Proje Raporu
AGRORGANISM
Değişen dünya koşulları beraberinde adaptasyon ve uyumu getirmektedir. Geçmişten günümüze ilk yerleşimler su ihtiyacından dolayı akarsu kıyılarında başlamış ardından bu yerleşimleri o dönemin ana geçim kaynağı olan tarım alanları çevrelemiştir. Sanayi Devrimi ile yaşam koşulları değişmiş sanayi fonksiyonu kentlerde tarım yerine var olmaya başlamıştır. Bu defa insanlar sanayiye yakın olmayı tercih ederek kent merkezlerine göç ederek akarsu kıyılarını terk etmiştir. Bu döngü ve koşullar zamanla yeni bir fonksiyonun var olanı yok ederek ortaya çıkmasına neden olmuştur. Doğanın yaşam döngüsünde de her canlı hayatta kalabilmek için dönüşüm yaşamakta ve dönüşüme karşı çözümler üreterek döngüde kalmaktadır. Bu açıdan değişim beraberinde yok etmeyi değil doğada olduğu gibi yenilenerek döngüde kalabilmeyi getirmelidir.
Sözü edilen döngüden hareketle proje kapsamında ana sorun kentte işlevlerin birbirini yok ederek var olmasıdır. Bu durumun yansımasını İstanbul özelinde incelediğimizde 1960’lardan önce tarım alanları ve ormanları ile çevrelenen kompakt bir kent formu görülmekteyken 1960 sonrası hızlı kentleşme, nüfus hareketleri ve sanayinin kente girmesi ile yerleşim alanları tarım alanları yönünde saçaklanmaya başlamıştır. 1980lerden sonra ise kentleşme nedeniyle kent merkezinde kalan sanayi alanlarının çepere desantralizasyonu gerçekleşmiştir. Bu durum arz talep dengesi üzerinde çeperlerde saçaklanmayı arttırmıştır. Ardından koruma alanları ve doğal alanlar tahrip olmuştur. 2000lerden sonra ise artan imar hareketleri ve mega projeler 2022 yılında kentin kuzeyinde yer alan tarım ve orman alanlarını yok ederek kontrolsüz büyümesine neden olmuştur. Özellikle sanayinin çepere desantralizasyonu ile bu döngüden en çok etkilenen semt Tuzla olmuştur. Tuzla sanayi devrimi öncesi tamamen tarım alanlarının bulunduğu sayfiye niteliğinde yerleşim iken günümüzde sanayi kenti olarak anılmaktadır. Kentte farklı fonksiyonların birbirini yok etme olgusunu Tuzla, Kamil Abduş Gölü çevresinde gözlemlemekteyiz. Göl 1950 öncesinde birçok kuş çeşidine ev sahipliği yapan biyolojik çeşitliliğin yüksek olduğu kıyı ve tarım alanları ile yaşayan bir alan iken 1969 yılında tersanelerin alana girmesi, nüfus hareketleri, İston Fabrikası ve Atık Su Arıtma Tesisinin alanda yer seçmesi ile dönüşüm geçirmiş, biyoçeşitlilik bozulmuş ve 2002 yılında göl kurumuştur. Ardından kanunlar aracılığı ile alanı canlandırmak için projeler geliştirilmiştir. Günümüzde bu alan hala göl, tersane, tarım ve kent işlevlerini bir arada bulunduran ekoton bölge niteliğindedir. Bu nedenle geçmişte İstanbul’un tarımsal ihtiyacını karşılayan Tuzla’da farklı işlevleri bir arada değerlendirebildiğimiz Kamil Abduş Gölü çevresi çalışmanı alanı olarak seçilmiştir.
