Konu Mimarlığa Gelince, Müzeler Geçmişi Terk Ediyor

SFMOMA, Whitney, Barnes Foundation ve MoMA'yı da kapsayan bazı kurumlar için, çeşitli ek yapılar planlanıyor. Çağdaş mimarlar için bir patlama, ama mimarlık tarihi için bir fiyasko...

Ekonomik iyileşmenin aksamasına rağmen, Amerika müzeleri planlama yapmaya, büyük paralar harcamaya ve yeni ek binalar açmaya devam ediyor. Bir mimarlık eleştirmeni -en azından Renzo Piano’nun işlerine yüksek tolerans gösteren biri- tüm zamanını sadece bu projelerle ilgili yazılar yazmaya pekala harcayabilir.Whitney Müzesi’nin 1966 yılında Marcel Breuer tarafından tasarlanmış olan binasının Metropolitan Sanat Müzesi’ne kiralanması ve Manhattan’ın batısına (tabii ki Piano tarafından tasarlanmış olan) yeni bir bina yapılması konusunda son zamanlarda yapılmış bir anlaşma var.

Modern Sanat Müzesi’nin (MoMA), Amerikan Halk Sanatı Müzesi’ni almak gibi ilginç bir kararı var. Burası, mimar Tod Williams ve mimar Billie Tsien tarafından tasarlanmış olan ve 53. Cadde’nin bir uzantısını MoMA ile paylaşan bir müze.

New York dışında, Barnes Foundation tarafından gerçekleştirilen, Merion varoşlarından Philadelphia’nın merkezine uzanan ihtiyatsız bir hareket söz konusu. Fort Worth’ta ise Kimbell Sanat Müzesi’nin, orijinal Louis Kahn eserini bir Piano eki ile ikileme kararı var. Ayrıca Diller, Scofidio + Renfro tarafından West Coast’ta yapılacak olan yenilikleri de atlamamak lazım; Eli Broad için bir müze ve Berkeley Sanat Müzesi ve Pacific Film Arşivi için yeni bir bina tasarlayacaklar.

Haftanın en büyük müze-mimarlık haberine gelecek olursak, Perşembe günü San Fransisko Modern Sanat Müzesi’nin yeni binasının ilk planları sunulacak. Aynı zamanda New York’taki “Sıfır Noktası”na 11 Eylül Anıt Müzesi işini de yapan yetenekli Norveç firması Snøhetta tarafından tasarlanan SFMOMA ek yapısı, yaklaşık 102 metre uzunluğu ve 60 metre yüksekliğiyle kruvaze gemi büyüklüğünde bir yapı olacak ve İsviçreli mimar Mario Botta’nın eseri olan, 1995’te açılan mevcut müze yapısının arkasında yer alacak.

Önerinin üzerinde çalışılmaya devam ediliyor (Snøhetta’dan Craig Dykers, Perşembe günü gerçekleşecek olan kokteyli “ön gösterimin ön gösterimi” olarak nitelendirdi). Tam bir şematik tasarım sonbahara kadar yapılmayacak, dolayısıyla galerilerin ve diğer iç mekanların nasıl çalışacağı üzerine henüz çok az detay gördük. Ama halkla ilişkiler kampanyası yolunda gidiyor. SFMOMA ve müdürü Neal Benezre yeni ek binayı sessiz ve içine kapanık bir mimari yapı olarak görüyor, Botta binasına ve etraftaki kentsel dokuya çok saygılı olduğunu düşünüyor. Yenilikçi mimari üretme konusunda hiçbir zaman kolay bir kent olmayan San Fransisko’da, basın ise yeni fikirlere oldukça açık görünüyor. Geçtiğimiz günlerde basında şöyle bir başlık yer aldı: “SFMOMA, yeni ek binası ile usulca genişliyor.”

