Bir yayın kurulu üyesinin 3 yıllık deneyimleri...
Bu metni, Süper Kent İzmir dosyası kapsamında, İzmir’in önde gelen mimarlık yayınlarından olan Ege Mimarlık Dergisi yayın kurulu üyeliği yaptığım 3 yıl boyunca edindiğim deneyimleri paylaşmak, derginin okuyucularının da bu deneyimler ışığında derginin yarını için fikir yürütmesini teşvik etmek için kaleme aldım. Umuyorum farklı katkıların konmasına vesile olur.
Ege Mimarlık Dergisi, Mimarlar Odası İzmir Şubesi tarafından 1991 yılından beri yayımlanan, Ege Bölgesi’nin en uzun soluklu mimarlık ve tasarım dergisidir. Yılda 4 sayı olarak yayımlanan dergi, 13 kişilik bir yayın kuruluna sahiptir. 2010 yılı Ekim sayısından itibaren de uluslararası DAAI (Design and Applied Arts Index) indeksinde taranmaktadır.
Derginin omurgasını “sayıya özel dosya konuları” oluşturmaktadır. Bu dosyalar, Ege Bölgesi ve/veya İzmir kenti gündeminde yer alan ve gündem oluşturması hedeflenen temaların, ya da tüm mimarlık camiasını ilgilendiren/ dikkat çekilmek istenen bir mimarlık/ planlama/ tasarım konusunun, konunun uzmanları tarafından farklı makalelerde ele alınarak tartışılmasını içermektedir. Dosyalar, genellikle davetli olarak ya da yayın kuruluna başvuru yoluyla belirlenmiş bir “dosya editörü”nün organizatörlüğünde çıkmaktadır. Dosya editörü, belirlediği uzmanlardan konuya dair farklı bakış açılarında makale ya da projeler talep eder ve o sayıyı oluşturur. Gelen makaleler, yayın kurulunun da onayını alarak yayımlanır. Bunun dışında, mimarlık gündeminde olan, veya gündem yaratacağı düşünülen önemli konu ve projelerin her yönüyle ele alındığı değerlendirmeler, eleştiriler ve akademik içerikli makaleler; Ege Bölgesi’nde düzenlenmiş mimari/ planlama ya da tasarım yarışmalarının projelerinin geniş tanıtımları; projelerin incelendiği, tartışıldığı kolokyum notları ya da eleştiri makaleleri; İzmir ve çevresinde inşa edilmiş yapılar ile restorasyon örneklerinin tanıtım, inceleme ve/veya analizleri; Ege Bölgesi ve özellikle İzmir mimarlığının gelişimine uzun yıllar katkı sağlamış mimarlara ve bu alanda etkin çalışmaları olan genç mimarlara yönelik hazırlanan profiller vb derginin içeriğini oluşturur.
Ben, yaklaşık 3 yıldır derginin yayın kurulunda yer alıyorum. Yayın kuruluna ilk dahil olma sebebim derginin içeriği ile benim de bazı farklı fikirlerimin olmasından dolayıydı. İlk dahil olduğum günden beri de, derginin yayın politikası ve içeriğine dair birçok beyin fırtınaları, tartışmalar yaşadık. Bu tartışmaları yayın kurulu olarak kendi içimizde de yaptık, akademisyen ya da piyasada çalışan serbest mimarlara açılarak onlardan öneriler de istedik. Zaman zaman kurul yenilendi; farklı insanlar farklı fikir ve enerjileriyle dahil oldu ve bahsettiğim tartışmalar hep süregeldi. Bu tartışmaların odağı çoğunlukla derginin yayın çizgisi üzerine oldu ve iki alternatif üzerine şekillendi: Dergi, bilimsel bir dergi olarak, daha akademik metinlere mi yer verecekti yoksa daha genele hitap eden bir mimarlık mecmuası olarak mı yoluna devam edecekti. Bu noktada şunu hatırlatmakta fayda var: Derginin, mimarlık ve planlama alanlarında akademik atama/yükseltme kriterlerinde kabul gören bir indekste taranıyor olması (DAAI), dergiye oldukça fazla akademik yayının basılmak üzere yollanmasına sebep oluyor. Bu durum, derginin akademik bilginin yayılması anlamında meslek dünyasına bir katkı sunmasını sağlıyor. Ancak bazı meslek erbabına göre de genelin ilgisini çekmeyen, “sıkıcı” ve “fazla akademik” olmasına sebep oluyor. Bu sebeple, daha fazla proje tanıtan, güncele dair daha fazla bilgiler içeren bir dergi olarak yoluna devam etmesine dair öneriler de zaman zaman geliyor.
Açıkçası başlarda ben de 2. eğilimin yılmaz savunucularındandım. Ancak zamanla deneyimlediklerim bakış açımı biraz değiştirdi. Şöyle ki, üç yıl sonunda gördüğüm kadarıyla, her iki yaklaşımın da haklı olduğu ve yetersiz kaldığı taraflar var. Örneğin, derginin akademik bir indeks olan DAAI’de taranıyor olması ona belirli bir bilimsellik ve seçici olma sorumluluğu getiriyor (ki bu konuda son aylarda her zamankinden de titiz davranılıyor). Ancak, tamamen bilimsel bir dergiye dönüşmek için yayın alanının çok kısıtlanması, her alan için hakem havuzunun kurulması vb. gerekli. Tabi bütün bunlar yapıldığında her üç ayda bir ofisine girdiği mimarın ve de kentin güncelinden kopma riski taşıyor. Aşırı akademik bir dergi serbest mimarlık yapan okuyucuların birçoğunun tercih etmeyeceği bir durum (Bunu tamamen kişisel gözlemlerime dayanarak söylüyorum). Öte yandan tamamen güncel mimarlık sorunları, proje tanıtımları vb olan bir dergi olabilmek de çok kolay değil. Her sayıda, tüm dergiyi doldurabilecek sayıda nitelikli (ve de yönetmeliklere/ kanunlara uygun) mimarlık ürünü maalesef karşımıza çıkmıyor. Bazen mimarlarımız da dergiye içerik yollama konusunda, kendilerince sebeplerle, geri planda kalmayı tercih ediyorlar.
Tüm bu tartışmaların ve süreçlerin sonunda ikisinin ortasında bir yerdeyiz şu anda. Proje de tanıtan, güncele de dokunan, akademik metinleri de basan bir dergi şu anda yapmaya çalıştığımız. Yazarların yönlenmesini sağlayacak bazı “konulu köşeler” ekledik (Örnek: Kırsal Mimari) ve bu köşelerin yerleşmesi için çabalıyoruz. Yeni fikirlere de her zaman açığız. Sonuçta, Ege Mimarlık dergisi bölgenin en önemli mimarlık dergisi. Bu sebeple de gelecek yayın politikası ve içeriği konusunda okuyucusunun nabzını tutabilmesi ve gelen talep ve eleştirilere göre bir parça evrilebilmesi; hem hitap ettiği mimarlık camiasının tatminini sağlamak, hem de gelecekte de önemini koruması açısından önemli.