Yanardağ Mimarlık, Bir Uygarlık Odağı Olarak Başkanlık ve Şehir Meclisleri Fikir Projesi Yarışması'nda 1. Mansiyon Ödülü'nü kazandı.
Tasarım Raporu
“Bir müze nasıl olmalı, Manhattan’da bir müze? Elbette işe yaramalı, gereksinimi karşılamalı. Ama New York manzarasıyla ilişkisi nedir? Neyi ifade eder, mimari mesajı nedir? Başta nasıl olmaması gerektiğini söylemek kolay. Bir iş yeri veya ofis binası gibi görünmemeli, ucuz bir eğlence yeri gibi de görünmemeli.Formu ve malzemesi, 50katlı gökdelenler mahallesinde bir kimlik ve ağırlığa sahip olmalı, rengarenk şehrimizin dinamik ormanının ortasında, kilometrelerce uzunluktaki köprülerin ortasında, bağımsız ve kendine güvenen, tarihle iç içe, aynı zamanda sokağın canlılığını sanatın içtenliğine ve derinliğe dönüştürmelidir.”
Marcel Breurer – Whitney Müzesi Hakkında
Projede izi sürülen anıtsal hissiyat formal-biçimsel, dışavurumcu arayışlardan oldukça uzak kalınarak saf, güçlü ve kimlikli bir geometri ile yakalanmaya çalışılmıştır. Yapı bir baza ve onun üzerine basan içi boşaltılmış monolitik bir prizmadan oluşur.
Öncelikli olarak meydan tarafından çıkılan merdivenler ve basık bir tavan ile sıkıştırılan kullanıcı yukarıya ulaştığı anda bir iç avluda serbest kalır. (Compress-Release) Bu sürprizli iç boşluk bir üst meydana dönüşür. Hem deniz hem de Konak Meydanı’na hakim olan bu kottan kamusal donatılara da ulaşılır.
Bu kotta konumlanan çok amaçlı salon, kullanım senaryosuna göre avlu ile bütünleşen bir etkinlik mekanına dönüşür. Avlunun ortasında meclis fuaye alanlarına açılan ışık yarığını çevreleyen yansıma havuzu klimatik etkisiyle serinlik sağlar.
Avluyu sınırlayan kitle doğu yönünde başkanlık hizmetleri birimlerine, diğer 3 yönde ise kütüphane ve kent müzesinin bulunduğu kamusal birimlere dönüşür.
Çoğunlukla iç avluya dönük bu mekanlar yakıcı güney ve batı güneşine kapalıdır. Kullanıcı yer yer açılan bazı boşluklar ile kentle, manzarayla ve iç avlu ile ilişkiye geçer.
Ayrıca monolitik beyaz kütle, onun avlusu ve ona açılan düzensiz ve spontane boşluklar vernaküler Akdeniz mimari karakterinin mekansal ve fiziksel izlerini taşır.
Kütüphane ve sergi alanları yapılan boşaltmalar ile birbiriyle zaman zaman görsel ilişki de kurar.
Yapının diğer bir parçası olan baza kısmı ise kent meclisi ve onun servis mekanlarını kapsar. Konak meydanı kotundan merdiven üzerine açılmış bir yarıktan halk meclise ulaşır. Meclis üyeleri ve başkanlık girişi ise doğu cephesindedir.
Baza bölümünde bulunan meclis ve diğer mekanlar göçük bahçelere açılır. Batıya bakan meclis hem alt kotta olması hem de bazanın kitlesel biçimlenişi ile güneşten korunur.
Doğu cephesine karakterini veren rasyonel, içerlek kare boşaltmalar hem kitleyi bozmaz hem de ofis birimlerine doğu güneşinin daha kontrollü alınması amacını taşır.
