Çöp Poşeti ve Mimar İlişkisi

Mimarlık öğrencisi ve çöp poşeti ilişkisi kırtasiyeden alınan o ilk büyük boy çöp poşetinin, yırtılana, delinene kadar defalarca kullanılması ile devam eder. Çok işe yaradığı ve gerekliliği üzerine tartışma bile yapılmaz.

Görsel yazarın kendisine aittir.

Mimarlık öğrenimi hakkında bilgi sahibi olmayan ya da yakınında bu bölümde okuyan kişiler bulunmayanlar belki anlam veremeyebilir. Ya da ellerinde içi dolu bir çöp poşeti ile yürüyen, otobüse binmeye çalışan birilerini gördüklerinde “ne taşıyorlarsa artık onun içinde” diye düşünenler mutlaka vardır. Çöp poşeti, mimarlık öğrencisinin öğrenim hayatında büyük rol oynar. Zaten durumu iyi bilenler yazıyı okuduklarında hak verecekler hatta unuttuğumuz bir şeyler varsa eklemek isteyeceklerdir.

Televizyon dizilerinde anlatılan o zengin, havalı, ultra başarılı ve bir o kadar da bakımlı, güzel, yakışıklı mimarları rol model görüp onlara özenerek mimarlık tercih eden çoğu öğrencinin hayal kırıklığı daha bölümdeki ilk derste başlar ve “bırakıcam abi ben” düşüncesi yerleşir kafasına. İlk proje dersinde size sayılan malzemelerin bazılarının isimlerini bile telaffuz edemezken bunları nereden temin edeceğinizle ilgili soru işaretleri kafanızın etrafında uçuşmaya başlar. Eskiz kağıtları, T cetvelleri, gönyeler, proje tüpleri, Cansonlar, vs. vs. vs. Kısa sürede okul çevresindeki kırtasiyelerden birinden bunları temin edersiniz ve sıra ödeme yapmaya geldiğinde “4 yıl bu bölüme kasacağıma şurada bir kırtasiye dükkanı açsam ihya olurum lan” cümlesi tarihinizde ilk kez aklınıza gelir ve öğrenim süreniz boyunca sıklaşarak kendini size hatırlatır hatta çevrenize yayılır. Mimarlık bölümünün maliyetli yönü ilk kez burada tokat gibi yüzünüze çarpar. İşte asıl olay buradan itibaren başlar, yani yazımızın konusu olan çöp poşeti ile evde çöp için kullanmanız dışında ilk kez burada karşılaşırsınız. Satıcıya “ben bu kadar malzemeyi nasıl taşırım” diye sorduğunuzda size bıyık altından bir gülümseme ile “büyük boy çöp poşeti veririm hallolur abisi” dediği anda içinize garip bir rahatlama ile tuhaf duygular gelir.

Mimarlık öğrencisi ve çöp poşeti ilişkisinin ilerleme süreci kırtasiyeden alınan o ilk büyük boy çöp poşetinin, yırtılana, delinene kadar defalarca kullanılması ile devam eder. Çok işe yaradığı ve gerekliliği üzerine tartışma bile yapılmaz ve ilk fırsatta çöp poşeti rulosu edinilerek karşılıklı sevgi ve saygı ile ilişkiye renk katılır.

Aileleri ile yaşayan bazı mimarlık öğrencilerinin annelerinden “çocuğum çöp poşetini doldurup odana bırakmışsın bende attım” cümlesini ilk kez duydukları o an; hayatlarındaki en çaresiz, en yenik hissettikleri ve anneye karşı en büyük tavrı aldıkları andır.

Mimarlık öğrencileri zaman içinde çöp poşetinin tüm markalarını dener, kalitesini öğrenir ve hatta özellikle tercih ettiği bir iki marka bile vardır. Daha da ötesi bunun dedikodusu bile olur¸ “ya şunun kullandığı poşete bak abi ben çöpümü bile koymam o poşete”…

Tam teçhizatlı kameraman Cevat Kelle karakteri gibi elinizde çöp poşeti, sırtınızda çantanız, proje tüpünüz, bilgisayarınız ile o kalabalık ötesi otobüse binmeye çalışırsınız, daha kapıya ayak basmaya çalışırken içeriden bir sivrinin lafını duyarsınız “yahu o çöpü niye getiriyorsun zaten sıkışığız burada. “Ya da bir şekilde daha az kalabalık otobüse binersiniz, en iyi ihtimalle ayaktasınızdır ve tutunacak yer bulmuşsunuzdur. Sizin için çok kıymetli olan o çöp poşetine gelen geçen ya ayağını çarpar, ya elindeki bir şeyi çarpar. Dönüp bakmaz bile ama sizin bakışlarınız zehirli bir ok gibi o kişilere saplanır, anlamazlar… Aynı şartlar da taksiye binmeye çalışırsınız ve taksicinin o gereksiz esprisi ile ilk kez yüzleşirsiniz “kardeş ceset mi taşıyorsun torbada hayırdır, heeheh”…

Bir de yaşadığınız mahallede ki teyzelerin amcaların size “yavrum şu bizim çöpü de atıver sana zahmet” şeklindeki yaklaşımları vardır ki onlara bir açıklama yapmaktansa dediklerini yapmanız daha kolay ve stressiz gelir ve yaparsınız.

Bazı okullarda kimsenin kullanmadığı ya da az kullanılan kuytu köşe yerler olur, işte oralar bu çöp poşetini taşımaktan yılan kişilerin zulaları olur ve zaman içinde onlarca çöp poşeti orada birikir. Okul yönetimi “şu tarihe kadar alınmayan poşetler atılacaktır” uyarısı ile en azından kıymetini bilme anlayışını gösterir. Doğrudan çöpe atmazlar…

İlginçtir ki aynı renk çöp poşetleri ayırt edilemez gibi görünse de mimarlık öğrencilerinin kendi poşetlerini onlarcasının arasından ayırt edebilmek gibi bir süper gücü vardır. Öğrenim süresince de bu güce sahip olması onun için son derece normal bir durumdur.

Her ilişkide olduğu gibi bu ilişkide de süslenip püslenip özel olarak hazırlanıp buluşmaya gittiğiniz zamanlar vardır. Evet, jüri günleri. İşte böyle bir günde en önemli aksesuarınız tabi ki battal boy çöp poşetinizdir. Rengini kıyafetinize uydurup uydurmamak size kalmış. Üst sınıflarda olanlar zaten bu durumlara fazlasıyla alışmıştır. Ne kadar şık olursanız olun çöp poşetiniz yanınızdan hiç ayrılmayacaktır.

Mezun olup ta okulla ilginiz kalmayana kadar çöp poşeti ile ilişkiniz devam eder. Okulla ilişiğiniz kesildikten sonra poşetle olan ilişkiniz de son bulur. Dostça ayrılıp vedalaşma zamanı gelir, ona hizmetlerinden dolayı teşekkür edip ait olduğu yere, çöp kutusuna bırakır ve yepyeni bir hayata merhaba dersiniz. Artık yeni bir hayatınız, işiniz vardır. Tabi ki o sizin karşınıza her zaman her yerde çıkabilir ama aranızda daima bir mesafe olur. Özellikle de erkekler askere gittiklerinde ilk “poşet” lafını duyduklarında fakülte günleri gözlerinin önüne gelir. Ve bir gün yine işe gitmek üzere evinizden çıktığınızda yolda elinde çöp poşeti ile bir yerlere yetişmeye çalışan genç insanlar gördüğünüzde aklınıza baştan beri anlattıklarımız hatta daha fazlası bile gelir…

Etiketler

Bir yanıt yazın