Son 10 yılda belki de Türkiye'de bugüne kadar yapılmış en büyük sağlık yatırımları yapıldı. Kim yaptıysa eline sağlık demek isterdim. Diyemiyorum. Bu yatırımların belki de tümü yenilenmek zorunda kalacak.
İstiklal Caddesi’ndeki patlama nedeniyle Taksim İlkyardım Hastanesi’nin şu anda aktif durumda olmaması gündeme geldi. Yıkılan Taksim İlkyardım Hastanesi, mimarı Yılmaz Sanlı’nın web sitesine göre 1972 tarihli (Yarışmanın mı yoksa binanın açılışının tarihi mi anlaşılmıyor). Yarışmayla Yap’ılan bina 11.000 m2. Bugün Taksim İlkyardım Hastanesi’nin www.taksimhastanesi.gov.tr adresine girerseniz sizi “Gaziosmanpaşa Taksim İlkyardım Hastanesi” web ara yüzü karşılıyor. Bayrampaşa’daki Nişantaşı Üniversitesi’ne alışkın olan bizler için büyük bir sorun değil.
Hastane ile ilgili internet aramalarında pek çok adrese rastlamak mümkün. Bu adreslerin yukarıdaki ana sayfa dışında kalan hemen hepsi “Not Found” ile sizi karşılıyor. Neyse ki Google ve cache’i var. Bu sayede hastanenin, kendi web sitesindeki tarihçesine hala ulaşabiliyoruz, herkes için erişilebilir olması amacıyla yazımın altına kopyalıyorum.
Kapatılan ve yıkılan hastanenin yerine ne yapılacağı birkaç yıldır epeyce bir tartışma konusu olmuş. Arkitera.com’daki “Taksim İlkyardım Hastanesi” etiketinde bile 9 haber var. Birkaç arama yaparak ise projenin mimarı ofisin web adresinden bazı bilgilere erişmek mümkün. Buna göre yeni yapılacak olan yine bir hastane ve 250 yataklı, toplam inşaat alanı da 46.000 m2 (Eski hastane 11.000 idi yazılanlara göre).
Yine basit Google aramaları ile 250 yataklı bir hastanenin günümüz Türkiye’sinde kaç m2 olduğunu bulmak mümkün. Gerek Taksim Hastanesi’nin projesini hazırlayan Altu Mimarlık gerekse hastane projesi hazırlayan başka ofislere göre 250 yataklı bir devlet hastanesinin alanı 40 – 50.000 m2 civarında. Dolayısıyla “hastanenin bir kısmı AVM olacak” söylemleri burada çöküyor. Büyük, boş, niteliksiz alanlar yaratarak bütçeyi çarçur etmek konusunda oldukça tecrübeli bir toplum olduğumuz için 46.000 m2‘nin mutlaka 25-30.000 m2‘ye düşürülebileceğini düşünürüm bu ayrı.
Uzatmayalım Taksim’de bir devlet hastanesi olacak belli ki. Neden bu kadar ağırdan alınır sorusuna cevabım ise yok. AKM neden ağırdan alındı ise Marmaray’ın Kadıköy – Gebze arası neden bitirilmediyse ondan olsa gerek.
Hastanelerimizle ilgili söylemek istediğim çok şey var. İlk olarak yeni yapılan hastanelerin de eskilerin de bu şahane coğrafyayı büyük bir yıkıma tabi tabi tutan bu topluma paralel olduğunu söylemek gerek. Helsinki’de, Berlin’de, Rotterdam’daki bir hastane, adeta ormanın içinde; hasta olana bir tokat da sağlık sistemi atmıyor. Yaşayanına, ölüsüne nasıl davranıyorsa hastasına da öyle davranıyor bizim batı düşmanlarının beğenmedikleri toplumlar.
Sonra plan. Patlama sonrası tüm toplum uzman kesildi ve “Taksim’de hastane yok” neredeyse hakkında en çok konuşulan (tt) oldu. Belki de Taksim’de hastane olması gerekmiyor. Nereden çıkarıyorsunuz bunu? Siz plancı mısınız? Bilmediğimiz bir planı mı okudunuz? Plan yapması gerekenlerin eylemleri yanında bu söylemler son derece masum, hatta artık kimsenin bir plan beklentisi olmadığı için belki de haklı. Koca kenti hatta koca ülkeyi plansız, çoğu zaman bir kişinin ağzından çıkacak söze bakarak, pek çoğumuzun “kupon” diye dalgasını geçmesi ile yönetiyoruz çünkü.
