Anti-Mimarlık Manifestosu

Mimarlık pratiğinin ülkemizdeki gelişimi ve güçlenmesinin önünde “anti” olarak tanımlanabilecek engel yine kendi oda yönetimlerine dönüşmüştür. Anti mimarlık girişimi özetle bunu sorunsal olarak kabul eder ve çözüm arayışlarını sorgular.

*** Amaçlanan; sadece mevcut Mimarlar Odası İzmir Şubesi yönetimini doğrudan hedef almak veya oy kullanacak kişilerin kararlarını manipüle edecek sığ bir girişim değildir. Mimarlar Odası mevcut yönetimleri, yeni adaylar ve geçmiş yönetimlerin sorgulanarak vicdan hesaplaşmasıyla düzlüğe çıkarılabilecek bir sürecin kıvılcımlarının başlatılması amaçlanmaktadır. Çünkü mimarlığın ülkemizdeki gelişimi ve güçlenmesinin önünde “anti” olarak tanımlanabilecek engel yine kendi oda yönetimlerine dönüşmüştür.

*** Üreten, yönlendiren, güçlenen, çözümler sunan bir Oda yerine kendi ilkeleriyle çelişen, iktidarlarla görevi olmadığı halde kavgalara girişen ve bu kavgaların tamamını kaybeden, eksiklikleri ve yanlışlarını bu kavganın arkasına gizleyen yönetimler bulunmaktadır.

*** Ülkemizin önemli sivil toplum örgütlerinden olan mimarlık camiası bu kısır döngüden kurtulmalı, üyesiyle barışık, fayda üreten, iç piyasasını ateşleyen ve dengeleyen rekabetin var olduğu ve yöneticilerin en fazla iki dönem sonra koltuklarından ayrıldığı veya gönderildiği demokratik olgunluğa ve disipline erişmelidir.

*** Bütün bunları sağlayabilmek için öncelikle bazı soruları sormalı ve de en önemlisi oy kullanmalıyız. Mimarlar Odası seçimlerine katılım yaklaşık %10 seviyelerinde ve adaylar neredeyse bu durumdan memnundur. Adaylar hep aynı gruplardan türemekte, biri diğerini suçlarken 2-3 dönem önce aynı yönetimleri paylaştıkları görülmektedir. Genç, sivri ve/veya farklı yaklaşımlar bir şekilde yönetimlerde pasifize veya ihraç edilmektedir. Bu durum yönetenlerin meşruiyeti açısından da yönetilenlerin ilgisi bakımından da bir utançtır.

*** Mimarlar Odası ana yönetmeliğine göre Oda’nın amaçları:

Madde 6 — Oda’nın başlıca amaçları;

a) Mesleki alanda ülke ve kamu çıkarları ile uluslararası gelişmeler çerçevesinde çalışmalar yapmak, mesleğin ve üyelerin değişen toplumsal ve ekonomik yapı içindeki değişen konumlarını izlemek, tespit etme, değerlendirmek, mesleğin ve üyelerin görev, yetki ve sorumluluklarını düzenlemek, ulusal ve uluslararası ölçekte mesleğin gelişmesini izlemek ve sağlamak,
b) Meslek onurunu ve üye haklarını korumak,
c) Ülke içinde ve dışında tüm resmi ve özel kuruluşlarla iş birliği yaparak, mesleğin uygulama ve kuram alanında gelişmesini sağlamak üzere her türlü etkinliklerde bulunmak; bilimsel ve teknik evrakı inceleyerek gereken mesleki denetimleri yapmak,
d) Mimarlık uygulamasıyla ilgili standart ve normları, yönetmelik ve teknik şartnameleri araştırmak ve incelemek, gerekli düzenlemeleri yapmak,
e) Eğitim kurumlarıyla iş birliği yaparak mesleki eğitimin gelişmesine katkıda bulunmak,
f) Üyeler arasındaki dayanışmayı sağlamak ve haksız rekabeti önlemek,
g) Mimarlık kültürünün korunmasını ve geliştirilmesini sağlamak, bu doğrultudaki başarılı çalışmaları özendirmektir.

……………

*** Yakın dönem Mimarlar Odası yönetimleri yukarıda sayılı kanun, yönetmelik ve vicdani yükümlülüklerini öncelik sıralamasının geri taraflarına itmiş, iktidarlarla mücadeleyi üyelerinin sorunları ve ihtiyaçlarından öne geçirmiş, bir türlü değiştirilemeyen ve kendi aralarındaki çekişmeleri bitmeyen belli odakların yönetimine mahkum olmuştur. Bu yönetimlere “Kral Çıplak” demenin vakti gelmiş, içsel devrimlerini gerçekleştirmekten, dönüşümlerini yaşatmaktan başka çözüm yolu kalmamıştır.