Tanımlanan sorundan hareketle çözüm önerisi geliştirilirken Balçık Küfünden (Slime Mould) ilham alınmıştır. Balçık Küfü) çok hücreli bir kolektif gibi davranan bir organizmadır. Yayılma, bağlanma ve birleşme evrelerinden geçerek gelişmektedir. Bu mantar çeşidi; bir sorun ile karşılaştığı anda bütün olarak hareket etmekte, bulunduğu yeri beslemekte, bulunduğu yerden beslenmekte ve değişen koşullar karşısında kendini yenileyebilerek var olmaktadır. Kentleri düşündüğümüzde kentte bulunan farklı işlevler de balçık küfünde olduğu gibi birbirini destekleyerek var edebilmeli, birlikte gelişebilmelidir. Bu nedenle projede sözü edilen kentte farklı işlevlerin birbirini yok etmesi ve alan kapsamında tarım alanlarının kaybolmaya başlaması sorununun çözümü doğada yer alan balçık küfünde yer almaktadır.
Agrorganism isimli projede; göl, tersane, kent ve tarım alanlarının birlikte çalışmasını sağlamak, tarımsal üretimi sürdürülebilir yollarla gerçekleştirerek günümüz koşullarına entegre etmek, mevcut tarım kimliğini devam ettiren sosyal yapıya istihdam sağlamak, tarımsal üretimi öğreterek deneyimleme imkanı sunmak, gıda krizi karşısında kentlerde gıda ihtiyacına alternatif oluşturmak, sürdürülebilirlik kapsamında enerji, su ve atık yönetimini geçekleştirmek amaçlanmıştır. Bu amaçlar kapsamında alanda tersane, tarım, göl ve kentin birbirleri üzerindeki etkisi analiz edilerek girdi çıktı ilişkileri değerlendirilmiştir. Ardından Birleşmiş Milletler Sürdürülebilirlik İlkeleri kapsamında çözüm önerileri sunulmuştur.İlk olarak tersane bölgesi incelendiğinde; 1980 yılında alanda gölü denizden ayıran geniş bir alan doldurularak tersane kurulmuş bu nedenle kent ve kıyı arasındaki bağlantı koparılmıştır. Tersanenin kurulması ile metal şekillendirmeden kaynaklı atıklar göl kıyısındaki biyoçeşitliliği yok etmeye başlamıştır. Bu açıdan projede bu atıkların geri dönüştürülerek mesh üretilmesi ve yapı elemanı olarak cephede kullanılması önerilmiştir. İkinci olarak nüfus hareketleri, sanayi atıkları, deniz ve göl arasındaki bağlantının koparılması vb nedenler ile göl küçülmüş, gölde balık ve kuş çeşitlerinin bir bölümü yok olmuştur. Bu kapsamda göl ve çevresindeki flora ve faunaya dikkat çekmek ve insanlarda koruma algısını sağlamak amacıyla yapıda bu alanda yaşayan kuş ve balık türlerine yönelik sergi ve araştırılarak yaşatılmasına yönelik laboratuvar birimleri önerilmiştir. Üçüncü olarak sanayi alanları çevre kirliliğine neden olmaktadır. Özellikle Atık Su Arıtma Tesisinden atık olarak çıkan çamur çevrede kirliliğe neden olmaktadır. Bu kapsamda azot, fosfor ve potasyum içeriği zengin olan bu çamurun gübre olarak tarım alanlarında kullanılması önerilmiştir. Son işlev olarak tarım incelendiğinde; çevrede küçük seralarda geleneksel tarımın devam ettiği görülmektedir. Ancak salma sulama yöntemi ile su kaynakları verimsiz kullanılmaktadır. Bu nedenle sürdürülebilir tarım kapsamında yağmur suyunun yapıda toplanarak dönüştürülmesi ve damlama yöntemi ile sulamanın gerçekleştirilmesi önerilmiştir. Tarım ile ilgili diğer konu ise atıktır. Tarım alanlarında aşırı pestisit kullanımı ve endüstriyel atıklar, üretim sonrası ortaya çıkan atıklar kirliliğe neden olmaktadır. Bu kapsamda öncelikle yapıda komposit olarak atıkların dönüşümünü sağlayan