Asya ile Avrupa kıtaları arasında önemli geçiş güzergâhı üzerinde bulunan Kocaeli bir kıyı kenti olup, günümüzde modern kimliğinin altında zengin bir tarihsel geçmişi barındıran şehirlerden biridir. Geçmişte Nikomedia adıyla Bithynia Krallığı’na ve daha sonra Roma İmparatorluğu’na başkentlik yapmış, görkemli bir kent olarak ün kazanmıştır (Kaya, 2009: 13).
Dünyanın önemli yollarının kavşak noktası durumunda olan Kocaeli ve civarında tarih öncesi çağlardan, yaklaşık olarak M.Ö. 3000’den itibaren insanların yaşamakta olduğu yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkmıştır. M.Ö. 12. yüzyıla kadar Frigler, sonrasında Bithynia Krallığı’nın merkezi konumuna gelen şehir, M.Ö. 74 yılında Roma İmparatorluğu idaresine geçmiştir. M.S. 781-782 yıllarındaki kuşatma sonrasında kent ilk defa Arapların eline geçmiş, 1075-1097 yılları arasında İzmit ve çevresi Selçuklu hâkimiyetinde kalmış, sonrasında Bizans İmparatorluğu idaresine girmiştir. Osmanlı Beyliği döneminde, İzmit ve çevresi Adapazarı-Hendek yörelerinin valisi Akçakoca tarafından fethedilmiştir. Başlangıçta İznik’in yan komşusu anlamına gelen İznikmid olan şehrin adı 19. yüzyılın ortalarından itibaren önce İzmid, sonra zamanla İzmit şeklini almıştır. 1888 yılına kadar İstanbul’a bağlı kalan şehir, Cumhuriyet’in ilanından sonra Kocaeli vilayeti olmuştur (Anonim, 2009: 1; Kaya, 2009: 17-19).
Antik dönemde İzmit; Tarih Öncesi Dönem (Prehistoria), Arkaik ve Klasik Dönemler, Helenistik Dönem, Roma Dönemi ve Bizans Dönemi olmak üzere beş bölüme ayrılmaktadır (Erdoğan vd., 2011:20). Her dönemin katmanlar halinde kültürel birikim kazandırdığı kent önemli oranda arkeolojik izler barındırmaktadır.
Kocaeli’nin fiziki görünümü hakkında fikir veren en erken tarihli görsel belge 1535 tarihli Matrakçi Nasuh’un minyatürüdür (Şekil 1). Matrakçı’nın sadece iç kale ve çevresini dikkate alması, Şennur Kaya’nın da belirttiği gibi bu yıllarda kentin güneydeki düz alana doğru henüz yayılmadığını düşündürtmektedir (Kaya, 2009: 29). 1530 yılında Tersane’nin aktifleşmesi, arkasından Bağdat Yolu’nun açılması ile kent 16. yüzyılın ilk yarısında güneye doğru yayılmıştır (Kaya, 2009: 29). Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde imar faaliyetleri devam eden kent günümüzde nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu illerin başında gelmektedir.
Şekil 1. Matrakçı Nasuh’un İzmit Minyatürü (Kaya, 2009: 29)
Karakteristik kentlerin oluşumunda fiziki coğrafya ve tarihi birikim önemli yönlendiricilerdendir. Benzer ve tanımsız kentlerin oluşumunun engellenmesi amacıyla konunun uzmanları ve kent yöneticilerinin, kentlerin yeni gelişim ve dönüşüm alanlarında topografik verileri ve/veya yerleşimin kimliğini oluşturan öğeleri dikkate almaları gerekmektedir. Bu bağlamda, Kocaeli ilindeki yeni düzenleme ve dönüşümler kapsamında kentin topografik özellikleri ve kent kimliğini oluşturan öğelerin tanımlanması önem kazanmaktadır. Eski Roma’da bir liman kenti olduğu düşünülen Kocaeli’ni; günümüzde, sanayi kenti olarak gelişmiş, deprem riski altında bir kıyı kenti olarak tanımlamak mümkündür. Bu çalışmada kentin kimliğini oluşturan kültürel mirasın koruma sorunları çeşitli kırılma noktaları ile aktarılmaya çalışılacaktır.
Tanzimat döneminin en büyük dil bilginlerinden Şemseddin Sami Frasheri, 19. yüzyıl sonundaki şekliyle İzmit şehrini şu şekilde anlatmaktadır:
Bir tepenin batı eteğinde bulunup, denize kadar uzanmakta, manzarası güzel olup, evleri ahşap ve bahçeler içindedir. Tepenin üzerinde bir eski kale harabeleri mevcuttur. 23 mahalleye ayrılmış olup, 19’u İslam, 3’ü Hristiyan, biri Yahudi mahallesidir. Şehrin ortasında Yenicuma (Pertev Paşa) ve dışında Eskicuma isimleriyle iki büyük Cami-i Şerifle birkaç cami ve mescidi, bir Rum ve Ermeni Kilisesi, şehrin dışında “Pandlamyon” ismiyle büyük bir Rum manastırı, yeni yapılmış bir güzel kışlası, bir lise, bir ortaokul ve birkaç ilkokul vardır. (Erdoğan vd., 2011:29).
