Malumunuz, yakında bir cami yarışması teslimi olacak.
Söz konusu yarışmaya katılmamanın verdiği rahatlıkla, en azından benden daha genç arkadaşlara bazı tavsiyeler vermek istedim. “Sen kimsin ki bize tavsiye veriyorsun” diyebilirsiniz. Yine de cesaret edip, bu kadar ciddi tasarımcının okuduğu bu mecrada samimi şekilde görüşlerimi yazdığım için az da olsa okunmayı hak ettim. Önemsemek size kalmış.
Yarışmaya katılın ya da katılmayın bir ibadet mekânı tasarlıyorsunuz da aşağıdakilere dikkat ediniz.
Çamlıca Camii’nin ışıkları takılmış, testi yapılıyormuş. Böyle yanarlı dönerli. Belli ki bu camiyi yapanların teknoloji gösterme takıntıları var. Gazeteler de periyodik olarak haber yapılıyor. Örneğin 3-4 ay önce de kubbedeki kalemişleri ve yazılarda “nanoteknoloji” kullanıldığı konusunda övünülüyordu. Araştırınca nanoteknoloji değil lazer ile işlenen paslanmaz çelikte, nanosaniye aralıkla ışın gönderildiğinde yüzeyde renkli izler çıktığını buluyoruz. Tüm olay bu. Lazer atımı aralığı değişince altın varak rengi, başka bir frekanstaysa pembe iz çıkıyor. Nanoteknoloji kullandık diye tüm gazetelere haber yapılmasının sebebi… Kalem işinin ve tabii hattın ustalar tarafından yapılması gerekmez mi? Lazerin ortaya çıkardığı renklerle övünülüyor.
Minbere asansörle çıkılmasına ise hiç değinmiyorum.
Haberlerin ardı arkası gelmiyor
Efendim, Çamlıca Camii’nin az katılımlı bir yarışmayla projesinin elde edilmesi, katılımcıların bazılarının aynı işleri tekrarlamış örnekler olması (katılım çok görünsün diye uygulanan bir taktik diye tahmin ediyoruz) ve seçilen ikinci gelen projenin (birinci seçememişlerdi) yarışma öncesi mimar diye görevlendirilen ama sonra bu görevinden alınan Maraş’taki caminin mimarının önceden iddia ettiği gibi 7 tane minaresinin olacağı, (tahmin ediliyor ki yine aynı mimara ikincilik verilmiş, ödülü iki hanımefendi kazanmış şekilde duyuruldu) proje bitince o zamanın bakanının bir toplantıda “fazlalıkları kırptığı”, Türkiye’nin en büyüğü ve en pahalı camisi olduğu her fırsatta dile getirilen, gerekli gereksiz bahanelerle haber yapılarak, bir kesimin takdirini toplamak, başka kesimin tepkisini çekmek için bilinçli hamleler sayılabilir.
Sonuç: Las Vegas nedir, Nevada Çölünün ortasında yapay bir kumar merkezi. Hah orada ilgi çeksin diye gece ve hatta gündüz binalarda böyle ışık oyunlarına ihtiyaç duyulur. Hatırlatmak zorundayım: Burası İstanbul. Kimin dikkatini çekmek için bu Las Vegas oyunlarına başvuruyorsunuz? Süleymaniye’nin ve hatta ufacık Rüstempaşa Camii’nin ve hatta daha minik ama paha biçilmez bir biblo gibi Şemsipaşa Camii’nin böyle yanar döner ışığa ihtiyacı mı vardı şimdiye kadar? Zaten söz konusu camiler büyük olmanın anlamsızlığını görün diye varlar sanki. Şemsipaşa’nın önüne dolgu yapmak için kazık çakarken duvarları çatlatmasa duracağınız da yoktu. Burası İstanbul, betonarme kopya, devasa bir cami olan Çamlıca Camii’ni bu şekilde daha da değersizleştirmenin manası yok. Işıklandıracaksanız, ışıklandırın da öyle yanar döner gösteriler yapmayın bari. Burası Las Vegas değil, İstanbul.
