u senelerden beri uğraştıran uluslar arası bir kuruluş olan UNESCO’nun defalarca rapor yazdığı, uzmanlarını seferber ettiği bir konuda açıklama yapmak, kamuoyunu bilgilendirmek proje müellifi bir mimarın sırtına mı yüklendi? Belediye Başkanımız, İstanbul’un tarihi ve kültürel mirasını tarihi yarımadamızın kaderini yakın dostu olduğu bilinen bir mimarın eline mi bıraktı? Mimar Hakan Kıran, İstanbul adına konuşma ve uluslararası önemli bir kuruluş olan UNESCO nezdinde İstanbul’u temsil etme yetkisini kimden aldı? Sayın Topbaş kentine ne zaman sahip çıkacak. İstanbul halkına gerçekleri açıklama lütfunda bulunacak?” diye soruluyor.
Alternatif köprü
İstanbul S.O.S. Girişimi toplantısında Prof. Dr. Zeynep Akınbay da vardı. Mimar ve mühendislerin konuşmalarından sonra bir gerçek üzerinde duruldu:
Büyükşehir bu projeyi neden halka sormuyor?
Ortak görüş olarak şu tepki gösterildi:
“Büyükşehir vapurların tip seçimini, otobüslerin erguvan renkli olup olmayacağını halka sorarken, bu köprüyü niye sormuyor? Biz köprünün yapımına karşı değiliz, ama projenin etkileri en az kayba indirilebilir.
Daha önce Yüksel İnşaat’ın yaptığı, düz, basit, sade bir köprü yine yapılmaz?”
İBB tarafından halen yapılması öngörülen eğik askılı köprünün (orta açıklık 180 m), kentin siluetini bozmaması için Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Mehmet Nuray Aydınoğlu tarafından alternatif bir köprü tasarımı sunuldu. “Eğik askılı köprüden vazgeçilerek yapılması önerilen alçak profilli düz köprü için tasarımını gazetecilere dağıtan İstanbul S.O.S Girişimi üyesi olan Aydınoğlu, “İş işten geçmeden 180 m’lik orta açıklığın ortasına ek bir ayak yapılarak proje kolayca gerçekleştirilebilir” diyor.
Evet, Avrupa’da yapıldığı gibi bu tür projeler niye halka sorulmuyor? AB Bakanı Egemen Bağış’ın, inisiyatiflerin Avrupa’daki gücü ve oylama sonucu geri dönen projeler konusunda bize bir çalıştay yaptırabilir.