19. yüzyıl sonuna doğru Tanzimat reformları kapsamında kent yönetiminin ve kurumsal yapının değişim süreci içinde, Anadolu kentlerinin fiziki yapısına, yönetici merkezin nüvesi olan Hükümet Konağı, hastane, okul, karakol gibi farklı işlevleri olan yeni kamu yapı tipleri girmiştir (Dostoğlu ve Oral, 1999: 223). 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında Kocaeli’de Hükümet Konağı, redif dairesi, sağlık yapıları gibi kamu yapılarının varlığı bilinmektedir (Kaya, 2009: 74-185). Kentin ilk mekansal dönüşümü de Tanzimat reformları kapsamında yürütülen uygulamalarla olmuştur. Ağustos 1873’te tamamlanan Haydarpaşa-İzmit arasındaki 99 km. uzunluğundaki demiryolu hattı kenti denizden lineer anlamda koparan ilk ulaşım ağı olmuştur (Şekil 2). Bununla birlikte 19. yüzyılda başlayan batılılaşma hareketi kapsamında Bağdat Yolu paralelinde kurulan Bağdat Demiryolu ile Kocaeli ve civarındaki yerleşimlerde demiryolu civarında gelişen istasyon bölgeleri 19. yüzyıla özgü karakteristik mekânlar haline gelmiştir.
Şekil 2. Hamidiye Caddesi’ne Demiryolunun Döşenmesi (Kaya, 2009: 57)
Kocaeli, 20 Kasım 1918’de İngilizler tarafından işgal edilmiş, 27 Ekim 1920’de Yunanlara devredilmiş ve 28 Haziran 1921’de ise geri alınmıştır (Erdoğan vd., 2011:30). Kentin işgal sırasındaki durumunu gösteren bir hava fotoğrafı (Şekil 3) ile İzmit’te yer alan tarihi Çuhane Fabrikası’nın 1920 yılında bombalanmasına dair fotoğraf (Şekil 4) işgal sırasında kentin kültürel mirasının büyük oranda hasar gördüğünü düşündürtmektedir.
Şekil 3. İşgal Yıllarında İzmit (Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Arşivi)
Şekil 4. Çuhane alanının İngiliz ordusu tarafından bombalanırken, İngiliz uçakları tarafından çekilen fotoğraf, 1920 (T.C. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Arşivi)
19. yüzyılda Osmanlı Sarayı ve ordusuna tekstil ürünleri üreten sanayi tesislerinin kurulduğu Kocaeli ilinde, Cumhuriyet döneminde önceleri devletçilik politikaları çerçevesinde, ilerleyen dönemlerde ise özel girişim desteğiyle pek çok sanayi tesisi kurulmuştur. Sanayi, 20. yüzyılda Kocaeli’nin kentsel kimliğinin bir parçası haline gelmiştir. Cumhuriyet döneminde Kocaeli’nin denizle bağlantısına demiryolundan sonra zarar veren ikinci oluşum SEKA Fabrikasıdır. 1936’da üretime geçen SEKA tesisi başlangıçta birinci kağıt fabrikası ve hamur ünitesi olmak üzere iki ana birimle birlikte güç santralı, kazan dairesi, tamirhane vb. yardımcı birimlerden ve hizmet binalarından oluşuyordu (Kocabaşoğlu vd., 1996). İkinci kağıt fabrikası 1944 yılında, selüloz ve klor-alkali fabrikaları 1945 yılında üretime geçmiştir. Zamanla genişletilen tesiste 1954 yılında üçüncü, 1957’de dördüncü ve 1960 yılında beşinci kâğıt fabrikaları ile bunlara ek tesisler hizmete girmiştir (Kocabaşoğlu vd., 1996). Döneminin modern teknikleriyle üretim yapan tesise 1936 – 1960 yılları arasında eklenen üniteler, 20. yüzyılda kâğıt üretiminin değişen teknolojisinin izlerini sergilemektedir. 2005 yılında faaliyetine son verilen tesis, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne tahsis edilmiştir.