Evet, plan. Plan istemeliyiz.
Gelelim Sağlık Bakanlığı’na. Son 10 yılda belki de Türkiye’de bugüne kadar yapılmış en büyük sağlık yatırımları yapıldı. Kim yaptıysa eline sağlık demek isterdim. Diyemiyorum. Bu yatırımların belki de tümü yenilenmek zorunda kalacak. Koca koca binaları kimi zaman ihale ile projelendirdi Bakanlık. Kimi zaman PPP (Kamu Özel Ortaklığı) ile kocaman yatırımları PPP geliştiricisinin tek inisiyatifine bıraktı. Nitelikli mekân elde etmek hiç umurlarında olmadı. Olsa toplam yatırım maliyetinin %3’ü olan projelendirmeye verdikleri değeri görürdük, üç kuruşluk ihale indirimi ile ilgilenmezlerdi. Daha 20 yıl önce yapılmış onca mimari proje yarışması varken; yarışmaların sağlık sisteminin ihtiyaç duyduğu yapıları sadece tasarlamak değil, tartışarak geliştirmek için de bir fırsat olduğunu göz ardı ederek.
Zamanında nitelikli bir şekilde tasarlanmış binalar olan Okmeydanı ve Göztepe SGK bir an bile tereddüt edilmeksizin yıkıldılar. Bu binalar HWP isimli bir Alman mimarlık ofisine tasarlattırıldılar. Türk mimarlık ofislerinin suçu neydi? İlla da uluslararası tecrübe aranıyordu ise bir yarışma yapılsaydı da “Osmanlı & Selçuklu” söylemini dillerinden düşürmeyenler bir gıdımcık tutarlı olsalardı keşke.
Sonra yine plan. Sağlık Bakanlığı her defasında Göztepe, Okmeydanı ve Taksim’de olduğu gibi yapıları bulundukları yerlerinde yenilemiyor. Bazen mevcut hastane arazisi takas ediliyor, bazen yepyeni bir hastane yeri belirleniyor vesaire. Bu meselelerde de ülke, bölge, kent ölçeğinde bir planın varlığını bilmiyoruz. Bazen bir Vali veya Başkan “Sağlık Bakanı o araziyi vermez / vermedi ki” diyor. Aferin Sağlık Bakanı’na diyorum içimden. Sonra aklıma “burada vermedi ama verme yetkisi var olduğuna göre kim bilir nerelerde vermiş olabilir?” sorusu düşüyor. Sağlık Bakanı belki de bu konuda çok iyi bir danışman kadrosuna sahiptir sahiden, belki gerçekten de bilmediğimiz bilimsel veriler ışığında işliyordur işler. Ama Vali ve Başkan’dan gelen yorumun “Bakan vermedi” olması yetiyor da artıyor; “planda öyle değil ki” demeleri yerine.
Kuruluş ve Tarihçe
Taksim Sıraselviler caddesindeki Taksim Hastanesi’nin eski binaları yıkılarak yeni yapılan hastane binası 1969 yılında hizmete girmiştir.Eski hastane binası I. Dünya savaşından evvel Katolik papazların sörler evi ile kimsesizlere ve bakıma muhtaç olanlara bir bakım evi olarak kullanılmıştır.
1932-1937 seneleri arasında Hayim Naun bey idaresinde Beyoğlu’nda çalışan kuduz müessesi 1937-1938 seneleri arasında bu hastanede çalışmıştır.
Operatör Cemil Paşa zamanında belediye çöpçüleri ile kimsesizlerin bakım ve tedavi merkezi haline getirilmiştir. Operatör Cemil Topuzlu’nun Şişli’de ilk nüvesini kurduğu Zükur hastanesi sonradan Beyoğlu Belediye Zükur hastanesi olarak buraya taşınmış ve 50 yatakla hizmete başlamıştır. Özelikle iç hastalıkları ve cerrahi hastalıklar servisleri geliştirilmiş, biyokimya, bakteriyoloji laboratuvarları tesis edilmiştir.
1948-1949’da Beyoğlu Zükur Hastanesi Kuledibi Hastanesine taşınmıştır. 1950’de bina 300.000 TL karşılığında Sağlık Bakanlığı tarafından satın alınmıştır.
Evvelce sörlerin yatıp kalktıkları bina daha sonra veremli gebelerin ve diğer veremlilerin, verem hastanelerine ve sanatoryumlara yatmak için sıra bekleme deposu olarak kullanılmıştır. Sıraselviler’deki bina ise cerrahi ilkyardım hizmeti yapılmak üzere poliklinik ve gerekli cerrahi yataklar kurulmuştur.