Lütfen siz de bu yarışma için ya da değil, cami tasarlıyorsanız tasarımınızda gereksiz gösteriş unsuru bulunmasın.
Tarihlere ve plaka numaralarına göre sayılar uydurmayın. Yok efendim kubbe çapı 34 metreymiş böylece İstanbul’u simgeliyormuş, caminin minareleri 107 metre 10 santim uzunluğunda yapılmış, çünkü 1071 Malazgirt zaferini temsil ediyormuş, bu topraklarda 72 millet olduğundan (!) kubbe yüksekliği 72 metre imiş. (Bu yakıştırmaları Çamlıca Camii haber konusu olacaksa demeçler veren dernek başkanı Külünk yapıyor)
Başka bir travmaya geçelim. Cami inşa edeceksiniz metreyi metre ile oranlamak ile arşını arşınla oranlamak arasında fark yoktur. O yüzden biz arşın kullandık diye övünmeyin. (Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii’nin mimarından yapılan bir açıklamaya göre “Bu nisbet ve ahengi sağlamak için, bütün ölçülendirmelerde “metrik sistem” değil, en küçük birimi “örümcek teli” olan “arşın” kullanılmıştır. Meselâ onikigenin oturduğu dairenin çapı ve kubbe yüksekliği 45, minare yüksekliği 66 arşındır. 45 eski alfabemizdeki “Adem” kelimesinin, 66 ise “Allah” lafzının ebced değeridir.”)
Unutmadan ebced hesabıyla tasarım yapmayın keza “Pakize” isminin ebced değeri 45 iken “Nihat”ın 60’tır. Bunlar rastgele seçilmiş kelimeler, hoş olmayan kelimeye karşılık gelirse ne olacak? Deyin ki, çevre faktörleri, siluet ya da başka bir sebeple bu yükseklik ve genişliği uygun bulduk, oranları Osmanlı Mimarisine uygun aldık deyiniz kim ne diyebilir? Arşınla, ebcedle desteklemek için bir eksikliğe mi sahipsiniz? Böyle biraz da tesadüfi tamamlamalar avamın hoşa gidiyor olabilir ama jüri bunlara önem vermeyebilir.
Melvin Kranzberg’in oldukça düşündürücü bu sözünü iyice bir irdeleyelim. Teknoloji her zaman iyi değildir, örneğin ateşi bulan avcı-toplayıcı insanlar, Afrika savanlarında çalılar içindeki hayvanları yakalayıp, pişirip yemek yerine, çalıları çepeçevre toptan ateşe verip sonra o yangında telef olan hayvanları kolayca bulup yemeyi icat etmişler. Ne büyük bir ekolojik yıkım olduğunu tahmin edebiliyor musunuz? Çoğu canlının soyunu kurutmuşlar. Başka bir örnek, atom bombasının nükleer gücün keşfinin masum bir çıkarımı olmadığı ortada.
Aynı şekilde teknoloji kötü değildir ki, insanlığı bu seviyeye getirmiştir. Peki teknoloji ne iyi ne de kötü sayılmıyorsa, nötr müdür? Değildir. Teknoloji iyi veya kötü sonuçları olan hayatı değiştiren bir olgudur. Bir mimari tasarımda teknolojik zorlamalar çoğunlukla tasarıma değer katmaz.
Nanoteknolojik cami yaptık, namaz sırasında secde edenler sayesinde elektrik üreteceğiz (öyle bir öneri vardı) efendim seccadelere namaz surelerini hatırlatıcı ufak lcd ekranlar koyacağız, yukarıda bahsettiğimiz Las Vegas’tan fırlama aydınlatma yöntemleri kullanarak eserimizi gece de gözler önünde ilgi çekici hale getireceğiz, minareden wifi ve bluetooth yayını yapacağız türü ve bunlar gibi zorlamalara girmeyiniz. Teknolojik çözümlerden önce mümkünse (en basitinden) namaz sonrası cemaatin ayakkabısını alırken birbirini ezmemesini sağlamak lazım. Kadınlara rahatlıkla ibadet edebilme olanağı sağlamayı çözün mesela.