9 yorum
Öncelikle tüm ekip arkadaşlarını tebrik ediyorum. Bu kadar brüt bir kütlenin aynı zamanda bir o kadar da incelmiş, kamusal ölçeğe yaklaştırılmış olmasına dair iyi bir örnek. Kamusal bir yarık yapıya iki ayrı ortak zemin için imkan veriyor. Yarık o kadar iyi işlenmiş ki brüt kütle üstünüze gelmiyor. Bana Herzog & de Meuron’un Barcelona daki Museu Blau projesini anımsattı. Altında olmaktan, kütlenin nefesini hissetmekten keyif alacağınız bir açıklık olmuş. Bir de bana özgü bir keyif alanı olarak şu devasa merdivenler çok iyi çalışır gibi geliyor. Dominique Perrault’un Bibliothèque nationale de France yapısında da devasa merdivenler vardır. Uzaktan bir yığın gibi dursa da, bir anda amfiye dönüşür, insanların kendilerine özel kotlar oluşturabilecekleri etkinlik alanına dönüşür, iki farklı ortak zemin kotu arasında çok iyi bağlaç olur. Burada da projeye o sürekli ilişki çok iyi eklemlenmiş. Cesur hamleler…
Birinci olması gereken bir projenin mansiyon alması üzücü olmuş. Proje, Meydandaki odak mantığı, ışık ve gölge oyunları, sıcak bir iklimde yapılan bu yapıdan içeriye doğru süzülünce güneşle olan dansı piramitleri andırıyor. Aynı zamanda orta avluda dışarı doğru varlığını gösteren düşey aksta bağlantıyı sağlayab merdiven düşey aksta sonsuz gökyüzüne bakan avluda birlikte keşiyor. İç mekandaki sadelik binadaki yırtıklardan içeri süzülen güneşle doğal bir gölge oyunu sanatına dönüşmüş….elinize emeğinize sağlık çok güzel bir çalışma olmuş.
Devasa gabarisi ve sert yüzeyleri ile İzmir’le özdeşleşen anıtsal saat kulesini perişan etmiş, meydanı bir anda savaş müzesi ambiyansına çevirmiş soğuk bir ruh hali var. Yıkılan eski belediye binası da benzer bir duruşla var olurdu ancak dönemin karakterini de yansıtırdı, bir bakışta oranın tasarlanmış resmi bir kurum olduğunu anlardınız. Özellikle yarışmalarda bu türden jenerik işler yapının bulunduğu çevreden ve işlevinden bağımsız olarak kendini “görece” çekici, gizemli, içe dönük, soğuk, heykelsi, iyi fotoğraf veren……olmaya adıyor. Herhangi bir konumda müze olmaya çalışan bu öneri, ödül grubuna girerek hedefine ulaşmış görünüyor.
Biraz önce jüri raporlarını okudum. Mimari proje yarışmalarında değerlendirme kriterleri, yaklaşımları ve yorumları her zaman bir tartışma konusudur, tartışma konusu olması çok olağandır. Ama bu proje ile ilgili yapılan sıradışı yorumu enteresan, üzerine düşünmemiz, konuşmamız ve sorgulamamız gereken bir yorum. Mimari projelerde sıradan nedir? Mimari projelere sıradışı olan nedir? Sıradan olma kavramı bir değerlendirme kriteri midir?
Juri değerlendirme raporlarını buraya da ekliyorum .
1. Kademe juri değerlendirme raporu
Marcel Breuer’in Whitney Müzesi hakkında söylediklerinden yola çıkarak varılan tutarlı sonuç çok etkileyici
ve anıtsallık bağlamında da çok güçlü. “Bir baza ve onun üzerine basan içi boşaltılmış monolitik bir prizmadan
oluşan yapı” meydandan başlayıp, merdivenlerle süren ve ve görkemli bir iç avluyla biten törensel
sirkülasyon sayesinde başlangıçta vaadettiğini güçlü bir biçimde sunuyor. Yapının içerdiği işlevlere ve açıldığı
manzaralara ulaşmak için kullanılan ve ‘kentsel fuaye’ olarak da adlandırılabilecek olan avlu antik kentlerde
rastlanan harabe estetiği hissine de sahip olarak dramatik gün ışığını çok iyi kullanıyor olsa da aynı gün ışığı
kullanımının grup çalışma odalarına da sağlanmasında ve bu iklimde ışık ve hava meselelerinin basit
buluşlarla çözümünün bir tasarım girdisi olarak ele alınmasında yarar olacağını düşünüyoruz. En azından
meclis salonundaki gün ışığı ve havalandırma olanaklarının bu odalara tanınması için de benzer bir yol
denenebilir. Son olarak, yapının etkileyiciliğini yitirmeden biraz küçülmesi ve yüksekliğinin azaltılmasının da
değerlendirilmesini öneriyoruz.
