Seçim 2011: Siyasi Partilerin Kent Politikaları Üzerine

2011 Genel Seçimleri sürecinde siyasi partilerin kent politikalarını değerlendiriyoruz.

2011 Genel Seçimleri yaklaşıyor. Ortamın kızıştığı şu günlerde partiler ard arda gelecek politikalarını, hedeflerini halka duyuruyor. Seçimi kimin kazanacağı belirsiz fakat biz, hangi parti kazanırsa kazansın kentlerin ve özellikle İstanbul’un geleceğini, partilerin kent üzerine geliştirdikleri politikalar üzerinden tartışacağız.

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)
AKP’nin kent politikaları, büyük ölçüde marka kentler yaratmak ve küresel ölçekte cazibe merkezleri oluşturmak üzerine şekilleniyor. Kent ve çevre üzerine politikalarını genel anlamda, marka şehirler, yaşanabilir çevre, çevreci ulaşım, temiz enerji kaynakları, kentsel dönüşüm başlıkları altında toplayan AKP, seçim beyannamesinde İstanbul için hedeflerini şu şekilde sıralıyor:

İstanbul’da üçüncü uluslararası hava alanı inşa edilecek.

Üçüncü Boğaz Köprüsü tamamlanacak.

Kıtaları deniz altından birleştiren biri raylı diğeri tekerlekli araçlar için olmak üzere iki tüp geçit hizmete sunulacak.

235 kilometrelik mevcut metro ağına yeni bir ağ eklenecek. Bu kapsamda;
– Kadıköy- Kartal- Kaynarca,
– İncirli- Yenikapı- Hacıosman,
– Üsküdar- Altunizade- Ümraniye,
– Kabataş- Mahmutbey,
– Bakırköy- Bahçelievler- Kirazlı,
– Otogar- İkitelli,
– Bakırköy- Beylikdüzü hatlarında raylı sistemler hayata geçirilecek.

Toplam yolculukların yüzde 80’inin toplu taşıma sistemleri ile gerçekleştirilecek şekilde entegrasyonu tamamlanacak.

Toplu ulaşım araçlarının da yarısı, yenilenebilir enerji kaynakları ile işletilecek hale getirilecek.

Evsel atıkların yüzde 80 oranında geri dönüşümü sağlanacak.

Kişi başına düşen yeşil alan miktarı 7 metrekareye çıkarılacak.

İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi tamamlanacak. Bu kapsamda binaların yüzde 60’a yakınının sağlamlaştırılması veya yeniden yapılmasını planlanıyoruz.

UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde olan tarihi yarımadadaki tüm tarihi eserlerin restorasyonu ve ihyası tamamlanacak.

Şehirdeki 110 bin yataklık potansiyel, 250 bine çıkarılacak. Böylece İstanbul yıllık 20 milyon turist ağırlayabilecek.

İstanbul’a 2 yeni kongre merkezi, yeni bir uluslararası fuar merkezi, uluslararası temalı bir eğlence parkı, yeni müzeler ve yeni marinalar inşa edilecek.

Galataport ve Haydarpaşa Port projeleri hayata geçirilecek.

2023 vizyonlarını Türkiye’de her şehrin bir Dünya Markası olması olarak açıklayan AKP seçim döneminde İstanbul ve daha sonra Ankara ve İzmir için açıkladığı projeler ile ses getirdi.

AKP, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ardı ardına açıkladığı “çılgın projeler” ile gündeme oturdu. İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere üç büyük ilde tasarlanan projelerden ilk açıklananlar İstanbul’a İkinci Boğaz ve İki Yeni Kent projeleri oldu.

“Kanal İstanbul” Projesi
Başbakan Erdoğan’ın 27 Nisan 2011 tarihinde büyük bir basın toplantısı ile duyurduğu “Çılgın Proje”, Karadeniz ve Marmara arasından geçecek bir kanal projesi olarak tariflendi. “Kanal İstanbul” adındaki bu proje ile İstanbul’un, içinden kanal geçen iki şehre dönüşeceğini söyleyen ve boğaz trafiğinin sona eremesini hedefleyen AKP, bu proje ile kent otoritelerinin büyük tepkisini çekti. Bu proje, toplumun birçok kesimi tarafından İstanbul’un tarihine, kültürüne, çevresine saldırı olarak görülmesine ve bir distopya olarak nitelendirilmesine karşın bölgede etüt çalışmaları başlamış durumda.

“İki Yeni Kent” Projesi
AKP’nin diğer ses getiren projesi ise İstanbul içinde İki Yeni Kent projesi. Kentler, her iki yakada, Karadeniz kıyısında maden ocaklarının faaliyetini durdurduğu 40 hektar alana kurulacak. Yaklaşık 1,5 milyon insanı barındırması hedeflenen şehirlere yerleşme gönüllülük esasına göre gerçekleştirilecek. Bunun yanında kentler yıllık 60 milyon kapasitesi ile dünyanın en büyük havalimanı kurulacak. Bu projenin, İstanbul’un, deprem açısından en güvenli bölgelerinde yer alacağını belirten Erdoğan, amaçlarının nüfus çekmek değil, güvenli yerleşim alanları olduğunu söylüyor. Bu proje de kent otoritelerinden büyük tepki toplarken hala yeni kurulan kentlerde öngörülen kapasitenin aşılmasının nasıl önüne geçileceği ve doğal, kültürel, tarihi değerlerin nasıl korunacağı tartışma konusu.

