Mert Uslu Mimarlık'ın tasarladığı "Taşev İç Mekan Renovasyonu" projesi, İzmir'in Konak ilçesinde yer alıyor.
İlk olarak yapıdan bahsetmek yerine eski bir yapının renovasyonuna başlarken hissettiğim duygulardan bahsetmek istiyorum;
Mimarlıkta zamansal değerleri farklı olan unsurların, plansızca ve düşünülmeden birleştiğinde bütünün aksak ve sorunlu olması kaçınılmazdır. Bütünselliğin organik bir bağlanmayla olmayışı, katmanların rastlantısal ve çarpık olmasına, sonuç ürünün de sahteliğini hemen göstermesine yol açar. Sonuç ürünün yapaylığının verdiği gerilim içeriye girdiğinizde zamanı yorumlama ihtiyacı doğurabilir. Hangi parçanın hangi zamana ait olduğu duygusu ve neyin sahte neyin gerçek olduğu olgusu, tıpkı bir yönetmenin filmindeki kurgu aşaması gibidir.
Andrey Arsenyeviç Tarkovski; “Madem zaman duygusu, yönetmenin hayat algısına özgü bir olgudur ve madem hangi parçaların birbirine yapıştırılacağını belirleyen şey, kurgulanan parçalardaki ritmik baskıdır, öyleyse yönetmenin imzasını ortaya çıkaran da kurgudur. Zihindeki düşünceye karşı yönetmenin tavrı kurgu yoluyla ortaya çıkar, dünya görüşü son ve kesin biçimine kurgu yolu ile ulaşır. Filmlerini kolayca ve farklı biçimlerde kurgulayan bir yönetmen, yeterince derinlikli bir yönetmen değildir. Birkaç Hollywood filmini gözünüzün önüne getirin. Bunların tümünün kurgusu sanki aynı kişinin elinden çıkmıştır. Kurgu anlamında birbirinden ayırt edemezsiniz.” der.
Mimarlıkta özellikle iç mekan tasarımında kurgusu eksik ya da moda sonucu ortaya çıkan birbiriyle eşdeğer tasarımları moda filmlere benzetmek yanlış olmaz. Bu yorumdan kesinlikle bir mimarın tüm işlerinin birbirine benzemesi gerektiği anlamı çıkarılmamalıdır. Özüne ve yerine ait olmasının öneminden bahsediyorum aslında. Bir iç mekanı dekorasyonundan kurtarıp kendi öz haliyle yorumlayarak sonuca ulaşmaya çalışmak önemli. Özellikle de bir mimar ya da mimarlık ofisi bunu kendi mekanı için yapıyorsa. Aynı anda kendi mimarlık ofisini ve yanı başındaki farklı bir işlevi birlikte tasarlamak ilginç bir deneyim. Hem kendi kendinin işvereni olmak hem de ayrı bir işverenin bu süreçte yer alması… Süreç zor değil aksine geliştiriciydi.
Başkasının beğendiğini istemek sosyolojik bir sorun sanki. Herkes gördüğünü istiyor ve yapıyor fakat bunun niteliksiz olabildiğinden bihaber. Estetikten uzak “moda olanın” çürütülmesi ve bu deneyimin aktarılmasını önemsiyorum. Bu, mimarın topluma karşı sorumluluğu sanki. En azından bunlardan bahsetmem belki mimarlık öğrencilerinde bir şeyler uyandırır.
Zaman katmanlarını çözümlemek, çıkan parçaların birçoğunu ayıklayarak, ilişkileri arındırılmış bir şekilde yeniden inşa etmek en büyük hedefti. Yapıyı yüklerinden arındırırken ne kadar yalın olabildiysek o kadar olmaya çalıştık.
Alsancak 1401 Sokak üzerinde yer alan Taşev, içerisinde 5 farklı işlevi barındıran bir yapı kompleksidir. 1954 yılında inşa edilen yapı uzunca bir süre konut olarak kullanılmış ancak yapının konut işlevi zamanla yerini bulunduğu alanda bir yapı kompleksi olarak anılmasını sağlayacak farklı işlevlere bırakmıştır. Günümüzde Taşev’in içerisinde taş tasarım atölyesi, spor salonu, taş ev akademi, mimarlık ofisi ve restoran yer almaktadır. Taşev’in Mert Uslu Mimarlık tarafından renovasyonunun yapıldığı alanları ise, ofisin kendi çalışma mekanı olarak yenilenen Mert Uslu Mimarlık ile Buke Garni Restoran bölümleridir.
