Taksim Meydan projesini medyada, bir konsept proje olarak görebildik.
Projenin müellif veya müellifleri belirtilmiyor. Sorumlu elbette işveren İBB’dir ama, böyle önemli bir projenin müellif belirtilmeden açıklanması işverenin maalesef tasarımcıyı en azından önemsemediği anlamına gelir.
– Projenin, konsept proje halinde olmasına karşın, ihale edilmesi belki mümkündür ama doğru değildir.
– Proje kanımca, kamuoyunca tartışılmadan bir oldu-bitti ile ortaya çıkarılmıştır.
Türkiye’nin belki de en önemli meydanı olan Taksim Meydanı’nın böyle bir oldu bitti ile gerçekleştirilmek istenmesi, meslek adamları ve vatandaşlar olarak bizi üzmüştür.
-Görebildiğimiz projenin iki önemli ana fikri vardır. Birincisi, trafiğin meydan altına alınması, ikincisi, eski Taksim Topçu Kışlasının yeniden inşa edilmesidir.
Kanımca, trafiğin meydan altına alınması, yakın çevrede batan yollar nedeniyle büyük rahatsızlık yaratacak, ayrıca büyük ihtimalle meydanın canlılığını azaltacaktır. Maliyeti çok arttıracağı da kuşkusuzdur. Bildiğim kadarı ile projenin toplam gerçek maliyeti de açıklanmamıştır.
Dünyada, trafikle birlikte yaşayan çok sayıda son derece canlı, kent yaşamına katılan meydan vardır. Londra’da, Piccadilly ve Tarafalgar meydanları, New York’ta Times Meydanı, Nice’in ana meydanı bunlar arasında sayılabilir. Yeter ki Taksim Meydanı ana durak meydanı olarak kullanılmasın.
Taksim Meydanı’na, eski kışlanın yeniden yapılması için, bugünkü meydanın bir kimliğinin olmadığı, kışla ile meydanın bir kimlik kazanacağı öne sürülüyor.
İstanbul’da, Cumhuriyetle özdeşleşmiş olan Taksim Meydanı’na, Osmanlı’nın Rus, Hint mimarlığından esinlenen “eklektik” kışlasından mı medet umacağız.
Cumhuriyet’in yetiştirdiği otuz bini aşkın mimarın hiçbirinin, çağı simgeleyen bir yapı ya da meydan gerçekleştirmesinden ümidimizi bu kadar kesmiş olabilir miyiz?