Büyük Birlik Partisi (BBP)
Kentler üzerine politikalarını yaşanabilir çevre ve kentleşme-konut olmak üzere iki başlık altında toplayan BBP, çevre politikalarını şu şekilde özetliyor: “Gelecek kuşakların ihtiyaçlarını gözeterek, doğal kaynakları koruma/kullanma koşullarının belirlenmesi ve bu kaynaklara herkesin adil ve sağlıklı ulaşımını sağlayacak, çevre yönetiminin kurulması sağlanacaktır.”

Kentleşme ve konut politikalarını ise temel olarak deprem tehdidi, güvenli yapılaşma üzerine kurgulayan BBP, yönetimdeki aksaklıklar ve yeterli yasal düzenlemenin olmamasını kentleşmenin temel sorunu olarak görüyor.

Barış ve Demokrasi Partisi (BDP)
BDP de kent politikalarını çevre ve kent olmak üzere iki ana başlıkta topluyor. Çevre üzerine geliştirdikleri kararlar büyük ölçüde nükleer enerji santralleri ve çevre kirlilikleri üzerine gelişirken kent politikaları toplumsal yapı üzerinde kendini gösteriyor. Kentte kadın-erkek eşitliğini vurgulayan BDP, toplumun tüm kesimleri için projeler üretilmesi ve sınıfsal ayrımcılığın önüne geçilmesini hedefliyor.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)
CHP, kentlerin gelişimi üzerine ürettikleri politikaları genel anlamda çevre, ulaşım, tarihi ve kültürel miras, kentleşme başlıkları altında topluyor.

Çevre üzerine geliştirdikleri politikalar yenilenebilir enerji, çevre kirliliği, iklim değişikliği ve doğal kaynakların korunması üzerine şekilleniyor. Nükleer enerjiye alternatif olaraka güneş ve rüzgar enerjilerini gösteren CHP, büyük ölçüde bu tür yenilenebilir enerji politikaları geliştiriyor. Bunun yanında atık yönetimi üzerine de ciddi politikalar geliştiren CHP, Çevresel Etki Değerlendirme’nin de altını çiziyor. ÇED raporlarının formalite olarak değil, projeler için önemli bir kaynak olması için hazırlanması gerektiğini vurgulayan CHP, ÇED’in yanı sıra Sosyal Etki Değerlendirme’nin yürütülmesini de politikaları arasına ekliyor.

Ulaşım politikalarında çevre dostu çözümler geliştirmeyi hedefleyen CHP, özellikle kent içi ulaşımda raylı sisteme ağırlık veriyor.

Kentleşme politikalarını, deprem tehdidine karşılık güvenli yapılaşma ve kentsel dönüşümde yeni modeller üretilmesi olarak belirten CHP, kooperatifçiliğin canlandırılması ile inşaat sektörünün önünü açmayı hedefliyor.
Anadolu’da cazibe merkezleri yaratarak ticaret ve turizmi geliştirmeyi hedefleyen CHP’nin İstanbul üzerine geliştirdikleri politikalar ise İstanbul’u, Londra ve Paris ile birlikte üçüncü küresel kent yapmak üzerine şekilleniyor. İstanbul üzerindeki nüfus baskısını azaltmayı hedefleyen CHP, kültür ve bilim alanında ilerleme kaydedilmesini öngörüyor.

Demokratik Sol Parti (DSP)
DSP, kent üzerine politikalarını çevre ve ulaşım olarak ikiye ayırıyor. Çevre politikalarını nükleer enerji santrallerinin durdurulması ve doğal alanların korunması şeklinde kurgulayan DSP, ulaşım politikalarında ise demiryolu taşımacılığına ağılık vererek demiryolu altyapılarının güçlendirilmesi ve hızlı tren uygulaması yaygınlaştırılmasını hedefliyor.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP)
MHP, kent politikalarını çevre ve kent başlığı altında topluyor. Rantlar ve imar üzerine eğilen MHP, kent rantlarının oluşturulmasının önüne geçilmesini hedefliyor. Kent kimliklerinin güçlendirilmesi amacıyla kentlerle özdeşleşen ürünlerle markalaşmayı öneren MHP, çevre denetiminde de yeni yasal düzenlemelerin getirilmesini hedefliyor.

Kent üzerine politika geliştiren siyasi partilerin seçim vaadlerini kısaca özetlemeye çalıştık. Her ne kadar kentler, aktarılan bütün bu “vaad”ler / “politika”lar dışında şekilleniyor olsa da partiler kentleri ve kentleşmeyi gündeminden düşürmüyor. Üretilen politikaların sonuçları bugüne kadar pek de iç açıcı bir tablo ortaya çıkaramadı. İktidara yürümenin en kolay yolu olan “vaad”lerin uygulanabilirliği ise tam bir muamma. Bugüne kadar yapılan tüm “çılgınlık”ları göz ardı etmek zor, bundan sonra yapılacaklar da kentleri ne kadar ileriye taşıyacak bilinmez fakat umarız ki bundan sonra “yaşanılabilir kent” kavramı bir ütopya olmaktan çıkar.

Etiketler

1 Yorum

Bir yanıt yazın