“Dileğim, Buradan Çıkan Malzemenin Başka Dile Çevrilecek Nitelikte Olabilmesi”

Akın Nalça Kitapları projesinin yürütücüsü Akın Nalça ile Türkiye'de mimarlık yayıncılığını ve Akın Nalça Kitapları'nın hikayesini konuştuk.

Ticari bir beklenti olmadan yola çıkılarak ilki 2003’te basılan Akın Nalça Kitapları, proje yürütücülüğünü Akın Nalça’nın üstlendiği, her yıl farklı temalarla ve editörlerle şekillenerek tasarım ve mimarlık kültürüne katkı sağlayan bir kitap serisi. Çeviri metinlerden uzak durduklarını, çabalarının Türkiye’ye ait malzemeleri ve özgün araştırmaları ortaya koymak olduğunu ifade eden Nalça, önümüzdeki dönemlerde buradan çıkan malzemenin yabancı bir dilde ve uluslararası bir platformda yer bulacak nitelikte bir kitap sunmasını umuyor. 

İlki 2003 yılında yayınlanan Akın Nalça Kitapları’nın hikayesini sizden dinleyebilir miyiz? Nasıl yola çıktınız, başlangıçta böyle bir seri öngörüyor muydunuz?

Akın Nalça: İlk kitap ”Mimarlıkta sıfır noktasını aramak?” Han Tümertekin’in yapıları üzerinden mimarlık okumaları olarak Bülent Tanju’nun editörlüğünde ele alındı. Ancak bu kitap için Bülent Erkmen’in kavramsal kararları ilk kitabımızın hem kimliğini hem de ondan sonraki kitap projesinin genel çerçevesini belirledi. Tüm görsel ve editoryal malzeme kendisinin düşünsel katkılarıyla biçimlendi. İlk kitabımızın Han Tümertekin’le ilgili olma sebebi ise onunla sürdürdüğümüz bir projede onu daha yakından tanımamız ve yapılarındaki ortak dilin kayda geçmeye değer bir durum olduğu düşüncesinden sonra bu fikrin gerçekleşebileceği şartlar da ortaya çıkmaya başlamıştı. İlk kitap için gelen güzel tepkiler bizi daha sonra devam kararı için motive ettiği gibi başlangıçta da bunun diğer kitaplarla nasıl sürdürüleceği ile ilgili kararlarımızın temelini oluşturdu. Sonuçta bir boşluğu doldurduğunu görmek ve her yıl bir beklenti yaratması bu süreçte tutarlılık yönündeki çabamızı pekiştirdi. İlk kitaptan bugüne uzun yıllar geçti ancak mimarlık kültürü adına çıkan yayınlar açısından aslında kısa bir zaman diliminden bahsediyoruz. Diğer tüm kitaplarda ise Uğur Tanyeli’nin yayın kurulu üyesi ve proje danışmanı olarak önerileri çok yönlendirici oldu. Hatta eserlerini bu projeye katan diğer telif sahipleri de çalıştığımız dönemlerde özveriyle bu sürece katıldılar. Böyle olunca benim de bir gönüllü olarak bu projeyi sürdürmemin ana motivasyonu oluşmuş oldu.


2003’te yayınlanan illk kitap: Mimarlıkta Sıfır Noktasını Aramak

Bugüne kadar mimarlık tarihinden tasarıma, kent kültürüne kadar geniş yelpazede konuları ele alan kitaplar yayınlandı. Her kitabın belli bir konu çerçevesinde sınırlanması, içeriğinde yer alacak metinler ile ilgili nasıl bir çalışma yürütüyorsunuz?

Evet, ilk kitaptan sonra tasarım ve mimarlık kültürüne dair, çeviri olmayan, özellikle Türkiye’den çıkan, buraya ait özgün araştırma ve malzemelerin kitaplaşabileceği bir yayın kararını sürdürmeye çalıştık. Her yıl grafik tasarımdan mimarlık tarihine farklı konular bu kitapların konusu oluyor. Önce de belirttiğim gibi genelde yayın danışmanımız Uğur Tanyeli’nin önerileri ve yayın kurulumuzun değerlendirmesi sonucu her kitap yaklaşık bir yıla yayılan bir süreçte tamamlanıyor.

“Düşünsel malzeme bütünsel olarak kitabın formatını ve yapısını belirliyor.”

Kitapların tasarımı ve tipografisi de belli noktalarda birbirinden ayrışıyor. Kitap tasarımları konusunda nasıl bir çalışma yürütüyorsunuz?

