Yeldeğirmeni Yenileme Projesi hakkında eski bir dosta mektup...
Sevgili Haydar
Seni daha çocukken Yeldeğirmeni’nde yaşadığım evin arka sokağı olan Yurttaş Sokaktaki küçük arsada top oynarken tanımıştım. Benden 3 yaş küçük kardeşim Nihat’la akran olduğunu sanıyorum. Daha sonraki yıllarda teninin rengi dolayısıyla Arap lakabıyla anılmaya başlamıştın. İri olmayan fiziğine rağmen hırçın kişilikteki yapın 1980 li yıllarda İbrahim ile açtığınız Dallas Birahanesini işletirken durulmuş hatta biraz da bilgeleşmişti. Aslında Dallas’ı da başka bir yazı ile anlatmam gerekir ya… Son yıllarda rahatsızlığın vardı ve geçtiğimiz kış aramızdan ayrıldın. Seni yolcu ettiğimizde Karacaahmet’te herkes vardı.
Hatırlarsan seninle Semtimiz ile ilgili konuları konuştuğumuzda bana ‘Ne olacak bu muhitin hali?’ diye sorardın. Benim anlattığım bazı şeyleri dinler, sonra da ‘Muhit’e çivi çakılmıyor Arif’ derdin.
Bugünlerde çivi çakılıyor Haydar.
Yeldeğirmeni’ne Yenileme Projesi yapılıyor. Ama sakın bana ‘göz kulak ol’ deme, zira nedense proje benden uzak tutuluyor. Ben de duyumlarıma dayanarak sana bazı bilgilendirmeler yapmak istiyorum. Bundan sonra da her bilgilenebildiğimde senin gibi aramızdan ayrılanlara bu şekilde mektup yazmayı düşünüyorum. Ne yapalım, sizlerin vasıtasıyla semtimize katkım olur belki.
Haydar Kardeşim
Biliyorsun genel olarak insanlar Yeldeğirmeni denilince benim Yeldeğirmeni kitabımdan ve benden bilgilenirler. Yeldeğirmenli denilince de doğal olarak bizim gibi buranın eskileri akla getirilir. Ama şimdi semte sonradan yerleşen bazı kişiler semtin sahibi yapılmışlar. Kim öneriyorsa bu kişilerle Yeldeğirmeni Belgeseli bile gerçekleştirilebiliniyormuş.
Ayrıca duydum ki, Deniz Gezmiş ve Nazım Hikmet’in eski Yeldeğirmenli olup olmadığı araştırılıyormuş. Ortalıktaki eser miktardaki Yeldeğirmenlilere sorulsa hemen Deniz’in Selimiyeli olduğunu, Nazım’ın ise kendisinin değil dedesinin Yeldeğirmeni’ninde bir süre yaşamış olduğunu söylerlerdi bu şekilde düşünenlere. Birde Yeldeğirmeni’ne adını veren yeldeğirmenlerinin fotoğrafını getireceğini söyleyenler varmış. Burada yeldeğirmenleri 1700 lü yıllarda bulunmaktaydı. Ben 1980 li yıllara kadar yaşamımızda var olan Yeldeğirmeni Karakolunun fotoğrafını bulamıyorum. Yine de bu duyumlarımın gerçek olmadığını umuyorum.
İşte böyle Haydarcığım. Proje ile ilgili duyabildiklerime göre, Karakolhane Caddesi kaldırımları genişletiliyormuş ve bu Caddeden Şahap Gürler Caddesine doğru tek istikametli trafik olacakmış. Karakolhane Caddesinin ana aks olarak dikkate alınmasını daha önce yazmıştım, ancak projeyi göremediğim için Halitağa Caddesine doğru gidecek trafik akışının nasıl çözüldüğünü bilmiyorum. Sanırım Ayrılık Çeşmesi Mezarlığının arkasındaki Taşköprü Caddesinden bu sorun çözülecekmiş. Bir şey söyleyemiyorum. Bu arada Karakolhane Caddesinden tek istikametli trafik geçmesi ile yol daraltılıp kaldırımlar genişletilecek ve buralara esnafın malzemesini indirip bindirmesi için otopark cepleri yapılacakmış. Ceplerin devamlı işgal edilmesi sorununun yanında kaldırımlara esnafın masalar çıkarması konusunun da şimdiden çözülmesi gerekmektedir.
Ancak niye buradan tramvay geçirilmesi düşünülmez diye de merak ediyorum doğrusu. Anadolu yakasındaki ilk tramvay hatlarından biri, Kadıköy’ü Üsküdar ve Bağlarbaşı’na bağlayan Karakolhane Caddesinden geçen hattır. Bu hattın çalışmaya başladığından 80 yıl, son bulduğundan 60 yıl sonra tekrar çalıştırılması hem nostaljik hem de fonksiyonel olmaz mıydı? Duyduğum kadarı ile gerek minibüslerin güzergâhında ve gerekse Şahap Gürler Caddesinde bazı trafik düzenlemeleri yapılacakmış. O zaman Kadıköy’den başlayıp Karakolhane Caddesinden geçip tekrar Kadıköy’e gelen bir tramvay hattının oldukça yararlı olacağı bellidir. Bizim büyüklerimiz Semtimizden geçen bu tramvayla ilgili birçok anı anlatırlardı. Yeldeğirmeni sahili doldurulup demiryolu üzerine inşa edilen köprü ile Kadıköy Üsküdar’a bağlandığında bu hat iptal edilmişti. Tramvayın bugün artan Yeldeğirmeni nüfusuna oldukça yararlı olacağı bellidir. En azından araştırmaya ve tartışmaya değer bir konudur.