*** Mimarlar Odası’nda hakim yönetim anlayışları sadece bugünkü veya geçmiş birkaç dönemle değerlendirilemez. Problem olarak görülmesi gereken, sistematik kötüye gidiştir. 12 Eylül Darbesi sonrasında ülkemizde üreten-sorgulayan kadrolar tüm sivil toplum örgütlerinde olduğu gibi Mimarlar Odası’ndan da saf dışı edilmiş, bu alanlar giderek bulunduğu her alanda statükocu ve bir türlü devrilemeyen kadrolar tarafından doldurulmuştur. 12 Eylül darbesinde ülkemizde kapanmayan tek sivil toplum kuruluşu olan Mimarlar Odası İzmir Şubesi’nin bugünkü çizgisi ile geçmişteki arasında uçurumlar bulunmaktadır. Sorun çözen yaklaşım sorunun kendisi olmaya doğru evrilmiştir.

*** Eleştirilen, Mimarlar Odası’nın hukuksuzluklara karşı tutumu veya imar yağmacılığı ile olan mücadelesi değildir. Bilakis bu görüntüyle kendi eksikliklerini bastırması, yerini sorgulanamaz hale getirmesi davranışıdır.

*** Oda yönetimleri çözümler üretmektense davalar açmayı tercih etmekte, kendilerine yöneltilen eleştirileri Merkezi Yönetime mal etmektedirler. Mevcut yönetimler toplam üye sayısına göre komik denebilecek oranlarla seçilmekte ve artık yönetim rekabeti neredeyse yok olmaktadır. Yönetmenin de yönetilmenin de önemi giderek azalmaktadır. Yapay zeka, Endüstri 4.0’ın tartışıldığı, inovasyon üretimlerinin açık patentlerle yapıldığı, bazı mesleklerin ve sektörlerin yakın zamanda yok olacağı 21. Yüzyılda, önceki yüzyılın alışkanlıkları, yöntemleri ve akılları Mimarlar Odası ve TMMOB’un başında ilelebet kalacakmış gibi davranmaktadır.

*** İzmir Mimarlar Odası yönetim kurulu, seçimle gelmiş bir üyesini devam zorunluluğu gibi ucuz bir gerekçeyle “ihraç” edebilmektedir. Etik bu davranışın neresindedir.

*** Hükümetle kavgalı, sağ siyasi partilerle kavgalı, büyükşehir belediyesiyle kavgalı, ticaret odası ile kavgalıdır. Her zaman haklı mıdır? Üyelerinin çıkarları kavgasından daha mı önemsizdir? Kavgalarının içeriği ve nedeni nedir? Neden açıklanmamaktadır? Neden belediyelerde itibarsızlaşan üyelerinin sorunlarıyla ilgilenmektense çekişmeyi tercih etmektedir? Sahip olduğu umursamaz özgürlüğü seçimlere olan ilgisizlikten ve kutuplaşmalardan aldığı çok açıktır.

*** Yönetimler genç üyelerinin hissiyatını paylaşmamakta, aynı şekilde yeni üyeler de Mimarlar Odası ile güçlü bağlar kuramamaktadırlar. Ne yazık ki mevcut yöneticiler bu durumu pek de umursamamaktadırlar.

*** Oda’mız yönetiminde hala dönem sınırlaması yoktur! Kişiler özelinde yürüyen çekişmeler her türlü sorun ve ihtiyacın ötesinde bir önemle ele alınmakta; koltuklar, ilkelerden daha ciddi korunmaktadır. Rekabet, icraatlar üzerinden değil ilişkiler üzerinden sürdürülmektedir. Toplumu yönlendirme ve şekillendirme iddiasında bulunan biz “mimarlar” ahbap-çavuş ilişkileriyle yöneticilerimizi seçmekteyiz.

*** Aynı sorun Mimarlar Odası’nda olduğu gibi Şehir Plancıları ve diğer Mühendis Oda’larında da mevcuttur. Toplumumuzun birçok konuda uçurumlara sürüklendiği karanlık dönemde elimize bir mum almak görevi bizlerindir. Sorunları çözmeye kendimizden başlayabiliriz.

……………

Peki o zaman ne yapılmalıdır?

*** Öncelikle her mimar vicdanını yanında götürüp oy kullanmalıdır.

*** Adaylardan aşağıda yazılı sorunlar konusunda çözüm önerileri talep edilmelidir. “Demokrasi, eşitlik, şeffaflık” kelimeleri arkasına saklanmanın önü kesilmelidir. Çözümler aranmalıdır.

Mesela;

*** Mimarlar Odası proje onay zorunluluğu olmadığı halde üyelerini buna teşvik veya ilk dönemlerindeki gibi tehdit etmemelidir. Çünkü hukuk ilk önce kendisine gereklidir.

*** Mimarlar Odası yönetimleri, üyelerinin büyük kısmına dokunamamaktadır. Örneğin her zeminde “yarışma” vurgusu yapmakta fakat kendi binasını “yarışma”sız elde etmektedir. Yöneticileri eşitlik ilkesinin kendi kurumunu da bağladığı konusunda üzerinde baskı hissetmelidir.

