Önceden "Technical Review" olarak adlandırılan "On-site Review Report", Ağa Han Mimarlık Ödülleri'nde kısa listeye alınmış belirli bir proje hakkında Master Jury'ye rapor vermek için görevlendirilmiş bağımsız raportörler tarafından hazırlanan bir belge.
Raportörler, konut, şehir planlama, peyzaj tasarımı ve restorasyon dahil olmak üzere çeşitli disiplinlerde uzmanlaşmış kişilerden oluşuyor. Raportörlerin görevi, proje veri aramasını doğrulamak için kısa listeye alınan projeleri yerinde incelemek. Raporların ayrıntılı bir dizi kriteri göz önünde bulundurarak her proje için Master Jury’nin belirli endişelerine ve sorularına yanıt vermesi gerekiyor.
Sedad Hakkı Eldem tarafından tasarlanan 1962-64 yılları arasına inşa edilen Sosyal Sigortalar Kurumu Tesisleri, 1986 yılında Ağa Han Mimarlık Ödülü’nü almıştı. Sosyal Sigortalar Kurumu Tesisleri hakkında Ağa Han Mimarlık Ödülleri için hazırlanan raporda yapının arsası, bulunduğu bölge hakkında bilgi, çevresiyle ilişkisi, tasarım ve inşaat süreci, inşaat süresi ve bütçesi, teknik ve estetik değerlendirme yer alıyor.
“...Proje alanı, yüzyıllardır değişmekte olan bir bölgenin merkezinde yer alıyor. Bölgede, Bizans Dönemi, Osmanlı Dönemi’nden kalma yapılar, 18. ve 19. yüzyıl ahşap evleri ve 20. yüzyıl ortasında açılan bulvarlar ve ticari kompleksler yer alıyor. Alanın bitişiğinde bir Osmanlı Camisi (Şepsafa Camii), bir türbe (Zenbilli Ali Efendi) ve bir hamam: daha yukarılarda bir Bizans Kilisesi’nin (Pantokrator) hızla yok olan kalıntıları vardır. Bu kilisenin etrafındaki teraslar bir zamanlar Osmanlı aristokrasisinin konakları ve sarayları ile çevriliydi, ancak 1940’larda bir yangın bu alanı harap etti ve ardından bulvarın açılmasıyla tüm bölgenin yapısı oldukça değişti. Huzurlu bir yerleşim bölgesinden, aralarında gecekondularında olduğu bir ticari alana dönüştü.
Arazinin sahipleri – Sosyal Sigortalar Kurumu- aslen kiralık veya satılık bir bina için bir ticari geliştirme çalışması yaptırmış. Mimar Sedad Eldem verdiği bir röportajda:
‘Yıllar sonra, bana bu görev verildiğinde… sorun, uzun zamandır ilgimi çeken bir yer olmasıydı. Birtakım ofislerden oluşan bir kompleksti… ve dükkanlar vardı. Ancak bu dükkânlarda ne satılacağı belli değildi. Açık ve kapalı sokaklar ile en azından mimari karakterini korumak istedim… Benim aklımdaki eski Zeyrek caddesinin görüntüsüydü… Özellikle bina gruplarında ölçeği uyarladım. Eski karakteri korudum, yani eski Zeyrek Caddesi fikrini devam ettirdim.’
…Konsept olarak modern olan kompleksin kendisi, modern kentsel formların çok karakteristik özelliği olan tek parçalı yapıya karşıt bir karakter sergilemektedir. Eğimli arazide yer alan, farklı yükseklikteki binalar ve avlulardan oluşan kompleks, Zeyrek’in yukarılarındaki artık çürümeye yüz tutmuş geleneksel ahşap mimarinin ölçeğiyle hemen ilişki kurmaktadır. Boşlukları ve açıklıkları olan ayrı kütleler, arkadaki ahşap yerleşime sürekli ve boşluklu bir görüş sağlamaktadır. Konsept, ahşap ev kültürünün derin geleneği ile Atatürk Bulvarı’nın kaçınılmaz zalimliği arasında bir tür bağlantı kurmaktadır. Kütleler, kökleri olan çağdaş Türk mimarisinin ne olması gerektiğine dair mükemmel bir ifade elde etmek için son derece ustaca konuşlandırılmıştır.
Kompleks 114 metre uzunluğundadır ve çevredeki evlerle aynı yükseklikteyken güney kısmı daha yüksektir. Üçgen arsanın uzunluğu boyunca kuzey ucuna doğru ilerledikçe kütle 6 kattan 2 kata inmektedir. Arsanın köşesindeki kahve büfesi ne yazık ki hiç inşa edilmedi, bunun yerine birkaç basamak ve bir yer altı tuvaleti yapıldı. Köşeye ulaştıkça binanın ‘yoğunluğunun’ azalması, komplekse oldukça güzel bir form verir.
Profesör Eldem’in çeşitli portföylerinden alınan 11 eskiz, modern kelime dağarcığı ve geleneksel ölçekle aynı anda oynayan çalışmalarını gösteriyor. Tüm bu kompleks, gerçekten de çok zarif ve güzel bir mimari biçime sahip.”