Türkiye'deki mimarlık eğitiminin durumunu tespit etmeyi amaçlayan Arkitera Kampüste projesi kapsamında ziyaret ettiğimiz Kemerburgaz Üniversitesi'nde sorularımızı Mimarlık Bölümü Başkanı Derya Yorgancıoğlu'na yönelttik.
Arkitera: Kent ve mimarlık ilişkisiyle başlayalım. Mimarlık eğitiminin bulunduğunuz kentle ilişkisini nasıl kurarsınız?
Derya Yorgancıoğlu: Mutlaka kurulması gereken bir ilişki olduğunu düşünüyorum çünkü verdiğiniz eğitim içinde bulunduğumuz bağlamdan kopuk olursa çok da faydalı olacağına inanmıyorum. Dolayısıyla biz İstanbul’da bulunduğumuzdan dolayı proje alanlarımızı seçerken ya da teorik derslerimizi anlattığımız kavramların İstanbul’daki karşılığını öğrencilere göstermek için mutlaka alan gezilerini dahil ediyoruz ya da verdiğimiz ödev konuları öğrencilerin gidip doğrudan deneyimleyebileceği mekansal analizler oluyor. Eğitimle ilişkilendirme boyutu bu çerçevede daha çok gerçekleşiyor. Bizim eğitimimizin kente katkısına dair şunu söyleyebilir, müfredattaki derslere ek olarak etkinlikler gerçekleştiriyoruz. Örneğin Aralık ayında bir sempozyum gerçekleştireceğiz, İstanbul’dan, Türkiye’deki bütün illerden katılım sağlamaya çalışıyoruz ya da buradaki workshoplarla ilgili duyuruları mümkün olduğunca yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Buradaki kültürel, eğitim faaliyetleri aracılığıyla da bir etkileşim olsun istiyoruz. Biz bir yerlere gidelim bir şeyler öğrenelim, başka insanlar buraya gelsin, buradaki etkinliklere katılsın, bir şeyler öğrensin. Bir kent üniversitesi olmanın misyonu da bu zaten. Dolayısıyla bu yönde de etkinlikler yapıyoruz ya da İstanbul’daki diğer mimarlık bölümlerindeki etkinliklerden haberdar ediyoruz öğrencilerimizi. İçinde bulunduğumuz Bağcılar ilçesiyle de bağ kurmak için onları da yaptığımız çalışmaların bir parçası haline getirmeye yönelik projelerimiz de var. Şu an çok somut bir örnek veremem ama onun da önemli olduğunu düşünüyorum. Üniversite yakın çevresine de bir katkıda bulunmalı diye düşünüyorum. Ortak projeler olabilir, araştırma projeleri olabilir, sosyal sorumluluk projeleri olabilir, bunlara da önem veriyoruz bölüm olarak.
Mekan ve eğitim ilişkisi nasıl olmalıdır? Türkiye’de günümüz mimarlık eğitimine karşılık gelen stüdyolar ve derslikler yeterli midir?
Mimarlık eğitimi ve bu eğitimin gerçekleştiği mekan arasında doğrudan doğruya bir ilişki olduğunu düşünüyorum. Araştırma alanı olarak da bunu çok önemsiyorum. Öğrencilerin hem rahat edebilecekleri, çalışmalarını gerçekleştirebilecekleri hem de onları birazcık daha çalışmaya teşvik edecek, sahiplenmelerini sağlayacak mekanlar olmalı. Biz yeni kurulan bir üniversiteyiz, üçüncü yılımız. Dolayısıyla stüdyolarımız sayı olarak kısıtlı; fakat nitelik olarak mümkün olduğunca esnek tutmaya çalışıyoruz. Yani öğrencilerin şekillendirmesine olanak tanıyoruz. Maket atölyemiz var stüdyolara ek olarak. Orada ders dışı saatlerde de, hafta sonları da çalışabiliyorlar. Onların maket malzemeleri muhafaza edebilecekleri bireysel dolapları var; dolayısıyla öğrenci sayımıza oranlayacak olursak şu anki fiziksel olanaklarımız yeterli. Zaten stüdyo, mimarlık eğitiminin bel kemiği. En çok zamanımız orada geçiyor. Dolayısıyla orayı sahiplenmeleri ve ders dışında da oralarda çalışmaları çok önemli. Onun dışında üniversitenin genel derslikleri, kütüphanesi, konferans salonu, çalışma birimleri gibi, yani herkesin kullanımına açık mekanları da mimarlık öğrencileri kullanıyorlar.
4 yorum
Merhaba sevgili İki mimar (İki mimarlar, bir ama iki mimar?)
Eline sağlık, ironi dolu güzel bir yazı olmuş, okurken çok eğlendim. Sadece cevabını merak ettiğim ufak bir soru var; Neden anonim bir şekilde yayınlamayı tercih ettin?
PS: Şikayet konusunda ayakta alkışladım. Şikayetsiz yürümüyor. Yükünü kendin bile üstlensen şikayet etmedikçe tadı da çıkmıyor vallahi.
Selamlar.
Hocam yine başka bir yarayı ele almışınız , anlatma derdiyle yazmışınız, Teşekkürler …. Bu sefer linç olayına karşı * bir önlem almışınız . Tebrikler …Dedikodu ve gıybet arsındaki farkı da merak ettim.
Ahmet Turan Köksal sen misin?
Adın geçti dediler koştum. Bunların çoğu başından geçen biriyim. O yüzden tabii ilk akla gelen benim. Bir kere ben öğrenciye “siz” diye hitap ederim. Bilenler bilir.