2. Kademe Değerlendirme Raporu
83 Sıra Numaralı Proje: İlk aşamada “yapının etkileyiciliğini yitirmeden biraz küçülmesi ve yüksekliğinin
azaltılmasının da değerlendirilmesini öneriyoruz” cümlesiyle belirtmeye çalıştığımız tavsiyenin yeterince etkin
olmadığı anlaşılıyor. Nesnenin kendisinin en önemli mesele olmasından uzaklaşamamak nedeniyle olduğunu
düşündüğümüz küçülememe nedeniyle yapı ezici bir etkiye sahip. Meydana ve çevresine kapalı ve yukarıdan
bakan yapıya ancak sızılarak girilebilmesi bu ezici etkiyi arttırıyor. Bu etki ise olmasını hiç istemediğimiz bir
etki. Üstelik iç kullanımlar açısından böyle bir yüksekliğe hiç gerek olmadığı için bu durum daha da önemli bir
mesele. Meydandan anfi oluşturarak yükselen merdivenlerle ulaşılan “kent fuayesi” etkileyici bir mekân
olmakla birlikte engelli birinin engelli olmayanlar gibi törensel bir biçimde ulaşamayacağı bir yer olması
açısından ayrımcı bir nitelik de taşıyor. Meclis salonuna meclis üyelerinin gelişleriyle izleyici gelişlerinin
ayrıştırılmamış olması önemli bir sorun. Ofis çalışanlarının gün ışığından faydalanma olanaklarının çukur
bahçelerle sağlanmaya çalışılmış olması yeterli sonucu sağlamıyor. Asal olarak bu nedenlerle önerinin geldiği
aşamayı tavsiyelerle düzeltilebilir görmediğimiz için bu sıra dışı proje oy çokluğu (5-2 E.Arolat ve İ.Tekeli karşı
oy) ile 1. Mansiyon olarak değerlendirilmiştir
açıkçası bu projenin “sıradışı”lığı ile bir tartışma alanı açtığını düşünüyorum. Yarışmalarda tekrar eden belirli ön kabullere alternatif oluşturmasını kıymetli buluyorum. Yapının ağırlığını veya materyalitesini, kente mimarca bir söz söylemenin örneği olarak gördüm. İklimsellik, strüktür, işlev-form-malzeme üçgenindeki kabulleri (sıradanlığı) esnetip uluslararası piyasada kendine yer bulabilecek yeni bir mimari tavır ortaya koyduğu düşüncesindeyim. Kütlesi ve geometrisi ile Ege/Akdeniz mimarlığına eklemlenen bir yapı İzmir için kazanım olurdu. Tüm yarışma ekibini kutluyorum.
Bahadır Bey, jürinin de tespit ettiği gibi kaba kütlesi ve geometrisi ile Ege/Akdeniz mimarlığına nasıl bir eklemlenme var burada? Jüri raporu “…en azından meclis salonundaki gün ışığı ve havalandırma olanaklarının bu odalara tanınması için de benzer bir yol denenebilir.” tavsiyesi de gösteriyor ki, bahsettiğiniz Ege ve Akdeniz mimarisinde olmayan bir gün ışığı ve cross ventilation problemi var bu yapıda. Jürinin de “en azından” ifadesini kullanması da ayrıca tuhaf. Bahsettikleri olanaklar bu türden mekanlarda biçime ve süse girmeden birincil hedef olmalı. Engelli ulaşımı için çokça probleminde çözülmemiş olarak kaldığı görülüyor. Özellikle bazı katlarda asansörlerin çıktığı hollere ulaşımlar yok, girilemeyen mekanlar var, zeminde boylu boyunca uzanan merdiveni bu haliyle korkuluksuz yapmak hem kullanıcı açısından riskli hem de yönetmeliğe aykırı. Genel olarak bir güvenlik zafiyeti de var senaryoda; başkanlık girişinden kontrollü geçip girenlerle fuaye kotundan ulaşanlar ve halk girişinden girenler kontrol şekilde çok noktada çarpışıyor. Her şeye rağmen bu bir yarışma projesidir bu kadar detaylı düşünmek şart olmayabilir diyebilirsiniz tabi.