birim ile bölgedeki çiftçiye eğitim vermek amaçlanmıştır. Bu birimde organik atıklarla beslenen balçık küfünün yardımı ile atıklar dönüştürülerek gübre olarak kullanımı sağlanacaktır. İkinci olarak çevreye zarar veren plastik örtü malzemesi yerine yapıda cam sera önerilmiştir. Son olarak değişen koşullara tarımsal üretimin adaptasyonunu sağlamak için modern tasarımsal üretim yöntemleri önerilmiştir. Bunlar; topraksız tarım uygulamalarından hidroponik tarım ve bitki yetiştiriciliği ile aynı anda balık yetiştiriciliği yapılabilen, balıklardan elde edilen suyun bitkilerde gübre olarak kullanıldığı akuaponik tarım çeşididir. Sözü edilen öneriler ile Birleşmiş Milletlerin Sürdürülebilir Kalkınma hedeflerinden Açlığa Son, Sorumlu Tüketim Ve Üretim, Sürdürülebilir Şehir ve Yaşam Alanları, Erişilebilir ve Temiz Enerji, Temiz Su ve Sanitasyon İlkeleri gerçekleştirilmiştir. Bu çerçevede yapı tasarlanırken; kıyı ile kent arasındaki ilişkinin yaya odaklı olarak yeniden kurulabilmesi amacıyla yapının içinden geçerek tersaneye ulaşması planlanan bir aks önerilmiştir. Bu kapsamda ana giriş kent ile bağlantının sağlandığı Rauf Orbay Caddesi üzerinden sağlanmıştır. Yapı formu bu aksa eklemlenen tersane, tarım ve göl ile bağlantılı farklı işlevlerdeki kütleler ve bu kütleler arasında bağlantılar ile oluşturulmuştur. Bu işlevler ve kütleler balçık küfünün komünitelerinde olduğu gibi birbirinden bağımsız çalışabildiği gibi oluşturulan bağlantılar ile birbirini de beslemektedir. Yapı 5 farklı bölge üzerinden tasarlanmıştır. 1. Bölge belirlenen ana aks çevresinde gelişen giriş kütlesi ve sosyal kütleyi kapsamaktadır. Bu kütleler avlulu tasarlanarak avlu ile birlikte yaşaması planlanmıştır. Kütlenin zemin katında kafeterya, satış birimi ve sergi alanları bulunmakta, üst katında ise sosyal alanlar ve sosyal teraslar konumlanmaktadır. 2. Kütlede sürdürülebilirlik ilkelerinden açlığa son ilkesi kapsamında aşevi önerilmiş ve bu kütle kente yakın bölgede konumlandırılarak ana kütleye bağlanmıştır. 3. Kütlede ise zemin katta gölde yaşayan canlıların tanıtılmasına yönelik balık müzesi ve balçık küfüne yönelik müze, üst katında ise bu canlılara yönelik araştırmaların yapıldığı laboratuvarlar önerilmiştir. 4. kütle kuş gözlem kulesi ve kuş müzesi ile çalışan kütledir. Son olarak 5. Kütle tarım kütlesidir. Bu kütlede akuponik ve hidroponik tarım çeşitleri önerilmiştir. Bunun yanında cam seralar önerilerek, bu seralardan çıkan atıkların dönüştürülerek kullanılacağı kompost birimi tasarlanmıştır. Sonuç olarak günümüzde küreselleşme ile artan kontrolsüz kentleşme yerine kentlerin gelişirken farklı işlevleri yok etmediği, birbirinden beslenerek geliştiği sürdürülebilir gelişme önerisi gerçekleştirilmiştir. Bu bağlamda balçık küfü referans alınarak balçık küfünün davranışları yapıda sürdürülebilirlik ilkelerine; yapının fiziksel görünüşü ise farklı işlevler, bağlantılar, boşluklar üzerinden yapı formuna aktarılmıştır. Bu kapsamda önerilen agrorganism isimli tasarım, balçık küfünde vurgulandığı gibi doğada var olabilmek için diğer işlevlere ihtiyaç duymakta, bulunduğu yere besleyerek bulunduğu yerdeki diğer işlevlerden beslenmekte ayrıca sürdürülebilirlik kapsamında su, enerji ve atık yönetimi ile değişen koşullar karşısında güçlü kalabilmektedir.