Daha sonraları bir kan merkezi binası yapılıyor ve hematoloji servisi kuruluyor. İlk kuruluşunda çok şey vaat eden bu tesis sonradan kapatılıyor. 1955-1956’da tüberkülozlu hastaların bekleme yeri kaldırılıyor ve yerine dâhiliye servisi kuruluyor. Bu suretle hastanenin tam teşekküllü olma niteliğinden kuruluş yoluna girdiğini görüyoruz.
Bu sıralarda poliklinik faaliyeti göstermekte olan kadın hastalıkları ve doğum servisi, kan bankası binasında kuruluyor.
Hastanenin ilk zamanlarda röntgeni yokken, yalnızca cerrahi vakaların müdahale ve veremlilerin bekleme yeri olarak çok iptidai ve eşine hiç rastlanmayan verimsiz ve kısır bir tesis olarak bulunuşu, röntgen, biyokimya, bakteriyoloji, kan bankası, dâhiliye ve nisaiye gibi kısımların ilavesiyle mükemmel bir hizmetin organize edilmesinde, yeterli bir tesis haline geliyor. Evvelce Şişli Hastanesine bağlı olan hastane başlı başına bir iş gören nitelik kazanmış bulunuyor.
Arkadan, romatoloji ve diş poliklinikleri kuruluyor. 1962’den sonra Romatoloji polikliniği kaldırılıyor ve sırasıyla Göz, K.B.B, Nöroloji, Ortopedi, Dermatoloji, Üroloji, Çocuk Hastalıkları poliklinikleri kurulmuş ve tesislerle tam hastane ismine layık bir özellik kazanmıştır.
Bu olaylar sürüp giderken, Anesteziyoloji servisinin yavaş yavaş araçları temin edilmek suretiyle, bu servis köklü olarak yerleştirilmiş, yer, kadro, imkân yokluğuna rağmen 2 yataklı bir reanimasyon servisi kurulmuştur.
360 yatağa yaklaşan kapasitesi ile yeni hastane yatak bloku 20.06.1969 tarihinde 3 dâhiliye, 3 hariciye, doğum ve jinekoloji kliniği eğitim servisleri haline Ortopedi, Üroloji, Göz, K.B.B, Asabiye, Dermatoloji, Anestezi Ve Reanimasyon, Röntgen, Biyokimya, Bakteriyoloji, D grubu yataklı servisler halinde hizmete giriyor. Diş ve Çocuk Hastalıkları şubeleri yalnız poliklinik olarak faaliyetlerine başlıyorlar.
1973 senesinde poliklinikler laboratuvar ve idare blokunun yapımına başlanıyor. 1974 yılında bu bölüm hizmete giriyor. Hastane tam teşekküllü eğitim hastanesi olarak düşünüldüğünden eğitim hizmetlerinde geniş ölçüde önem veriliyor. İkinci röntgen ünitesi kuruluyor, laboratuvar modernize ediliyor. Bu meyanda Ortopedi, Üroloji, Asabiye, Anestezi Ve Reanimasyon servisleri ile Biyokimya ve Bakteriyoloji laboratuvarları eğitim statüsüne dâhil ediliyor.
Bu arada dâhiliye servisleri arasında 6 yataklı bir Kardiyoloji Ünitesi kuruluyor ve dâhiliye servisine cihazları monte ediliyor. 2 yataklı hemodiyaliz merkezi kuruluyor. Beyin cerrahisi, Kalp ve damar cerrahi merkezleri kuruluyor, bu servislerde de hastaneye katılması ile hastane tedavi hizmetleri eğitim hizmetlerinin mükemmel bir seviyeye ulaştığını görüyoruz.
Merkezi oksijen ve narkoz gazları santırı yaptırılıyor ve hizmete modern bir kütüphane ve konferans salonu inşa edilerek hizmete sokuluyor. Hasta odaları günün şartlarına göre tefriş ediliyor.
Bütün bu işler devlete yük olmadan idarenin gayreti ile halkın katkıları ile gerçekleştiriliyor. Bütün bu gayret ve çalışmaların neticesinde hasta poliklinik sayısında, yatan hasta sayısında, ameliyat sayısında büyük artışlar görülüyor.
Taksim İlkyardım Hastanesi kuruluşundan bu tarafa şehir içinde merkezi yerleşmesi ve isminin ifade ettiği özel anlam nedeniyle vatandaşın öncelikle hatırladığı ve başvurduğu İstanbul’un en önemli Sağlık kuruluşudur.