YTÜ Uluslararası Kentsel Çalışmalar Araştırma Merkezi ve Mimarlık Fakültesi tarafından bu yıl ilk kez, YTÜ Mimarlık Fakültesi öğrencilerinin katılımıyla Eskigediz'de gerçekleşiyor. Yaz okuluna katılanlar ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
Öğrenciler: Bizim çalışmamız ODTÜ’nün yaptığından çok farklı. Bizimki hacim olarak çok büyük, onlar daha ufak, daha uygulanabilir şeyler yapıp ahşap kullanıyorlar. Ve onlar kısım kısım ve genelde Ankara’nın çevresinde yapıyorlar. En önemlisi her şeyi okul ayarlıyor. Öğrenciler mecburi olarak ilk senenin sonunda nasıl yapıldığını, nasıl ayakta durduğunu görmek için gidiyorlar.
Bizim farkımız da bu çalışmanın bizden çıkan bir fikir olması. Ama bizi harekete geçiren şey de onların hazırladığı küçük bir kitapçık.
Bir de farklı olarak proje sürecinde de bizde organizasyon ekibi çalıştı, biz çizdik projeyi. ODTÜ’de ise hocalar yapıyor, öğrenciler sadece katılıyorlar.
Öğrenciler: Hayır, hiçbir ders kapsamında yapılmadı. Dönem içindeki görevlerimizin dışında ekstra emek harcadık.
Öğrenciler: Ek derslik, ana sınıfı, öğretmenler odası, teknolojik derslik olacak, bir de tuvaleti olacak.
Öğrenciler: 21 kişiyiz, 14’ü kız, 7’si erkek.
Öğrenciler: Acı değilmiş biz onu öğrendik. Erkekler olsa bu kadar çalışmazdı heralde. Herkes çok fazla çalışıyor.
Zaten bizim sitemizde de (www.mmr.yildiz.edu.tr) fotoğraflarımız var. Eğer onlara bakarsanız el arabaları taşıdık, kazma kürek salladık. Biz gelirken 14 kız ne yapacaksınız inşaatta deniyordu ama hiç öyle olmadı.
Öğrenciler: Devamlı güncelleniyor. Biz buradan fotoğraf yolluyoruz, İstanbul’dan hocalarımız güncelliyor.
Öğrenciler: Temmuz ve Ağustos aylarında olmak üzere 1 aylık dönemler halinde geliyorlar. Yakında biz ayrılacağız (1. Grup), yerimize yeni bir grup gelecek. Organizasyondan 5-6 kişi iki ay burada kalacak
Öğrenciler: Hayır, karışığız. Dördüncü, üçüncü, ikinci sınıftan öğrenciler var.
Öğrenciler: Aramızda Eskigedizli yok. Çalışma için birkaç tane daha alternatif vardı. Bazı kıstaslar belirledik, sonra burasının bizim için en uygun yer olduğuna karar verdik.
Öncesinde Erzurum’a, Gümüşhane’ye bir de Gediz’de Akköy’e bazı teknik geziler yaptık. İlk proje olduğu için sağlama almamız gereken şeyler vardı. Bize verilecek lojistik destekler, kalma vs. gibi pekçok konu…
Burasıyla bir hocamız ilgileniyordu. Restorasyon çalışması ve tekrar buranın canlandırılması söz konusu olduğu için buraya karar verildi.
Biz Akköy’ün olmasını istiyorduk, oranın daha çok ihtiyacı vardı. Ama orası deprem bölgesi olduğu için zaten boşaltılacakmış, onun için buraya kayıldı.
Ama iyi ki burası olmuş diye düşünüyoruz. Çünkü bu kadar sorun yaşarken tanıdık bir yer, Gül Hoca’nın (Gül Ünal) daha önce çalıştığı insanlar olması iyi oldu. Mesela ahşap kalmadığında gidip isteyebildik, Kaymakamı tanıyor olması projenin yürümesini sağladı.
Öğrenciler: Evet, mimari dokusu çok güzel. Çevre köylerden öğrenciler buradaki okula geldikleri için ek dersliğe ihtiyaç var. Bu proje için çok daha alakasız yerlere gittik. Mesela Gümüşhane’de Akyazı köyü, dağ yamacında bir köy. Gelecek projelerde öyle yerler de olursa vurucu olur. Çok bilinmeyen, hiçbir şeyi olmayan yerlere yaraması iyi olur.
Öğrenciler: Evet ilk proje için en azından çok zorlanacaktık. Arazi bakımından da malzeme ulaşımı bakımından…
Öğrenciler: Herşeyi öğrenciler yapıyor. Zaten öğrenci kaynaklı ve öğrenciler tarafından başlatılan bir proje olduğu için de aynı zamanda sahipleniyoruz. Önce deniyoruz, eğer yapamıyorsak bir profesyonel yardımıyla nasıl yapılacağını öğreniyor ve sonra yapmaya devam ediyoruz.
Öğrenciler: Yöreden bulabildiğimiz kadarıyla var. Aslında herşeyi tek başımıza yaptık. Demirlerin hepsini biz bağladık, biz kestik, biz büktük, biz taşıdık, biz açtık.