Snøhetta’nın tasarımı pek çok şey söylüyor olsa da, “usulca genişleme” bunlardan biri değil. Ek bina yontulmuş dev bir yaratık ve kütlesini saklamak, gölgelemek ve maskelemek için elinden geleni yapıyor olsa da, sonuç nedense aynı anda hem samimiyetsiz, hem etkileyici, hem de gülünç. Herkesi aslında bir buz küpü olduğuna inandırmaya çalışan bir buzdağı gibi…

Bazılarının Snøhetta’nın tasarımını uyumlu bulmasının sebeplerinden biri, Botta’nın binasının arkasında tahsis edilmiş bir iz gibi görünüyor olması. Duruşu, en azından nazik görünüyor. Dirseklerinin ve dizlerinin üzerine çökmüş gibi… Belki de bu nedenle SFMOMA tarafından yayınlanan iki imajda da yapı üstten görülüyordu, pek çok müze ziyaretçisinin hiçbir zaman göremeyeceği bir bakış açısından… Çünkü tasarım o baş döndüren açıdan kısmen ağırbaşlı görünüyor.

Mimarların yaklaşık 5,5 metre genişliğinde bir yaya yolu açmayı önerdiği Howard Caddesi boyunca, yeni ek bina aniden geniş açıklık ve kibar bir duyarlılık gösterme sözü veriyor. Tasarım, üst katlarında bir çift oldukça büyük teras yaratmak için dilimlenmiş bir açıklığa ihtiyaç duyuyor. Dahası, üst kısmı Timothy Pflueger’in 1925 Pacific Telefon Kulesi’nin manzarasını korumak için hafifçe eğilmiş. Biçimsel dili de oldukça anlaşılır: Zaha Hadid, Frank Gehry veya Daniel Liebeskind tasarımları müzeler gibi dalgalı, kıvrımlı veya keskin açılar cümbüşü içinde değil. Ama bu, yapının çok iri veya heybetli olmadığı anlamına gelmiyor. Tasarım, kütlesini olabildiğince genişletiyor: Howard Caddesi girişi üzerinde ek bina hiç geri çekilmeden yükseliyor ve dimdik, uçurum gibi bir cephe yaratıyor.

2009’da ölmeden önce, San Francisko Presidio’da Richard Gluckman tasarımı ve bir gurur kaynağı olan kendi müzesini planlayan Donald Fisher’in büyük bir koleksiyonunu elinde tutan SFMOMA, kesinlikle daha büyük bir alan kullanabilirdi. Ayrıca, Snøhetta’nın tasarımı, Minneapolis’teki Breuer’in Whitney ve Edward Larrabee Barnes’in Walker Sanat Merkezleri gibi daha kuvvetli ve zekice bir varlık gösterebilirdi.

SFMOMA’nın planları Amerikan müze dünyasındaki geniş trendlerin, sabırsız ve hırslı bir şekilde büyüyen bir alanın sembolü. Her müze, sahip olamadığı bir tür bina, bir çeşit iç mekan istiyor. Önemli mimari eserlerden vazgeçen veya onları yüzüstü bırakan müzelerin sayısı daha önce hiç olmadığı kadar artıyor.

Whitney, New York’taki savaş sonrası mimarinin tartışmasız en önemli dört veya beş yapısından biri olan bir binadan vazgeçiyor. Berkeley Sanat Müzesi hakettiği değeri görememiş olan, 1971’den kalma Mario Ciampi evini terk ediyor. Para konusunda çaresiz olan Halk Sanatı Müzesi Williams ve Tsien’ini satıyor. O binayı alan MoMA ise, işe kendi planları ile girişerek ve Jean Nouvel tarafından tasarlanan karma kullanımlı bir gökdelen önererek, yapının adeta rüzgarda oradan oraya savrulmasına izin veriyor.

Demode olma döngüsü artık her zamankinden daha hızlı işliyor. Bina, 45. SFMOMA’nın 16 yıllık demode, çaptan düşmüş evi haline gelirken, Whitney gemiyi gizlice terkediyor. MoMA, görünüşe göre Japon mimar Yoshio Taniguchi’ye 2004’te yaptığı 425 milyon Dolar’lık ek için yürekten teşekkür etti: Onu hemen havalimanına giden bir taksiye bindirip Nouvel’in Paris’teki ofisinin telefon numarasını çevirdi.

Tuhaf bir kültürel zamanda yaşıyoruz: Yetenekli mimarlarla çalışmak ve onlara cömert bütçelerden büyük komisyonlar vermek için bu kadar hevesli müzelere hiç sahip olmamıştık. Ayrıca müzeler hiçbir zaman mimarlığın kentsel veya tarihi değeri konusunda bu kadar ilgisiz olmamıştı.

Etiketler

Bir yanıt yazın