Kerim Bey, ifade edilmek istenenleri cımbızla çekip anlamaya çalışmazsanız yanlış yorumlarda da bulunmamış olursunuz. Meclis salonunda yaratılan gün ışığı kullanımının grup çalışma odalarına da sağlanmasından bahsediyor jüri. Sizin bahsettiğiniz gibi Ege/Akdeniz meselesi değil bu. Akdeniz/Ege coğrafyası bizim topraklarımızla da sınırlı değil. Size o yüzden bu kütlenin varlığı bir şeyler çağrıştırmamış olabilir. Biraz Alvaro Siza, Eduardo Souto de Moura gibi mimarları incelemenizi tavsiye ederim.
Keşke planları da doğru çözümleseydiniz. Belli ki kesitlerdeki kompleks çözümler, plan düzleminde aklınızı karıştırmış olmalı. Meydana bakan zemin kotundan (merdivenlerin arasındaki yarıktan) halk girişi var. Doğrudan meclis salonu içinde halk için ayrılmış bölüme ulaşıyor. Meclis üyeleri batıdaki drop-off olan cepheden giriş yaparak doğrudan bir alt katta bulunan kendilerine özel ayrılmış fuayeye ulaşıyorlar. Halk ve meclis üyeleri ayrı fuaye ve girişleri kullanıyorlar, karışmıyorlar. Böyle bir jürinin bile bu kadar önemli bir projede bir gaflette bulunup okuyamadığı plan şeması söz konusu. Raporda böyle belirtildi diye ezbere alıp kendi yorumunuzmuş gibi buraya yapıştırıyorsunuz. Keşke okumaya çalışıp kendi fikrinizi belirtebilseydiniz. Planda girişler açıkça belirtilmiş. Kesitlerdeki mekan kalitesini arttıran keyifli çözümler, galeri boşlukları, geçişler plan düzleminde aklınızı karıştırmış olmalı. Asansör, korkuluk vb. çözüme ulaştırılabilmesi son derece kolay konular. Sonraki aşamalarda da kolayca aşılabilecek basit konular. Her ekip bu tür konuların -buraya yansıtmasalar dahi- ilerleyen aşamalarda nasıl çözülebileceğine dair gerekli fikre sahiptir, düşünmüştür. Sadece siz değil, bu yarışmada ödül alan/almayan her ekip yönetmelikler konusunda bilgi sahibidir endişe etmeyin. Bu bir fikir projesi. Burada kamusal faydayı, bu yapıların meydana, kente katabileceği konuları tartışmak gerekirken, takıldığınız konuların çok yüzeysel olduğu ortada. Merdivenlerdeki korkuluklara gelince 🙂 yine bir inceleme listesi hazırladım sizin için… Aşağıdaki projeler gibi meydana bakan keyifli bir arayüze dönüşebilirmiş.
JOHANN OTTO VON SPRECKELSEN – GRANDE ARCHE / LA DÉFENSE
https://divisare.com/projects/328232-johann-otto-von-spreckelsen-hiepler-brunier-grande-arche-la-defense
DOMINIQUE PERRAULT ARCHITECTURE – BIBLIOTHÈQUE NATIONALE DE FRANCE
https://divisare.com/projects/328255-dominique-perrault-architecture-hiepler-brunier-bibliotheque-nationale-de-france
MÉCA Cultural Center – BIG
https://www.archdaily.com/920341/meca-cultural-center-big/5d1cfffe284dd16c41000060-meca-cultural-center-big-photo?next_project=no
Saygılarla,
Kitlelerin estetik ve sanatsal eğitimlerinin en önemli unsuru bence “mimari”dir. Algıların açılmasının, bakışın eğitilmesinin ancak her gün yaşadığımız şehirlerde yüksek sanat ve tasarım odaklı ( elbette yerel kültürü önemseyerek) projelerle mümkün olduğunu düşünüyorum. Sanata, mimariye ilgi duymayan kitleleri müze ve galerilere gitmedikleri halde ancak böyle eğitebilirsiniz.
Alelade tasarlanmış yapılar veya mekanlardan çok yukarıda gördüğümüz tarzda projelerle insanların algılarını kırabilir yeni pencereler açabilirsiniz. Bu anlamda “sıradışılık” tam da ihtiyacımız olan şeydir. Ben bir ressam, sanatçı olarak bu projenin her bir noktasını görmek, yaşamak isterdim. Anıtsallığıyla ezilmek, büyülenmek, düşünmek, daha geniş bir bakış açısıyla her şeye yeniden bakmak isterdim.
Eyüp Ataş
Sanatçı, Ressam