Öğrenciler: Nasıl bağlanacağını bilmediğimizden dolayı bir kere demir bağlarken yardım aldık. Bizim bir şantiye şefimiz var: Perçin bey (Ünal). O da gönüllü. İstanbul’dan gönüllü olarak geldi. O da çok profesyonel birisi, şantiyelerde çalışmış daha önce. Bize birşeyleri anlatırken bazen anlamıyoruz, ama sabırla anlatıyor. Normal şantiyelerde iki günde bitmesi gereken iş biz işi yeni öğrendiğimiz için, üç güne sarkıyor. Çok anlayışlı davranıyor bize karşı.
Biz ilk başta mimarlıktan geldiğimiz için maket yapar gibi milimlerin bile hesabını yapıyorduk. Bu onu yordu. Bize “Bırakın çocuklar ne yapıyorsunuz böyle!” diye çıkıştı. Biz beton dökülmeden önce kalıpları o kadar sağlam çaktık ki, beton döküldükten sonra kalıpları sökemedik. Epey zorlandık kalıpları sökerken. Hepsi deneyim oldu bizim için.
Öğrenciler: (Gülüşmeler) Beton döktüğümüz gün çok zorlandık. Her tarafımız beton olmuştu, hiç o kadar yorulmamıştık.
İşin en ilginç yanı projelerde iki çizgi olarak çizdiğimiz grobeton burada bir günümüzü aldı. Gerçeği çok farklı. Etriyeleri ilk başta dizemiyorduk. Sürekli hepsi yıkılıyordu. Ustalar geldi şıkır şıkır etriyelerin hepsi ayağa kalktı.
Betoniyer de bozuktu. Ayarı bozuk olduğu için çevirip dökme işlemi sırasında tekrar eski haline dönüyordu. Çalışması için sürekli döndürmek zorundaydık. O gün sabahtan, akşam sekize kadar -tabi aralarımız var- işimizi bitirdik. İlk defa betonlarımızı getirip döküyorduk. Gayet de güzel bir gündü.
Kalıplar 60m² gelecekken, 40m² geldi. O gördüğünüz kalıpların hepsini ahşaptan biz ürettik.
Brüt kalacak kısımların, temelin de kalıplarını biz yaptık ahşaptan. İyi oldu biz de burada kalıp öğrenmiş olduk.
Buraya geldiğimizde etriye bükme kolunun masası bile yoktu. Onu da biz yaptık.
Çok komik şeyler de yaşadık. Mesela keresteler eksikti. Kalıpçılar kalıp çakacaklar, kereste yok. Sonra bu sabah kereste geldi. Hepimiz çok sevindik. Hayatta mutlu olduğumuz şeyler burada çok değişti.
Demirler başladıktan sonraki ilk günlerde herkes tetanoz aşısına tek tek gidiyordu. Sonra grup halinde sağlık ocağına gittik.
Öğrenciler: Her şeyle ilk kez karşılaşıyoruz burada.
Biz zaten bir ara şunu söylüyorduk. Güvenlik ya da işçilerine baktığınız zaman, birçok şantiyede bulamayacağınız kadar iyi koşullar var. Yeleklerimiz, baretlerimiz, eldivenlerimiz herşey tamam. Ama malzemeye baktığınızda en fakir şantiyeydik. Hiçbirşeyimiz yok, ilkel koşullarda her şeyi kendimiz üretiyoruz.
İlk fotoğraflara bakarsanız. Herkes tam takım giyimli. İşçilerde gözlüğün, baretin herşeyin tam olduğunu görebileceğimiz birkaç şantiye vardır. Dönüp baktığınızda çok komik şekilde hala ahşaptan kalıp yapıyorduk, etriyeleri bükmeye çalışıyorduk.
Öğrenciler: Hayır. Parayla almadık. Pek çok sponsorumuz var. İnternet sitemizde (www.mmr.yildiz.edu.tr) hepsi logolarıyla birlikte yer alıyor.
Öğrenciler: 8:00-12:00, 14:00-18:00 arasında çalışıyoruz. Bir de 10:30’da ve 16:00’da 15 dakikalık çay molalarımız var.
Öğrenciler: Hayır, onlar belediyeye kiraladı. Bizi kiraz bahçesine götürdüler, alabalık ısmarladılar, arada çay molalarımızda simit getiriyorlar. Gıda sponsorumuz oldular bir bakıma.
Öğrenciler: Gül Hoca (Ünal) sahiplendi zaten. O çok önemli. Yani biz öyle söylüyoruz biz başlattık, biz yaptık diye ama Gül Hoca olmasaydı kesinlikle olmazdı heralde.
Her sınıftan öğrencinin olması da güzel birşey. En azından seneye de ateşleyici insanlar olacak. Ayrıca ilk dört-beş kişi ortaya çıkıp böyle birşey yapalım dediğinde bir hoca desteği ciddi şekilde olmazsa hiçbir şey olmaz. Ve o hocanın da çok inatçı olması gerekiyor. Gül Hoca da öyle gerçekten çok inatçı.
Öğrenciler: Okulla protokol seneye de yapılacak şekilde imzalandı ama olur mu? Neresi olur? Nasıl olur? Bilmiyoruz.
Öğrenciler: Biz teşekkür ederiz.