Çizgi film izleyen bir çocuk gibi dikkat kesilmiş, ardı ardına gelen magazin içerikli bilgilerle nefes alamaz duruma gelmiştim. Her sabah şakalaştığım o temiz yüzlü, çalışkan, pırlanta gibi çocuk aslında yılanmış!
Yaklaşık 10 dakikadır soluksuz bir şekilde anlatıyor, finalde şok edeceğini düşündüğü haberi için televole eğrisini iyice yükseltiyordu. Yersiz galeyan ve karambolü seven toplumlarda sıkça başvurulan sosyalleşme ve deşarj şekli bir kez daha bedenlere yükleniyordu.
Çoğu kez tanık olmama ve bazen sıkıntıdan ayak uydurmama rağmen bu başarılı hitap yeteneği ve konsantrasyon karşısında şaşkınlığımı gizleyemiyordum. O ise torrente önceden düşmüş dizi bölümlerini izler gibi bir konuyu kapatıp yeni bir konuya geçiyor, adeta bir kartopu gibi hızını alamayarak aklına gelen herkesi yıkıp geçiyordu.
Başımı sallamam gereken yerlerde hemen sallıyor, destek alamadığında “sen de ne safsın” diyerek ya zorla alıyor ya da “bakma aslında iyi bir çocuk ama…” diyerek kaçak dövüşlere başlıyordu. Kaşınan bir yara gibi kaşıdıkça zevk alıyordu.
Bilgilerinin kaynağını sorduğumdaysa sanki coca cola’nın formülünü saklıyormuş gibi ufka gururlu bir bakış atarak “Aaa bak şimdi kaynağım gizli” diyordu. Nihayet beklediği merakı bünyemde görebilmişti. Aslında biraz ısrar etsem “bak şimdi kimseye söyleme ama” diyerek konuya girip kaynağını ele vereceğine şüphem yoktu ama böylesi bir bilgiyi giyerek üzerimde yük olması riskini alamadım. Çünkü bir keresinde, magazinsel değer taşıyan ve sabah anlatılan bir durum ışık hızıyla yayılarak, eylemi geçtim adeta rolleri bile değişerek akşam tekrar kulağıma gelmişti. Evet konuyla alakam olmadığı halde başrolü bana vermişlerdi…
Farklı düşüncelere daldığımı farketmiş olacak ki “Peki sen şeyi biliyor musun?” dedi kulağıma iyice yaklaşarak. Bu soru, bayılan hastaya yanlış ilk yardım müdahalesi yapan duyarlı ama donanımsız vatandaşın “Şşşş benimle kal!” tokadını içeriyordu.
“Serkan, dişçi yerine aslında yeni bir iş görüşmesine gitmiş! Ama aramızda kalsın tabi kimseye söyleme sakın olur mu?”
Bunu duyduğuma üzülmüştüm. Serkan’ı severdim ve bu ayrılma fikrini bana söylemediği için açıkçası biraz kırılmıştım. Hatta benim yerime ortak arkadaşımıza anlattığı için de. Demek ki beni o kadar yakın görmemiş diyerek saygı duydum.
Tek bilmediği, yakın zamanda ben de ayrılacaktım ve bu fikri kerizim Serkan gibi ona açmadığım için kendimi şanslı hissediyordum. Ha bir de bana ayrılacağını söylemeyen Serkan’a söylemediğim için tabi.