*** Mimarlar Odası’nın görevi Maliye Bakanlığı’yla protokoller yapıp kesilmeyen miktarda faturayı zorunlu kılarak üyesinin vergi yükünü artırmak veya ödenmeyen maaşlar belirlemek değildir. Bunlarla ilgili gerçek ve uygulanabilir veriler oluşturmak, piyasada doğru uygulanmasını sağlamaktır. Maliye Bakanlığı’nı karşısına almalı ve vergi yükleri hakkında mücadele etmelidir.

*** Serbest çalışan mimarlardan kendi odasından proje onaylatabilmek için haftalarca sıra bekledikleri günleri veya kendi imkanlarıyla ödedikleri fahiş onay ücretlerini unutmasını beklememelidir. Üyelerin güveni ve saygısını yeniden kazanmalıdır. Mimarlar Odası’nı yeniden güçlendirmenin isteği oluşturulmalıdır.

*** Kötü mimari eserlerin önüne geçmenin bir yolunu bulmalıdır. Belediyeleri işleri manipüle etmek için kullandıkları estetik komisyonları konusunda uyarmalı, daha aktif mücadele etmelidir.

*** Ücretli çalışan mühendis-mimarların asgari ücretleri masa başındaki ütopik tespitlerle değil gerçek piyasa verileri ve mimar onuruna yakışır bir kademelenme ile hesaplanmalı, uygulanıp uygulanmadığı mutlaka denetlenmelidir.

*** Ücretli çalışan mimarların özlük hakları daha iyi korunmalıdır. Üyeleri arasında adaleti tesis edebilmelidir. Maaşlarını alamayan, oyalanan, kandırılan, sömürülen genç meslektaşlarının dertleriyle ilgilenmeli, sistematik ve kalıcı çözümler üretmelidir.

*** Daima yüksek veya alçak değerler hesaplayan en az bedel tarifelerine yıllık yapılan otomatik zamlarla değil, gerçekten yapılan işe karşılık ahlaki ve maddi adaleti sağlayacak miktarlar belirlemelidir. Piyasa en az bedeller üzerinden yapılan %40-50 ve daha fazla iskontolarla meslek onuruna yakışmayan ücretlerle hareket ederken Mimarlar Odası bu sorunlara müdahale etmeli çözüm üretmelidir. Yıllar önce yapılan ve işlevsizliğine rağmen sonuç kararları uygulanmayan işlevsiz çalıştaylar maalesef çözüm değildir ve hiçbir işe yaramamaktadır.

*** İzmir belediyeleri ile alınamayan ruhsatlar nedeniyle aktif mücadele etmelidir. Gerekirse önlerinde oturma eylemleri yapmalı kavgaya girişmelidir. İlişkilerini korumak için üyesinin sorunlarını göz ardı etmemelidir.

*** Kamuda çalışan mimarların siyasi baskı ve mobbing problemlerine eğilmelidir. Kamu sendikaları gibi tahsilat kurumu görüntüsünden kurtulmalıdır. İşe yaramalıdır.

*** Geçmişte arkitera.com’da yayınlanan ve odayı eleştiren mektuba verilen tepki malumdur. Söylenenlere kulak verileceğine görmezden gelinmiş-dışlanmıştır. Bu gibi çıkışlara empati ile yaklaşılmalı anlatımlardaki haklılık düzeylerine odaklanılmalıdır.

*** Yönetimde kalma süresi veya görev yapma dönem sayısı mutlaka adaylar tarafından deklare edilmelidir.

*** Önce İzmir’deki mimari eserlerin sonra ülkemizdekilerin güncel ve sanal envanteri yapılmalıdır. Genç mimarlara yol gösterecek verilerin oluşturulması sağlanmalıdır.

Etiketler

1 Yorum

  • selim-dilsiz says:

    Bu çok sorulan bir soru ve iyi bir yanıta ihtiyacı var.
    İtiraz edilen Oda’nın iktidarla işi olmaması değildir. İktidarlarla tabiidir ki işi vardır. Hatta muhalif olması doğasında da yasasında da vardır. Öyle de olmalıdır. İmar yağmacılığına asla izin vermemelidir. Ama 7 kişilik yönetim kurulunda oluşturulacak basit bir komisyon bu işi yapabilir.
    İtiraza konu olan asli görevlerin ihmal edilerek kavganın arkasına saklanmasıdır. Örneğin iktidarlar kalıcı olmasın, değişsin çünkü kalıcı olan yozlaşmaya mahkumdur denmekte fakat bir şubemizde yöneticiler 30 yıl görev almaktadır. Merkezde de durum farklı değildir. Kimse de bunu değiştirememektedir.
    Yöneticilerimiz hükümete sayıştay raporu yok diyerek itiraz etmekte, ama kendi mali raporlarını seçimlerinden bir gün önce yayınlamaktadır.
    Örnekler çoğaltılabilir fakat karşısında durduğu her şeye kendisi dönüşmüştür çünkü koltuklarda kalıcı olabilmenin yolu buradan geçer.

Bir yanıt yazın