Park olarak düşünüldüğünü duyduğum Yahudi Okulu Bahçesinden başka, bu okulun yanında bulunan yine Yahudilere ait olan arsa da aynı amaçla ele alınmalıdır. Bu arada eski karakolun karşısındaki metruk arsa da değerlendirilecekmiş. İyi araştırılırsa o arsalardaki evlerden birinde geçtiğimiz şubat ayında 96 yaşında ölmüş olan Galatasaray Lisesinin efsane hocası Yomtov Garti’nin yaşadığı, hatta Garti’nin yukarıda bahsedilen Yahudi Okulunda da okuduğu ortaya çıkarılabilinirdi. Yine park olarak Kemal Atatürk Lisesinin karşısındaki eskiden pazarcıların tahtalarını koydukları küçük arsa da düşünülüyormuş. Doğrusu çok gerekmiyorsa semtimize değer katan Okulu rahatsız etmeye değmez diye düşünüyorum.
Bu arada bir boya firmasının sponsorluğunda semtteki binaların cepheleri boyanmaya başlandı. Cephe renkleri seçilirken nelere dikkat ediliyor bilmiyorum. Ancak bana kalsa burada, belki de bu anlamdaki çalışmalarda ilk uygulama olarak, eski renklere uygun boyama gerçekleştirilmesini sağlamak isterdim. Zira bütün eski semtlerde yapılan yenileme çalışmalarında canlı renkler tercih edilmekte ve semtler adeta bir tiyatro dekoruna döndürülmektedirler. Hâlbuki Ülkemizde plastik boya 1950 li, dış cephe boyası 1970 li yıllarda üretilmeye başlanılmıştır. Dolayısıyla 1970 li yıllara kadar eski evlerin boyanmasında toz boya ile renklendirilmiş kireç badana kullanılırdı. Bu sebepten binalar hep uçuk renklerdedir. Beyaz renkler içinse çivit kullanılırdı. Hala o güzelim mavi rengi ile nasıl beyazlık verdiğine şaştığım çivit… Beyaz renk, cephelerde daha çok sövelerde tercih edilirdi. Bu konuda ikna olmak için 1970 li yıllara kadar olan boya kataloglarına bakılması yeterlidir. Bu kataloglarda en tercih edilen renklerin Havai Mavi, Uçuk Pembe, Jade (Uçuk Yeşil), Açık Krem olduğu görülecektir. 1970 li yıllarda boya kataloglarına sonradan giren Şampanya rengi aslında bu açık renk geleneğine yapılmış olan bir başkaldırıdır.
Birde herkes bilmelidir ki “Yeldeğirmeni’nin tarihi simidi” diye bir şey yoktur. Simit yapan fırınların burada faaliyet göstermelerinin en fazla 20-30 yıl geçmişi vardır ve sebebi de kiraların ucuz olmasıdır.
Bir mahalleye proje yapılması sırasında o mahallenin tanıtılması, imajının pazarlanması gibi yöntemleri ise asla kabul edemiyorum. Yeldeğirmeni Canlandırma Projesi başlığı ile düzenlenmiş WEB Sayfasında yer alan aşağıdaki şu cümlenin de düzeltilmesi gerektiğini düşünüyorum:
“Bu bağlamda Yeldeğirmeni’nin televizyon diziler, filmler, marka sponsorlu dergiler gibi popüler medya araçlarında kimliği ile özleştirilmiş olarak gözükmesi tanınmasında rol oynayacaktır.”
Koruma, koruma amacıyla yapılmalıdır. Semte ise semt kimliğini yaşatmak için proje yapılmalıdır. Daha baştan tanıtım, marka sponsor, imaj pazarlanması vs gibi anlayışları ele alıyorsanız buranın mahalle yapısından çıkacağını kabul ediyorsunuz demektir. Yani bir dini yapıyı restore etmeye başlarken diskotek olarak kullanılmasını amaçlamak gibi bir şeydir bu.
Biz burada bizden öncekilerle yaşadık. Bizden öncekilerde kendilerinden öncekilerle yaşamışlardı. Dolayısıyla bizlerin semte bakışı başkalarınınki gibi değildir. Tek endişem Yeldeğirmeni’ndeki mahalle fonksiyonunun ticaret, eğlence fonksiyonuna dönüşmesidir
Haydar Arkadaşım,
Sağlığın yerinde iken Nihat’la her hafta Karacaahmet’e giderek yakınlarınızı ziyaret ediyordunuz. Nihat’ın bu alışkanlığınızı yalnız devam ettirdiğini biliyorsundur. Bense geçenlerde ilk defa sıradan bir zamanda gittim Karacaahmet’e. Birlikte kalan Annemin ve Anneannemin başında Annemle hasret giderirken oradaki bütün tanıdıklarla da beraber oldum aslında.
Emin ol oradakiler buradakilerden daha huzurlu be Haydar.
Arif Atılgan, Arkitera, Ağustos 2011
2 yorum
Yurttas sokak konya ap. büyüdüm ve Haydarin arkadasi idim…Berlinden selamlar , görüsmek istiyordum…
Savaş Bey
arifatilgan@gmail.com dan bana ulaşabilirsiniz.
Arif Atılgan