Rahmi Aksungur ile Rodin üzerine söyleşi...
Rahmi Aksungur: Rodin’in yaşadığı yüzyılda varolan sosyal, kültürel ve teknolojik gelişmelerden etkilenmesi son derece doğal olsa da heykel sanatındaki temel sorunlardan bazılarının üstüne ısrarla gitmesi daha dikkat çekicidir. Döneminin entellektüelleriyle beraber yaşamasına rağmen, mesleki yönden sofistike çalışmalara yönelmiştir. Bence; Rodin yapıtlarını sezgiye dayalı değil de son derece bilinçli çalıştığı, yaptığı heykellerin çözümlemesinden ve söylediklerinden anlaşılmaktadır. Ancak sorun anlatılan sanatın anlaşılma güçlüğünden kaynaklanmaktadır. Heykel sanatında, insanların kavrama alışkanlıklarının dışında kalan gerçeği, insan hep zor algılamıştır, heykelle izleyici arasındaki bu sorun sık sık karşımıza çıkmaktadır.
Heykel sanatı resimden çok mimariyle yakın olmuştur. Her ikisinde de uzay geometri kullanılmakta, kütlelerin detaya proporsiyonları (büyükten küçük parçaya orantısal ilişkileri) doluluk boşluk oranları kütlenin uzayda ne şekilde durduğu ve ne ölçüde olduğu kütlenin çevreyle ilişkisi gibi mimariyle heykelin tarih boyunca paylaştığı birçok değerler ve benzeşen konuları vardır, bu nedenle heykel sanatını, resim sanatından çok, mimari gelişmelerle birlikte değerlendirmek daha doğru olur kanısındayım.
RA: Rodin’in Antikite dönemine ait heykellere olan sevgisi bu heykellerde uzay geometrinin son derece yalın bir dille kullanılmış olmasından kaynaklanmaktadır. Diğer bir yönüyle de geometri (geometri derken hep uzay geometriyi kastediyorum) insan vücudunun anatomisine göre değil, heykeltraşın kompozisyonuna bir enstrüman olacak şekilde kullanılmıştır. Kompozisyonu etkilemedikçe kopmuş bir kolun, yamulmuş bir burnun hiçbir önemi yoktu ya da kompozisyonun tamamlanması için bir bacağın kırılması gerekiyorsa onu kırmaktan hiç çekinmezdi. Rodin dönemindeki heykel sanatında bunların hiç biri yoktu. Heykelin temel sorunları unutulmuş, heykel sanatçıları 100 yılı aşkın bir süredir seçkin bir güzelliğe takılıp gitmişlerdi. Üretilmiş kollara, bacaklara değinirsek; Rodin için bir koldan çok kolun uzaydaki yeri önemlidir. Basit bir örnekle ifade edersem daha iyi anlaşılabilir: İki kavga eden insan figürü: dört bacak, dört kol, iki gövde, iki kafa, dört el, dört ayak, yirmi parmak, zaman zamanda bazı ayak parmakları çeşitli büyüklüklerde ortalama 40 parçanın uzaydaki duruşunu kompoze etmek, heykelci bu parçaları öyle kompoze eder ki izleyiciyi istediği duygulara yönlendirebilir. Rodin bu parçaların kompozitörlüğünü yapıyordu. Dönemi içinde ise heykel sanatının bu temeli unutulmuştu. Rodin için bir elin güzelliğinden çok elin duruşu ve parmakların kompozisyonu daha önemliydi.
RA: Rodin’in eskizleri tipik heykeltraş çizimleridir. Tasarlanan heykellerin sülietlerini araştırır sanatçı. Kadın eskizlerinin de hemen hemen hepsinde böyledir. Bu tür yapılan çalışmalar, heykeltraşın endişeleri mimarların kütle sülietlerini araştırmasına benzer, ressamlarınkiyle hiç benzeşmez.
Sorunuzdaki saptamalarınız doğrudur. Doğaya insan bedenine tutkusu olan bir sanatçı için, bir bedenin sergilenmesi değil içindeki ruhun ve enerjinin sergilenmesi temel kaygısıdır. Rodin’i dönemine hakim anlayışlardan hiç etkilemediği, kendi inandığının önde olduğu kesin.
RA: Rodin’in döneminde, heykel sanatının durumunu kısaca gözden geçirerek sorunuza cevap vermeye çalışayım. Mimaride heykel için ayrılmış mekâna tasarlanmış “Doğanın seçkin bir gözle ifadesi” işte o dönemde bir heykelin güzel olması için getirilen tanım ve heykelin konması gereken mekan, Rodin işte bunlara baş kaldırıyordu. Ona göre doğada böyle seçkin bir güzellik yok idi, tabiat herşeyiyle güzel ve üstündü. Heykel için mekan da mimariye bağımlı değildi.
İnsan gözü heykeli formun üstüne düşen ışık gölge kesitleriyle algılar, dış mekanda ışık devamlı değişim içindedir. Bu değişim ışık gölge kesitlerini de devamlı değiştirir, heykeltraşlar bu değişime göre tasarım yaparlar. Bir heykelin sabah ışığında başka, öğlen başka, akşam üzeri başka yönlerini algılarsınız bu da heykeli duralı olmaktan çıkarır iyi bir heykeltraş bunların hepsini eskiz aşamasında tasarlar tabi ki Rodin’de böyle yapmış. Bu yapıtların gün ışığında sergilenmesi iyi olurdu zannedersem SSM güvenlik nedeniyle iç mekân sergisini tercih etmiştir.
RA: Çeşitli sergileme hataları olsa da, Rodin’i İstanbul’da görmek güzel bir şey. Sorunuzun diğer yönüne ben şöyle yaklaşıyorum; şirketler ve özel ailelerin sanata el atması sanata yapılan yatırımı arttırır bu da sanatın daha hızlı gelişmesini sağlar, başlangıçta tekelleşme olabilir, en kısa sürede onunda aşılacağına inanıyorum. Alternatif projeler sanatın motorudur, desteklenmesi hatta teşvik edilmesi gerekmektedir. Ayrıca bu projeler medyada tartışmaya açılmalıdır.
DY: Teşekkürler.
1 Yorum
Bu yazımın bazı paragrafları şu anda Ana Sayfadaki haberlerden ‘İstanbul’un yanan ‘güzel’lerinin son hali’ başlıklı Hürriyet Gazetesinden alıntı olan haberde aynen kullanılmıştır. Kaynak gösterseler incileri dökülecek herhalde.
Arif Atılgan