Gündem Dışı Kalan Dolmabahçe’ye Veda!

"Kültür ve sanatta, popülizmden daha kötü ve tehlikelisi yoktur" BERNARD SHAW

Kültürel ve sanatsal olguları, esneklik sınırını aşacak kadar popülize ettiğinizde de, politize ettiğinizde de, gerek kendiniz için gerekse yarattığınız toplum için olayları artık rasyonolize etmek aşırı güçleşiyor. Örneğin; geçmişte 3. Boğaz Köprüsü, Gökkafes ve Koç Üniversitesi’ne karşı çıkacak kadar kültürel duyarlılık yüklü bir Belediye Başkanı, Başbakan olunca, bunun tam aksi bir yönetici olabiliyor.

Bu bir kişişel yanılgı mı, yoksa kültür politikasına egemen olan bağnaz ve rantçı düşüncenin dışına çıkamamaktan mı kaynaklanıyor, kestirmemiz mümkün değil!

Kuşkusuz, muhafazakârlık adı altında kültüre egemen kılınan gerici ve tutucu tavrı, sanatsal da olsa maddi rantı her icraatın baş tacı yapan anlayış ile bütünleştirirseniz, sonunda yalnız kültürü yıpratmak değil, insan hakları ve demokrasi ile de bağdaşmayan bir ortam yaratırsınız. İşte bugün ulaştığımız evre budur. Geriye doğru bir göz attığımızda gördüklerimiz/göreceklerimiz çok ümit kırıcı, şöyle ki: Örneğin biz Ankara Kocatepe Camisi’ni mimarlık tarihimizin utanç sayfalarına geçirirken, Pakistan /İslamabad’da (Türkiye’de neredeyse dini çevrelerce linç edilecek olan) mimar Vedat Dalokay yaptığı eser ile İslam âlemini gururlandırmakla kalmayıp, bir anlamda Türk mimarlığının namusunu da kurtarıyordu. Belki de Mimar Sinan’ın ülkemizde çok sık sızlatılan kemiklerine de bir nebze rahatlık getirmiştir.

Merhum Vedat Dalokay’ın adeta “Allah’ın sopası” misali bize yaşattığı gurur, Türk politikacılarının sağdakilerine hiçbir şey, soldakileri ne ise çok bir şey yazmadı!
Pozitivistlerin “deneme – yanılma- deneme kuramı” bizde öylesine geçerli olmadı ki Kocatepe’nin arkasından bir benzer anti-mimariyi Adana – Sabancı Camisi ile yineledik.

Şimdi Sayın Başbakan derse ki “Ey Türk mimarları, aydınları… En kutsal mabetlerimizi böylesine mimarilendirmekten utanmak şimdiye kadar hatırınıza gelmedi de, Çamlıca Camisi’ni mi beklediniz!” Sayın Başbakanın bu kültürel ayıbı hatırlatmaya çok hakkı var. Ancak şu da gerçek ki ayıbı devam ettirmek ve tekrarlamak çok daha büyük bir kültürel ayıp oluyor.

İnönü Stadyumu

Günümüzde popülizm, özellikle mimarlık ve planlama alanında öylesine güçlendi ki, oy kaybına neden olma ihtimali olan pek çok ciddi sorun, ancak değinilme sınırlarını aşmadan ele alınıp, en kısa zamanda da gündemden kaldırılıyor. Bunun en önemli örneği, İnönü Stadyumu’nun bulunduğu yerde yenilenmesi olayıdır. İnönü Stadı Fenerbahçe ve Galatasaray’ın stadları gibi ama kentsel kritik alandaki konumu nedeniyle, onlardan çok daha önemli ve “kent plancıları için, kaldırılması elzem olan” çok yanlış bir yapıdır.

İstanbul halkı Mecidiyeköy’deki Ali Sami Yen Stadı’nın kaldırılarak Arena’ya taşınmasının ne kadar doğru ve isabetli olduğunu, Kadıköy’deki Fenerbahçe Stadı’nın bulunduğu yerde geliştirilmesinin ise ne kadar yanlış olduğunu somut olarak gördü ve sonuçlarını halen yaşıyor.

Bu pahalı denemeler gösterdi ki; Galatasaray’a yapıldığı gibi, Beşiktaş’a da benzer bir stad yapılır ve sorun çözülür. Sorun ve çözümü bu kadar net ve açık iken, sırf Beşiktaş taraftarının oy baskısı nedeniyle bunun tersi yapılmakta. Böyle giderse de 2 yıl sonra yaşayacağımız kaotik Dolmabahçe günleri şimdiden hayırlı olsun!

Ancak unutmamalısınız ki, kente yapılan kötülük bununla sınırlı değildir: Stad yerine yapılacak bir eşanjör yapı, Maçka Park Vadisi’nden, Taksim Gümüşsuyu yamaçlarından, Kabataş ve Cihangirden ve Beşiktaş’tan gelen yaya akımlarının dağılma/toplanma merkezi olan bir kültür ve ticaret merkezi olabilir; Boğaz yolunu üstten geniş platformlarla aşarak, “Dolmabahçe Meydanı ile bütünleşen bir sistem” yaratılabilirdi. Böylece geniş bir kentsel alanın kıyı ile entegrasyonu sağlanabilirdi. Dolmabahçe Meydanı çok zengin işlevler kazanabilirdi.

Kuşkusuz bu konularla ilgilenen bu yönetici uzman ve halk kesimleri için kent yaşamının kıyı ile entegrasyonu gibi bir sorunu sorun gibi görüp görmedikleri, aşılacak ilk eşiktir.

Değindiğim olanaklara ebediyyen ipotek koyan yeni stadyumun önlenmesini – hayal olduğunu ve çok sevdiğimiz Beşiktaşlıları kızdıracağımızı bile bile – ancak tarihe not düşmeyi amaçlamakla yetineceğim bir namus borcu olarak görüyorum. Kanımca, yapılan gerçekten bir tarihi yanlıştır ve inanınız ki George Bernard Shaw’un “popülizmden daha kötü ve tehlikeli bir şey olmadığına dair” söyledikleri, çok önemli.

NOT: Gerek Taksim ve çevresi, gerek yukarıda değindiğim Dolmabahçe Stadyumu ile ilgili düşündüklerimi bir plan şeması olarak ve tartışmaya neden olması dileğiyle aşağıda sunuyorum.

Etiketler

Bir yanıt yazın