Ofisin ana çalışma mekanı lineer bir yapıdadır. Ana giriş bu lineer plan kurgusunun ortasında konumlanır. Ofis mekanı içerisinde ana çalışma alanı, kütüphane ve arşiv odası, mutfak ve ıslak mekan yer alır. Tasarım sürecinde, yapının mevcut ateş tuğla örülü duvar dokusunun maksimum oranda korunması ve görsel olarak mekana kazandırılması amaçlanmıştır. Yapı, kullanım süreçlerinde üst üste eklemelerle çok sayıda tadilat geçirdiğinden, tasarım sürecinde mekanın hafifletilmesi ve kendi tektoniğinin vurgulanması ön plana çıkarılmıştır. Yapının kendi ruhunu temsil eden mevcut tektoniğinin sergilenmesi yapıyı eski ile yeni arasındaki çizgiye oturtarak yeniden canlandıran bir unsur olmuştur. Bu bağlamda iç mekana eklemlenen tüm elemanlarda (mobilyalar, aydınlatma elemanları, zemin dokusu vb.) bu ruhla bütünleşecek nitelikler aranmıştır. Böylece huş ağacının açık rengi ile bütünleşen mobilyalar mekan içerisindeki yalınlığa ve dokuya sakin bir fon oluştururken zemindeki mikrobeton tek mekan algısını pekiştirmiştir. Bir mimarlık ofisi olmanın ötesinde hayat ve içindekiler üzerine düşünme ve üretme alanı olan bu mekan, kullanıcılarına zengin bir yaratım deneyimi sağlıyor. Mekanın girişini karşılayan modüler kitaplık, çalışma alanı ve ıslak mekanlar arası ayrıcı bir öge olurken aynı zamanda tüm geçirgenliğiyle kullanıcılarına içindekileri sergiler.
Ana mekanda yer alan çalışma masasının taşıyıcı duvardan konsol çalışarak kazandığı zemine temas etmeme hali mekanın bütünselliğini pekiştirir. Söz konusu mekan içerisinde yer alan iki çalışma istasyonu ise mekanın lineerliğine eklemlenerek alanı tamamlar. Yalınlık ve esnekliğin vurgulandığı ofis mekanında aydınlatmanın mekansal alanda yaratacağı etki önemsenmiş ve çalışma ortamının yalınlığı kadar ortamın aydınlatılmasında benzer bir dil tercih edilmiştir. Böylece mekanın dingin atmosferi korunmuş ve mental odaklanma desteklenmiştir. Günün büyük bir bölümünün geçirildiği bu mekanda mental odaklanmayla birlikte görsel ve ruhsal dinginliğin de ön planda tutulmasına özen gösterilmiş ve bu dinginliğin kullanıcıların yaratım süreçleri üzerindeki olumlu etkisi tercih edilmiştir.
2016 yılında kurulan Buke Garni Restoran, Taşev bünyesinde yer aldığı sürece herhangi bir tadilat görmemiştir. 2023 yılında restoran şeflerinin mekânsal olarak fine dining konseptinde bir restorana dönüşme isteği Buke Garni Restoran’ın bugünkü yeni kimliğine bürünmesini sağlamıştır. Renovasyonu Mert Uslu Mimarlık tarafından gerçekleştirilen restoran, Taşev kompleksinin güney ucunda yer alan son mekansal birimdir. Mekan önceki kullanımlarında çok sayıda tadilat gördüğünden eski ve yeninin iç içe biçimsiz geçtiği bir katmanlaşmaya maruz kalmıştır. Bu sebeple tasarım sürecinde ilk olarak fazlalıklardan arınma, sadeleşme ve iç mekanda yemeğin tıpkı bir sanat eseri gibi sergilenebileceği bir atmosfer yaratımı hedeflenmiştir. Nitekim iç mekanın tasarlanmasına ek olarak, tabaktaki ürünü masanın odağı haline getirecek bir aydınlatma yönetimi özellikle tercih edilmiştir. Böylece renk, doku, malzeme ve ışık etkisiyle dingin ve huzurlu bir iç mekan kurgusu yaratılmıştır.
Restoran, çeperinde yükselen konut bloklarının arasında tek katlı hacmiyle bulunduğu alana başkaldırdığı söylenebilir. Hareketli çatı düzlemi açıldığında, gökyüzü ile temasın sağlandığı yeni bir ara yüze evrilen iç mekanda doğal ışık maksimize edilir ve kapalı alan kurgusu açık alana dönüşür. Gökyüzü ile bütünleşik bu durum, doğal aydınlatmanın yanı sıra iç mekanın doğal havalandırmasını da sağlar. Mutfak mekanının soyulan duvarlarının altında kendini okutan eski doku iç mekanda yeni ve eskinin iç içe geçmişliğini simgelerken yan yüzeylerde yer alan ve yeşil doku arasından yer yer kendini gösteren aynalar, mekan içinde mekan algısı yaratarak kullanıcıyı zengin bir mekansal deneyimin içine alır.
Restoranın belki de en temel unsuru haline gelen zeytin ağacı ve peyzajı, iç mekanın fazlalıklardan arınmış yalın haline yeni bir nefes getirir. Yalınlık ve dinginlik mitinin arkasında canlılığın simgesi olarak beliren yeşil doku ve merkezde yer alan zeytin ağacı, yemek yemeyi bir eylem olmaktan çıkarıp adeta sonsuzluğa uzanan bir seremoniye dönüştürür. Doymak için yemekten ziyade ruhu beslemek için yemek… Bu mekanda hızdan, gösterişten ve kalabalıktan uzak bir atmosferin damakta bıraktığı lezzete eklemlenerek çoğalan tabaktaki lezzet, ruhu besleyen hazzın en temel göstergesi haline gelir.