Yakın zamandaki cami yarışmalarında bir adet oluştu. Allah kelimesini arapça yazımı her tarafta, kubbede, minarede, içeride dışarıda her yerde kullanılıyor. Bir tipografik grafik öge olmaktan öte, minareyi Elif şeklinde yapıp gövdeyi de diğer formda yapan mı dersiniz, her yeri hatla dolduran mı dersiniz. Camide hat ve kalemişlerinin bir formu ve kullanımının şekli şemaili vardır. Madalyon şeklinde kullanabilirsiniz tabii ama Bursa’daki Ulu Cami’de var diye her yere konduruluyor. Onun da estetik bir değeri vardır, dikkatle kullanılması gerekir.
Öncelikle hijyen. İslam temizliğe önem verir. Abdest alma yerleri ve tuvaletleri oldukça düzgün çözünüz. Şartnameyi titizlikle inceleyiniz.
Tek mekânlı caminin genel olarak jürilerin seçici unsuru diğer bölümlerinin doğru çözülüp çözülmediğidir. Sade çözümlere başvurunuz.
Caminin dış kabuğu kadar içindeki minber, mihrap, kürsü ve mahfile dikkat ediniz. Çok fazla süse girmeyiniz. Akustik, aydınlatma ile ilgili meseleleri render vererek değil gerçek çözümlerle sununuz.
Ayakkabı çıkartma raflarını ve daha önemlisi cemaatin bir anda camiden boşalırken ayakkabısını alıp diğerlerini ezmeden ezilmeden çıkmasını sağlayınız.
Camiyi sadece erkeklerin ve bedeni sağlam olanların kullanması üzerine kurgulamayınız. Abdest almak, kolaylıkla eğilip kalkamayanlar için ve kadınlar için de bir gereklilik. Tabii kurallar ne öngörüyorsa ona göre yapmalısınız. Kadınların camiye girişi çıkışı ve camiden en az diğerleri kadar iyi faydalanmasını sağlayınız.
Bunlar genel tavsiyelerdir. Amacım haddimi aşmak değildir, jürinin bu yazdıklarımdan etkileneceğini de sanmam. Umarım ödüller ve yarışma genel olarak cami mimarimize katkı sağlayan, yerinde çözümler çıkartır. Daha da ilerisi umarım çıkan sonuçlardan yeni cami yapacak olanlar faydalanırlar.
4 yorum
Sayın Bahattin Bozdoğan
“Sakat” kelimesi bilerek kullanılmıştır. Onlara “engelli” demek sağlam olanların koyduğu engeldir. Hele hele “özürlü” demek neden onların özür diledikleri sorusunu akla getirir. “Sakat” “topal” “kör” veya “felçli” kelimeleri hakaret değildir. Bunu sırf ben demiyorum.
Buyrun bu yazıyı okuyun:
https://goo.gl/gC9tZX
Söz konusu yazı genellemeler içerir.
Gereksiz gösteriş yapmayın, tasarım yapın der. Bu yarışma olmasaydı da bu yazı yazılmalıydı.
Kalkıp da yarışmada şu arazi için şuradan girin, yönelimi şöyle edin ya da camiyi 2 minareli tasrlayın filan denmiş olsa haklısınız. Yıllarıdır yarışmaya giren ve jüri üyesi olmuş birinin buna dikkat ettiğine emin olabilirsiniz.
Yazı hiciv ve ironi içerir. Ayrıca temizlik, kadınların ve sakatların ibadet hakkını konu eder. Biraz rahat olunuz lütfen.
Arkitera hiçbir şey yayınlamasa da toptan kurtulsak.
“Çok yerinde bir yazı olmuş, açıkçası altında olumlu yorumlar bulmayı umuyordum.”
Muhammed Malik Doğan, gerçekten de eskiden bu tür yazılardan keyif alıyorduk ve yorumlarda eğlenceli katkılar buluyorduk. Ne oldu da bu kadar strese sürüklenip saldırganlaştık bilemiyorum. Yarışmaya hazırlananlar bu yazıyı okuyunca kafaları karışacakmış… Kafalarda sorun varsa yazar ne yapsın