Kitaplar bugüne kadar içerikten son biçimlenişine kendi nesneleri ile de ayrışıyor olsa sadece görsel olarak değil, kağıt seçiminden ciltlemeye basım olanaklarını zorlayacak şekilde bir bütün olarak ele alınıyor. Bu noktada Erkmen’i, bir tasarımcıdan öte, tüm kitap projesinin küratörü olarak ta anmakta bir sakınca yok sanırım. HHer kitap, editoryal malzemeyi zaman zaman farklı görsel malzemeyle bir araya getirerek farklı okumalara yol açabilecek yeni bir kurguyla biçimleniyor. Kitapların işlevi okumayla tamamlansa da daha sonra kitaplığımızda onları tekrar keşfetmemizde, onların bir nesne olarak kendilerini okutmalarının da bir katkısı olduğunu düşünüyorum. Bazen bu projeyi, mekanın olanaklarını da kullanarak yıllardır farklı bir deneyim sunan Storefront Sanat ve Mimarlık Galerisi’nin mekan ölçeğindeki üretimine benzetiyorum. Orada sergi mekanı her sergilenen ile yeniden farklı bir forma bürünürken kitap projemizde de düşünsel malzeme yine bütünsel olarak kitabın formatını ve yapısını belirliyor. Basılan kitapların belli bir miktarı bizim her yıl datamızda bulunan bir okuyucu kitlesine gönderilirken büyük miktar ise Punto Yayıncılık’ın dağıtımı ile okuyucuya ulaştırılıyor.


İstanbul 1900-2000: Konutu ve Modernleşmeyi Metropolden Okumak

“Yüz binlerce üyesi bulunan bir meslek odasına sahip olan bu kadar büyük bir grubun bu kadar düşük bir tirajla yetinmesi ilginç.”

Mimarlık yazını konusunda günümüz yayınlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Akın Nalça Kitapları bu noktada nasıl bir boşluğu dolduruyor sizce?

Mimarlık yazını konusunda süreli yayın olarak bildiğiniz yayınlar ve kurumsal düzeyde çıkan bir iki yayın dışında son zamanlarda yeni bir alternatif çıkabilmiş değil. Üstelik onların da bu çabayı güçlük ve özveriyle sürdürdüğünü tahmin ediyorsunuzdur. Elbette genel okuyucu grubunu fazla ilgilendirmeyen sınırlı bir kitleden bahsediyoruz ama yüz binlerce üyesi bulunan bir meslek odasına sahip olan bu kadar büyük bir grubun bu kadar düşük bir tirajla yetinmesi ilginç. YEM yayınlarının bu konuda dilimize kazandırdığı kitaplar dışında buradan çıkan, mimarlık ve tasarım dünyamıza ait düşünsel bir malzemenin yayınlanacağı bir ortamın varlığından pek bahsedemeyiz. Son yıllarda görmeye başladığımız bazı biyografik kitaplar ve çok az deneme dışında bence daha fazlasına ihtiyaç var. Burada sadece arz eksikliğinden söz etmiyorum. Bu ürünlerin dağıtım ve satış olanaklarının yeterli olmasına rağmen talebin de yayıncılık girişimi açısından cesaret kırıcı olduğunu söylemeye çalışıyorum. Mesela bizim kitaplarımızın satışa sunulan sayısı yaklaşık 500 olduğu halde tamamen tükenen iki üç kitabımız dışında diğer yıllarda önemli miktarda iadeler aldık. Sonuçta ulaştığı insan sayısı tatmin etmese de iyi dönüşler ve her yılın kitabını özel olarak bekleyen meraklılar olduğunu bilerek bu sonuçla yetinmek zorunda kalıyoruz.


2015’te yayınanan 12. kitap: Sınıraşımı Metinleri: Osmanlı Mekanının Peşinde 15.-19. Yüzyıllar

Önümüzdeki dönemlerde neler göreceğiz, olgunlaşan kitaplar var mı?

Önümüzdeki dönem çıkacak kitap için henüz karar verme aşamasında değiliz. Yılın ilk yarısı gelecek malzeme ve nasıl ilerleneceği ile geçiyor. Bunun için önerilere açık olduğumuzu buradan belirtmiş olayım. Yılın ikinci yarısı da onun Erkmen’in elinde biçimlenmesi ve olgunlaşması ile geçiyor.

Bugüne kadar çeviri metinlerden uzak durduğumuzu söylemiştim. Ticari bir beklenti olmadan yola çıktığımız yayın projemizde dileğim bu dönem buradan çıkan bir malzemenin başka bir dilde ve uluslararası bir platformda yer alabilecek nitelikte bir kitap olabilmesi.

Etiketler

2 yorum

Bir yanıt yazın