Doğu-batı doğrultusunda uzanan bu tesis kentin kıyı ile olan bağlantısını tamamen koparmıştır. 1970 yılında İller Bankası tarafından hazırlanan İzmit Analitik Etüdleri (1970) veri çalışmasına göre 1941 yılında kurulan Petrol Ofis İç Anadolu Bölge Müdürlüğü dışında kentte 1947 yılında 1, 1953’te 3, 1955’te 2, 1957’de 1, 1960’da 6, 1961’de 2, 1962’de 3, 1963’de 1, 1964’de 2, 1965’de 4, 1966’da 5, 1967’de 2, 1968’de 5 fabrika kurulmuştur. 19. yüzyıla kadar daha çok tarımsal faaliyetin yaygın olduğu kent, 20. yüzyılın ortalarından itibaren sanayi kenti olarak gelişme göstermiştir. Kocaeli’deki sanayinin yeni sektörlere açılmasıyla artan işgücü talebi, kentin beklenenden daha hızlı büyümesine neden olmuştur. Altyapı yetersizlikleri içinde büyümenin sorunlarını yaşayan Kocaeli’de 1970’li yıllardan sonra kaçak yapılaşma artmıştır. Hızlı kentleşmenin sonucu olarak arsa değerleri yükselmiş, tarihi doku yoğun yapılaşmanın baskısı altına girmiştir. 20. yüzyılın ortalarında D-100 karayolu ile kent ikinci kez lineer olarak denizden ayırılmıştır.
Kale kent olarak gelişen Kocaeli’nin tarihi kent dokusu 1950’lerden başlayarak 1970’lerde kadar hızlanan ve 1990’larda giderek ivme kazanan bir süreç içinde istenmeyen bir değişim içindedir. Yaşanan değişim günümüzde tarihi kent dokusunu tehdit eden boyuta ulaşmıştır. Tarihi kent merkezindeki yoğun yapılaşma ayrıca kentin organik dokusunun kaldıramadığı trafik sorununu da beraberinde getirmiştir.
Kocaeli için geliştirilecek kentsel dönüşüm projelerinin mahalle ölçeğinde değil bütüncül anlamda ele alınması ve tarihi kent kimliği bileşenlerini öne çıkaran stratejiler çerçevesinde geliştirilmesi tavsiye edilir. Bu kapsamda tarihi kent merkezine yoğunluk getiren işlevlerin desantralizasyonu ile tarihi kent bileşenleri daha hissedilebilir ve yaşanabilir alanlar haline dönüştürebilir. Ayrıca tarihi kent bileşenlerinin çevresinde oluşmuş ve bu bileşenleri ezen kimliksiz yapılaşmanın rehabilitasyonu için de fikir projeleri üretilerek bu projelerin hayata geçirilmesi konusunda disiplinlerarası çalışmalarla acil önlemler alınması uygun olacaktır. Aksi takdirde rant kaygısı ve denetimsizlik bu mekansal bileşenlerin bilinçli ve/veya bilinçsiz olarak ortadan kaldırılmasına neden olacaktır.
Yerel yönetimler tarafından değişik dönemlerde Kocaeli’nın kentsel kimlik bileşenlerini ortaya koyan nitelikli projeler hazırlanmıştır. Kamuoyu tarafından benimsenerek uzman denetiminde başlanmış bu tür projelerin kesintisiz sürdürülebilmesi amacıyla politik kaygılardan bağımsız, uzmanlaşmış birimler oluşturulması uygun olacaktır. Bu konuda Avrupa ülkelerinde mimari miras yönetimi, tarihi kent yönetimi gibi araçlar yardımıyla ilgili uzmanlar tarafından tarihi kent bileşenlerinin sürdürülebilirliğini hedefleyen projeler üretilmektedir. Bu projelerin uzun vadede kent ve ülke ölçeğinde kazanımları değerlendirilerek uygulamaya geçirilmektedir. “Mimari Miras Yönetimi” ve “Tarihi Kent Yönetimi” gibi araçlarla Kocaeli’de tarihi kent bileşenlerini tehdit eden unsurların ortadan kaldırılarak bu mekânsal bileşenlerin kente katılımı konusunda olanakların yaratılması tavsiye edilir.
Kentsel dönüşüm uygulamaları Türkiye’de genellikle iki farklı işleve hizmet etmektedir. Birincisi, tarihi kentlerde eski sosyal, kültürel ve ekonomik önemini yitirmiş olan yerleşim bölgelerinin kentsel hayata kazandırılması; ikincisi, büyük göç alan sanayi kentlerinin kenar bölgelerinde, daha çok kayıt dışı gerçekleştirilmiş olan niteliksiz yerleşimlerin, yasal ve sağlıklı yaşam alanlarına kavuşturulmasını sağlamak için yöntemler geliştirilmesidir (Nalkaya, 2006). Oysa Kocaeli gibi tarihi kentlerdeki kentsel dönüşüm çalışmaları, kentlerin mevcut tarihi kimliği ile bu kimliği değişime zorlayan gelişmelerin bütünlük içinde araştırılması ile başarıya ulaşabilecektir.