Rasa Stüdyo'nun İzmir Sürdürülebilirlik Merkezi (S-Hub) Mimari Proje Yarışması için hazırladığı proje birincilik ödülünü kazandı.
Doğa kendi üstüne katlanarak ya da katlarını açarak onu deneyimleyen insanla ilişkilenme biçimlerini sürekli olarak yeniden üretmektedir. Doğa (insansız bir doğa değil) katlanmalar ya da kıvrımlar yoluyla kendini sürdürürken, insanla arasındaki ilişki de tarihselleşmekte ve kavramsallaşmaktadır. Böylece ‘’doğa ile insan’’ ya da insansız doğa gibi bir olgu kendi ontolojik süreminden bertaraf edilmekte ve bir ‘’oluş’’ haline gelmektedir. Antroposen çağ ile birlikte hükmeden insanın ortaya çıkışı, doğanın üreten ve sürdüren katlarını açarak; ona biçimler vererek, insan ve doğa gibi iki ayrı taraf yaratmıştır. Sürdürülemez olan, doğanın katlarını ve kıvrımlarını açma eylemidir. Sürdürülebilir olan ise insan ve doğa ‘’arasında olan’’ ya da kıvrımlar (le pli) ve katlanmalardır.
Ekoloji-sürdürülebilirlik kavramını insan ve doğa “arasında olanı” tanımlamak için kullanmaktayız. Bize göre “Sürdürülebilirlik” kavramının imlediği şey insan ya da doğa değil bu ikisi arasındaki ilişki-fonksiyondur. Korunması gereken de insanı içermeyen doğa veya doğayı içermeyen insan değil “arada olan” ilişkidir- arayüzdür.
Arada olanı korumak bu ilişkiyi korumaktır. Doğanın akışını ve kendini sürdürebilme, onarabilme biçimlerini anlamak ve bu akışın bir parçası olabilmek, sürdürülebilirlikle ilgili bakışımızda önemli bir prensibi yansıtmaktadır. Bu yaklaşımı insana ait yapılandırılmış mekanları kurarken de sürdürmek mümkündür. Burada önemli olan doğaya benzeyen ya da ona öykünen bir yapı kurmaktan ziyade halihazırda üstü örtülmüş dahi olsa çalışan doğa sistemlerinin- katmanlarının izini sürmek ve bunların içerisinde yer alabilme becerisi kazanmaktır. İzi sürülen doğal sistemler, doğanın katlanarak çalışan ilişkileridir. Dolayısıyla mekan kurma yoluyla bu ilişkinin bir parçası olabilmek, insanın kendinden daha büyük bir ‘’şey’’in parçası olabilmesi konforunu üretmektedir. Bu konfor ise onunla savaşmanın ya da doğanın katlarını açmaya çalışmanın yanında oldukça pratik ve sürdürülebilirdir. İzmir SHUB’ın hedefi sürdürülebilirliği bir mekan davranışı olarak üretmektir.
S-Hub için rezerv edilen alan İzmir’i üreten 4 farklı katmanı da kat eden ve temas ettiği her katmanın doğa ile ilişkisini koşullandıran özel bir alandır. Tasarlanan Sürdürülebilirlik Merkezi (S-Hub) yerin bu özel karakterine yanıt olarak üretilmiştir. Doğanın katlanarak çoğalıp kendisini açması gibi Eko-Platform da farklı kotlarda, farklı program ve eylemleri koşullayarak S-Hub’ın canlı-cansız tüm bileşenleri için yeni karşılaşmalara alan açmaktadır. Eko-platform bazen kapalı alanda, bazen arayüzde bazen de açık sürdürülebilirlik laboratuvarında tekrar tekrar kendini üretmekte ve sürdürülebilirliği bir akış ve yaşam biçimi olarak mekanda ortaya çıkartmaktadır. S-Hub’ın mimari kurgusunu koşullandıran motivasyon bir enformasyonun aktarımı değil sürdürülebilirliğin bir izlenime ve eyleme geçiren bir hisse dönüşmesidir.